Ukrayna, Rusya tarihi açısından olduğu kadar ABD açısından da
önem verilen bir ülke. Her iki ülke de bu stratejik mücadelelerini
Ukrayna toprakları üstünde yürütmekten çekinmiyor.
1970’lerde ABD Başkanı Jimmy Carter’ın siyasi danışmanlığını
yapan siyaset bilimci Zbigniew Brzezinski sadece söylemle yetinmez,
“Büyük Satranç Tahtası” isimli kitabında Ukrayna’nın neden basit
bir ülke olmadığını anlatır. Brzezinski’ye göre Ukrayna, Rusya’nın
imparatorluğa açılan kapısıdır. Yazara göre Ukrayna, ABD’nin yanına
çekilirse, Avrasya siyasetinde Rusya güçten düşürülebilir.
Brzezinski’nin uyarı ve çıkarımlarının elbette ABD’nin Ukrayna
politikası üzerinde etkilileri oldu. Ancak mücadele zemini
Avrasya’daki hakimiyetten Avrupa’ya kaymış durumda. ABD ve Rusya
Avrupa siyasetinde enerji haritasında ve jeopolitiğinde Ukraynalı
ve Ukraynasız yöntemlerle karşı karşıya geliyor.
UKRAYNASIZ AVRUPA DEMEK BURALAR HEP RUSYA
DEMEK
2014’te Ukrayna, Rusya ve AB arasında yaşanan ve savaşın
eşiğinden dönen gerilim ve mevzi mücadelesinin perde arkası
yönlendiricilerinden biri ABD’ydi. Ukrayna krizindeki rolü ve
Kırım’ı ilhak etmesi sebebiyle ABD, bir yandan ekonomi ve enerji
başta olmak üzere Rusya’yı cezalandırırken, Ukrayna’yı da yanında
tutmak için çaba sarf etti.
Kırım’ın statüsü konusunda ABD, 2014 öncesi koşulları tanıdığını
sürekli dile getirdi. Durum böyle olunca Kerç Boğazı’nda Kırım’ın
statüsüne düğümlenen yüksek tansiyonda ABD, Ukrayna’nın egemenlik
haklarının ihlal edildiğini, seyrüsefer serbestisinin
engellendiğini dile getirdi.
Birer hafta arayla ABD Enerjiden Sorumlu Dışişleri Bakan
Yardımcısı Francis Fannon ve ABD Ukrayna Temsilcisi Kurt Volker
küresel medyaya Ukrayna konulu telekonferanslar gerçekleştirdi. İki
haftada iki ayrı yetkilinin Ukrayna konusunda medyayı toplantıya
çağırması başlı başına önemli bir gelişme. Nedenine bakalım.
ABD: KUZEY AKIM II UKRAYNA’YI
DEĞERSİZLEŞTİRİYOR!
ABD’nin son yıllarda Ukrayna ile olan ilişkilerine bakıldığında
askeri yardım ve asistanlık en dikkat çeken başlık. 2014’ten bu
yana ABD, Ukrayna’ya askeri danışmanlık, askeri araç ve silah
sağlıyor. Bunların arasında ölümcül silahlar (lethal weapon) var.
Kiev’e Washington’dan kongre onaylı olarak 2018’de 620 milyon dolar
yardım sağlandı. Bunun büyük bir kısmı, askeri danışmanlık,
radarlar, askeri malzemeler ve silahları kapsıyor. 2019’da yardım
miktarının 690 milyon dolara çıkması bekleniyor. Özetle 2014’ten bu
yana ABD, Ukrayna ordusunu güçlendirmek ve güncellemek için ciddi
biçimde yardım sağlıyor. Yardımın sebebi, savunma olarak
açıklanıyor. Ancak ülkenin doğusunda çatışmalar sürüyor. Rusya
yanlısı gruplarla Kiev hükümeti çatışmanın tarafları. Rusya kabul
etmiyor olsa da silahlı gruplara silah desteği verdiği biliniyor.
Yani ülkenin doğusunda aslında ABD ile Rusya arasında bir vekalet
savaşı var.
Kerç Boğazı’nda tansiyonun yükselmesi sonrasında her iki tarafla
da iyi ilişkileri olan Türkiye, kriz için arabuluculuk önerisinde
bulundu. Krizin Ukrayna adına hamiliğini yapan ABD, “Türkiye’nin bu
çabasını takdirle karşılıyoruz, ancak Ukrayna ve Rusya ile doğrudan
iletişim kurabiliyoruz” dedi. Yani "ekstra çabaya gerek yok Ankara"
dendi.
ABD adına konuşan her iki temsilcinin dikkat çektiği bir nokta
da var: Kuzey Akım II Ukrayna’yı değersizleştiriyor ve Avrupa’ya
entegrasyonuna engel oluyor. Transit ülke olmak Ukrayna için
Avrupa’ya entegrasyon anlamına geliyor yani. Ukrayna Rusya’nın
Avrupa’ya gaz aktarımında en önemli transit ülkeydi. Kuzey Akım I
ile Ukrayna’nın bu pozisyonunda gedik açıldı. Türk Akım ve Kuzey
Akım II bu anlamda Ukrayna’nın transit ülke konumunu neredeyse
elinden alacak. İşte itiraz buradan geliyor. ABD, Gazprom’un ve
genelde Rusya’nın Ukrayna’yı cezalandırmak için politik bir yöntem
izlediğini savunuyor. Projeye katılan Avrupalı şirketleri de
yaptırımla tehdit ediyor.
BRÜKSEL’İN UKRAYNA MESAİSİ
Ukrayna ile Rusya’nın kafa kafaya gelmesinin en önemli nedeni
Ukrayna’nın AB ile daha yakın bir ilişki kurma gayretiydi. Bunun
için de yüzünü AB’nin Doğu Ortaklığı Projesi’ne dönmüş, Rusya’nın
Avrasya Birliği’ne “hayır” demişti. Bu yönüyle AB aslında sürecin
en önemli aktörlerinden biri.
Ukrayna’da çatışmalar başladıktan ve Rusya Kırım’ı sınırlarına
dahil ettikten sonra, AB bir yandan Rusya’ya hâlâ yürürlükte olan
ekonomik yaptırımları uyguladı diğer yandan da krizi barışçıl bir
zemine taşıyabilmek için Minsk’te tarafları bir araya getirdi.
Uygulanıp uygulanmadığı konusunda derin soru işaretleri olan Minsk
Anlaşması böyle ortaya çıktı.
Bununla beraber AB Ukrayna’dan elini tamamen çekmedi, vize
serbestinin yanında yıllık yardımlarına devam ediyor. 2018’de
AB’den Ukrayna’ya 300 milyon euro düzeyinde yardım gitti. Bu
anlamda AB Ukrayna’ya yardım eden en büyük ikinci aktör, lider ise
ABD.
TARAFLARIN TUTUMU VE KRİTİK TARİH 2020
Kuzey Akım II konusunda Polonya ve Baltık üçlüsü gibi üyeler
projeden rahatsız, ancak AB’nin çekirdek üyelerinin tavrı bundan
uzak. Özellikle Soğuk Savaş’tan bu yana Moskova ile enerji ilişkisi
yürüten ülkeler, Polonya’yı anlıyoruz demekle yetinip “ticaret
ticarettir” demeye devam ediyor. Fransa, Hollanda, Avusturya,
İtalya ve Almanya bu anlamda Rusya konusunda benzer tutuma sahip
ülkeler. Nitekim söz konusu ülkelerin şirketlerinin hem Kuzey Akım
I hem de Kuzey Akım II'den pay kapmak için sıraya girdiği dönem
2015’ti. Yani AB’nin Rusya’yla siyasi olarak restleştiği süreç.
Proje paydaşı şirketlerin devletlerine “Yeter artık abartmayın,
ekmeğimize mani olmayın” tepkisi etkili oldu. Örneğin AB içinde gaz
akışı sağlayan OPAL’ın Gazprom’a ayrılan kullanım hakkı yüzde
50’den yüzde 80'e çıktı. Komisyon Gazprom ile olan sorunları tatlı
bir yolla halletti. Özetle AB, Ukrayna’nın statüsü korunsun diye
zaten yardım ettiği ülke için Kuzey Akım'ı riske atmadı.
Merkel ile Putin Ukrayna ve Kuzey Akım için 2018’de Rusya ve
Almanya’da iki defa bir araya geldi. Taraflar arasında büyük
anlaşmazlık çıkmadı. Putin’in Almanya ziyaretinde Merkel şunu
söyledi: Tamam, Kuzey Akım II’yi destekliyoruz, ama Ukrayna’yı
tamamen devre dışı bırakmayın. Rusya Merkel’in bu talebini
anlayışla karşıladı ve Ukrayna’yı tamamen baypas etmeyeceğinin
sinyallerini verdi.
Özetle Almanya ve AB çekirdeğini oluşturan diğer üyeler, Rusya
ile enerji ilişkilerinde bir sakınca görmüyor. Gazın kesintisiz ve
makul bir fiyata, AB ticaret ilkelerine uygun gelmesi hangi transit
rotanın kullanıldığından daha önemli.
Rusya bu süreçte elbette, kendisiyle yürümeyen Ukrayna’yı
cezalandıracak formüllere girişebilir. Kapitalist kâr zarar ve
jeopolitik etki alanı yaratma hesapları yan yana gidiyor. Gazprom
gözde piyasasıyla sorun yaşamak istemiyor. O nedenle daha masraflı
olsa dahi doğrudan gaz aktarmayı önceliyor. Elbette şirket, her gün
tahkim yollarını arşınladığı Ukrayna’yı devre dışı bırakmak ya da
Ukrayna’nın statüsüne karar verecek bir pozisyon için uğraşıyor.
Örneğin Aralık 2019’da Ukrayna ile Gazprom arasındaki transit
sözleşme son bulacak. 2020 ve sonrasında Gazprom’un aynı rotada
devam edip etmeyeceğini alternatif hatları, müzakereler ve AB ile
olan ilişkileri tayin edecek. Ancak alternatifler Gazprom’u masada
güçlü kılarken Ukrayna bundan daha uzak bir konumda
olacak.
ABD açısından durum geçmişten farklı, ABD artık bir LNG
ihracatçısı. Ana hedefi Asya Pasifik olsa da Avrupa pazarından pay
istiyor. Ancak uzun süreli kontratlara bağlanan gaz anlaşmaları ve
boru hatları ABD’nin bu hedefine ket vuruyor. “Gaz diyordunuz
buyurun gaz, çıkarımı düşündüğümden değil, hep sizi düşünüyorum”
cümlesini doğrudan kurmak istemeyen Washington bu noktada Çin ile
beraber tüm kötülerin baş kahramanı olarak gördüğü Rusya’yı Ukrayna
üzerinden etkisizleştirmeye çalışıyor. "Gazprom, yeni hat yaparken
daha önceki transit ülkelerin jeopolitik öneminde azalma oluyor mu
diye düşünmek zorunda mı? Siz öyle mi yapıyorsunuz? Kapitalist
ekonomi bunu mu öneriyor?" sorusuna verilen geçiştirmeli yanıtlar
da bu argümanı güçlendiriyor.