Üç matador: Alvaro, Roberto ve 'Fırat'to
Uzun zaman sonra ilk defa büyük bir hevesle ikinci yarı ekran başına oturduğum bir maç böylesine rezil hale sokulabilirdi. Başta Alper, Quaresma ve Volkan Demirel, ilk yarıda oynanan heyecan dolu futbolun devam etmesini reddedercesine davrandı. Belki de niyetleri futbol oynamak değildi. Üstelik, İspanyol golcülerin karşılıklı gollerinden sonra bol bol Madrid, İspanya, flamenko, matador güzellemeleriyle manşetler düşünürken rolü çalmaya gelmişti Aydınus.
DUVAR - Ligde oynanan mücadelede Beşiktaş rakibine karşı hayli üstün bir oyun sergilemiş ve 3-1'lik sonuca ulaşmıştı. O maçta silik kalan Fenerbahçe takımının teknik direktörü Aykut Kocaman, maç sonu hakemlere yüklenmiş, sonucu hakem hatalarına bağlamıştı. Aslında sarı lacivertlilerin attığı gol konusunda hata yapmıştı ya hakem, neyse… Hakem hatasından yakınan, hakem hatasıyla attığı golle öne geçip kazanamıyor ve suçu kendinde bulamıyorsa "aklı başka yerdedir" anlamını çıkarıyorum ben. İşte böyle bir ortamda hazırlanıldı derbiye.
Henüz 9 gün önce Bayern Münih deplasmanından hayli travmatik bir sonuç alan Beşiktaş, lig derbisindeki kazanan kadrosundan değişiklikler yapmak mecburiyetindeydi. Negredo artık ilk 11'deki yerini haketmişti son maçtaki 2 asistiyle. Lens, Tolgay ve Vida da aynı Medel'in vazgeçilmez olmak için kendini kanıtladığı gibi, elde ettikleri fırsatı değerlendirme zorunluluğuyla sahadaydı. Fenerbahçe'de de aynı şeyler Roberto Soldado, Alper Potuk ve Mehmet Ekici için geçerliydi. Real Madrid tornasından geçen iki golcü, matadorlar, Soldado ve Negredo için de rüşt ispat etme zamanıydı.
OLE! OLE!
Sarı lacivertli takım, iki ekip arasında orta saha mücadelesi şeklinde geçen ilk 10 dakikada Alper ile pozisyonlar kovalasa da, Talisca oyuna ağırlığını koyup önce bir şutla rakip kaleyi yokladı. Sonrasında orta sahada kaptığı topu sol kulvardan sürüp Alvaro Negredo'ya öyle bir pas attı ki, Mete Gazoz o kadar ince ve hedefe gönderemezdi okunu yayından. Talisca'nın oku yaydan çıkıp Hasan Ali ve Volkan Demirel arasından Negredo'nun ayağına saplanınca La Liga tecrübesinin soğukkanlılığyla rakiplerini bir matadorun boğayı perdesinin altından geçirdiği gibi başka yöne gönderirken gol kaçınılmaz oluyordu: Ole!
Erken gel golün vaadi çoğu zaman keyifli maç olur. Elleri ovuşturmaya başlamıştık. Yanılmadık! Madrid'de oynadığı dönemde Raul'un, milli takımda da David Villa'nın yedeği olduğu yıllarda Valencia'da golleri ardı ardına sıralayan Soldado, Pepe'nin arkasına sarkarak sol ayağıyla ters köşeye enfes bir vuruşla topu gönderdi: Ole!
Gollerden sonra gerilen bir ortam vardı. Beşiktaş biraz daha baskın oynamaya başlayınca önce Caner'in direği, Talisca'nın şutu derken "siyah beyazlılar ikinci golü ne zaman atacak" sorusu akıllara geliyordu. Fakat senaryo başka türlü yazılıyordu. Gollerin kahramanı matadorları kıskanan 'Fırat'to Aydınus gerçek kırmızıyı gösteriyordu Alper'e. Maça itirazlarla başlayan Alper'in ilk yarının bitimine 5 dakika kala gördüğü kırmızı kart, ibreyi ev sahibi takıma döndürüyordu. Ancak Lens'in kaçırdığı golün ardından gelen, Şener'in Vida'nın yardımıyla attığı gol, ibreyi adeta kıblesini şaşırtmışa döndürüyordu. Şener'in gelen plansız golü, Şenol Güneş'e ne planlar yaptırıyordu acaba?
KENDİNİ İMHA ETTİ
"Ne ilk yarıydı be!" diyerek sonlandı ilk devre. Maça Quaresma ve Babel'in gireceğini görünce de "Ne ikinci yarı olacak be!" diye başladık. Adeta Güneş galibiyet için ağır sanayi hamlesini sahaya sürüyordu. Son maçın yıldızı Quaresma eksik rakibini imha edecek diye düşünürken makine kendini imha etmeye karar verdi. 52'nci dakikada gelen kırmızı kart pozisyonunda, Quaresma'nın kart görmesine ek, Josef'in sarı, Mehmet Ekici'nin de Pepe'yi ittiği için kırmızı kart görmesi gerekiyordu. Tek kırmızı kartla olayı nihayete erdiriyordu 'Matador' Aydınus.
Beşiktaş hücumda daha etkindi. Sonuç gelemiyordu bir türlü. Volkan duruma el atmaya karar verdi. Gereksiz ötesi gördüğü ilk sarı karttan sonra, daha gereksiz bir sarı kart daha görerek takımını yalnız bıraktı. Neyse ki(!) "oyuncu değişikliğimiz de bittiii" stresine sokmamıştı bu sefer hocasını. Maçın konuk ekip adına ilk yarıdaki en iyilerinden Aatif da bu kartın ardından oyun dışına alındı.
NİYETLERİ FUTBOL OYNAMAK DEĞİLDİ
Sonrası futboldan bir hayli uzaktı. İki takımdan Beşiktaş sağdan soldan ortalarla forvetlerini besleyerek, Fenerbahçe ise Valbuena başta olmak üzere hızlı oyuncularıyla gol arama yolunu seçti. Kusura bakmayın; ancak iki takımın formalarını ülkedeki herhangi iki takımın formalarıyla değiştirsek bu maç ancak bu kadar oynanırdı. Bu gelişigüzel oyun sonucunda Caner'in ortasına Negredo, Talisca iletişimsizliği gole mal olacakken Hasan Ali buna izin vermedi. Lig derbisinin etkisiz ismi Kameni kaleye geçer geçmez ters ayakta yakalandığı pozisyonda golü ağlarında buldu.
Uzun zaman sonra ilk defa büyük bir hevesle ikinci yarı ekran başına oturduğum bir maç böylesine rezil hale sokulabilirdi. Başta Alper, Quaresma ve Volkan Demirel, ilk yarıda oynanan heyecan dolu futbolun devam etmesini reddedercesine davrandı. Belki de niyetleri futbol oynamak değildi.
İspanyol golcülerin karşılıklı gollerinden sonra bol bol Madrid, İspanya, flamenko, matador güzellemeleriyle manşetler düşünürken rolü çalmaya gelmişti Aydınus. Kırmızıları havalarda uçuşturan Fırat Aydınus'a rağmen bu maçın hakkını vermek, maçı güzel yanlarıyla anmak için bir matador yüzünden iki gerçek matadordan olamazdık. İlk yarıdaki enfes golleriyle sahneye çıkan matadorlara başka bir matador devşirdik, arkayı üçledik: Alvaro, Roberto, 'Fırat'to.