Üçüncü Dünya: Tacize karşı kapandıkları madenden 'eşitlik' pankartıyla çıktılar
Özelleştirmelere karşı sokağa çıkan Honduraslılar... Greve çıkan Şilili öğretmenler... Cinsel tacize karşı madenden çıkmayan Güney Afrikalı madenciler... Evi basılan Zambia'nın sosyalist cumhurbaşkanı adayı... Hepsi Üçüncü Dünya'da...
DUVAR - Jean Paul Sartre, Frantz Fanon'un 'Yeryüzü'nün Lanetlileri' kitabının 1961 baskısına yazdığı önsöze şu cümlelerle başlıyor, "Kısa bir süre öncesine dek yeryüzünün nüfusu iki milyardı: Beş yüz milyon insan ve bir buçuk milyar 'yerli'. Birinciler 'söz'e sahipti, ötekilerse bu sözü ödünç almışlardı. Bu ikisi arasında hizmet veren satılmış kralcıklar, derebeyleri ve tepeden tırnağa sahte bir burjuvazi vardı. Sömürgelerde gerçek çırılçıplak ortadaydı, ama 'metropoller' bu gerçeğin giyinik olmasını yeğliyordu (...)"
'Üçüncü Dünya' kavramı geçtiğimiz yüzyılda dünyaya yönelik farklı bir 'sınıflandırma' çabası olarak karşımıza çıkmıştı. Diğer taraftan Soğuk Savaş'ın ardından kapitalist rüyanın gerçekleşmemesi nedeniyle bugün de hâlâ kullanılıyor, üstelik farklı anlamlar da yüklenerek... Peki çağımızda 'Üçüncü Dünya'nın medyayla olan ilişkisini neoliberalizm kıskacı dışında değerlendirmek mümkün mü? Medyada tekelleşme ve Batı merkezli ajansların mutlak hakimiyeti yüzünden yerkürenin öte yakası yalnızca belli başlı gündemlerde basının ilgisini çekebiliyor. Hal böyle olunca Üçüncü Dünya sadece büyük bombalı saldırılar, coğrafi felaketler ve 'mizahi' nitelikteki politik gelişmelerden ibaretmiş gibi bir algı ister istemez yerleşiyor. Medyada kurulan eşitsiz yaklaşımı ve bilginin dağılımını küçük dokunuşlarla engellemek mümkün görünmüyor. Ancak enformasyon akışındaki bu hegemonyaya rağmen yeryüzüne olabildiğince 'bütün' olarak bakabilmenin de bir yolu var: Yerküreyi baş aşağı çevirerek okumak!
'Üçüncü Dünya'da bu amaçla her hafta Asya'ya, Afrika'ya ve Latin Amerika'ya bakacağız...
HONDURAS: ULUSAL POLİSTEN GÖSTERİCİLERE SELAM
Latin Amerika son haftalarda oldukça büyük sokak gösterilerine sahne oluyor. Her ne kadar farklı ülkelerde, farklı gündemlerle alevlense de, eylemler zamansal olarak dikkat çekici bir paralellik gösteriyor. Geçtiğimiz dönemde kıtadaki solcu yönetimlerin ya sandıkla ya da farklı yollarla yerini neoliberal sağ hükümetlere bırakışındaki 'paralellik' gibi... Latin Amerika'da bugünlerde eylem takvimi yine oldukça sıcak.
Honduras'la başlayalım... Orta Amerika ülkesi, geçtiğimiz devlet başkanlığı seçimlerinden beri sıkça sokak gösterilerine sahne oluyor. Honduras Devlet Başkanı neoliberal Ulusal Parti’den Juan Hernandez yönetimi, özelleştirme yasalarına ve yolsuzluklara karşı sokağa çıkanların önüne polisi çıkardı. Eylemcilere sık sık gerçek mermilerle saldırıldı. Bir süredir oldukça şiddetlenen eylemlerde, biri 24 yaşında olmak üzere iki gösterici hayatını kaybetti. Askeri polisin üniversite içinde öğrencilere ateş açtığı ve bazı ulusal polislerin yanan barikatların ardındaki göstericileri selamladığı anlarsa eylemlerin en çok paylaşılan görüntüleri arasındaydı.
Ancak Honduras'ta gösteriler uzun süredir devam ediyor. Ülke sokakları özellikle 10 yıl önce gerçekleşen sağcı darbenin ardından dönem dönem gösterilere sahne olsa da 2017 Kasım ayında yapılan seçimlerdeki ciddi şaibe iddiaları binlerce göstericiyi sokağa dökmüştü. 'Diktatörlüğe Karşı Muhalefet İttifakı' grubunun ortak adayı Salvador Nasralla kendi zaferini ilan etmiş, ancak seçimin Hernandez lehine sonuçlandığı açıklanmıştı.
ŞİLİ: SOKAKTA ÇATIŞMA, BALKONDA TENCERE-TAVA
Çoğunlukla öğrenci eylemleriyle birlikte gündeme gelen Şili, bu kez 'öğretmen grevi' ile çalkalanıyor. Haziran başında başlayan grevde öğretmenler çalışma koşullarında iyileştirme talep ederken sokak gösterilerine öğrenciler, siyasi hareketler ve diğer toplumsal kesimler de destek veriyor. Şili'nin 24Horas kanalında konuşan Devlet Başkanı Sebastián Piñera, grevin 'illegal olduğu' ve 'öğretmenlerin derhal sınıflara geri dönmeleri gerektiği' görüşünde. Neoliberal politikaları grevciler tarafından eleştirilen Piñera'ya karşı süren greve destek vermek için akşam saatlerinde yapılan 'tencere tavalı' eylemleri, Publimetro gazetesi şu görüntülerle aktardı:
Bununla birlikte öğrencilerin katıldığı gündüz protestolarında polisin saldırısı sonucu çıkan çatışmalar oldukça şiddetli ilerliyor.
Ülkedeki tek gündem şehirdeki eylemlerle de sınırlı değil. Dünyanın açık ara en zengin bakır madeni yataklarına sahip olan ülkede madendicelerin haftalardır süren grevi kazanımla sonuçlandı.Codelco şirketinin en büyük ikinci bakır madeni Chuquicamata'da işçilere yapılan yeni teklif oy çokluğuyla kabul edildi. Daha önce Codelco işçilere farklı tekliflerde bulunmuş ancak kabul edilmemişti. Maden yataklarına giden yolları kapatan madencilerin şirket tekliflerini reddedişi coşkuyla kutlanmıştı.
Portal Minero'da yer alan habere göre, sendikalı işçiler yeni toplu iş sözleşmesi, maaşların iyileştirilerek yeniden düzenlenmesi, emeklilik haklarında işçiden yana değişiklikler ve tüm işçiler için ömür boyu sağlık sigortası gibi taleplerini kabul ettirdi.
Madendeki 4 bin 600 işçiden 3 bin 200'ünün greve katıldığını da belirtelim.
GÜNEY AFRİKA: GÜNLERDİR TACİZE KARŞI YERİN ALTINDA OTURUYORLAR
Güney Afrika geçtiğimiz haftalarda Şili'den daha farklı bir gündemle gerçekleşen bir madenci eylemine sahne oldu. Ülkenin kuzeybatısındaki Rustenburg yakınlarında bulunan Lanxess şirketinin bakır madenlerinde çalışan 200'ün üzerinde madenci, şirkette yaşanan taciz olaylarını protesto etmek için 9 gün boyunca yaptığı oturma eylemini sonlandırdı. Güney Afrika Ulusal Metal İşçileri Sendikası'na (NUMSA) bağlı madenciler, bir kadın işçinin üst düzey bir şirket çalışanı tarafından taciz edilmesine karşın yönetimin sessiz kalmasından şikayetçi. Eylemciler maden şefi ve insan kaynakları müdürü gibi adı tacize karışan kişilerin işten çıkarılmasını talep ediyordu.
Öte yandan NUMSA'ya göre şirketin sicili oldukça kabarık. Sendika, Lanxess'in 'işçilere karşı merhametsiz davranışlarla dolu bir tarihi' olduğu görüşünde.
NUMSA sözcüsü Phakamile Hlubi-Majola, eylemin üyeleri için oldukça zor şartlar altında yapıldığına dikkat çekti. İşçilerin tüm grev kırıcı çabalara karşın 9 gün boyunca sert ve soğuk taş zemin üzerinde, dondurucu soğukta, bakır tozunun buharını soluyarak uyuduklarını söyledi. Güney Afrika'nın Times Live gazetesinde yer alan habere göre, sendika ile şirket arasındaki görüşmeler sonucunda işçilerin taleplerinin yerine getirilmesi konusunda büyük ölçüde anlaşmaya varıldı.
NUMSA, eylemin kendileri için zaferle sonuçlandığını kaydetti. İşçiler madenden 'eşitlenmeyi ve cinsiyet eşitliği istiyoruz' pankartıyla çıktı.
ZAMBİA'DA SOSYALİST CUMHURBAŞKANI ADAYINA EV BASKINI
Zambia'da 2021'de düzenlenecek Cumhurbaşkanlığı Seçimleri'ne henüz uzun bir süre olmasına karşın Sosyalist Parti kendi adayını belirledi: Gazeteci Fred M'membe. Parti mitinglerle çalışmalarını sürdürken geçtiğimiz hafta M'membe'nin evi maskeli polislerce basıldı. Zambian Watchdog'da yer alan habere göre, yardımcısı Cosmas Musumali tarafından yapılan basın açıklamasında M'membe'nin memleketi Mwika köyündeki evi, polis üniformalı ve maskeli yaklaşık 30 kişi tarafından basıldı. Musumali baskının, Sosyalist Parti adayı farklı bir bölgede halka seslenirken gerçekleştiğini ve evin kapısı kırıldıktan sonra içerideki herkesin 'kovalandığını' aktardı.
https://www.facebook.com/SocialistPartyZambia/photos/pcb.1021215208083450/1021215138083457/?type=3&theater
M'membe ülkede tanınmış bir gazeteci. Sosyalist Parti öncesinde farklı siyasi deneyimleri olmasına karşın geçtiğimiz yıl Musumali'nin deyimiyle 'arka planda' yürüttüğü çalışmalarını aktif siyaset sahnesine taşıdı. 60 yaşındaki aday, daha önce yazılarında eski cumhurbaşkanına 'iftira attığı' gerekçesiyle yargı karşısına çıktı. Önümüzdeki seçimlerde 'kapitalist' muhalefet blokuyla ittifakı reddettiklerini söyleyen M'membe, yoksul halkı bir tek kendi partisi temsil ettiği için kazanacağı görüşünde. M'membe, şu an için 'favori' aday olmasa da popüler bir aday olduğunu söyleyebiliriz.