Son dönemde bütün dünya Rusya’yı ve Devlet Başkanı
Vladimir Putin’i konuşuyor. Hemen herkes onun
“güçlü lider” olduğu konusunda hemfikir. Ancak bu
güç ve son hamlesi yani Ukrayna savaşı Putin’i nereye götürecek, bu
konuda görüşler farklı.
Bir yanda Rus liderin her bir stratejik kararıyla ileri adımlar
attığını, bu arada Çeçenistan’dan Gürcistan’a, Kırım’dan Suriye’ye
kadar girdiği hiçbir savaşta yenilmediğini söyleyenler var. Onlara
göre şimdi Ukrayna savaşı da Putin’in gücüne güç katacak ve
yalnızca Kiev yönetimi değil, bir bütün olarak Batı, Kremlin’in
önünde diz çökecek.
Diğer yanda Ukrayna savaşının trajik bir hata olduğunu, Rusya’yı
hem ekonomik hem de siyasi-diplomatik bakımdan çok zayıflatacağını,
ülkenin imajına ciddi darbe indireceğini, dahası belki de iç
politik dengeleri sarsarak Putin’in iktidarını kaybetmesi yolunda
bir rüzgâr oluşturacağını savunanlar da var.
Kimin tahmininin doğru çıkacağını zaman gösterecek. Belki de
gelecek, bu öngörülerin arasında veya dışında bir yerlerde
seyredebilir.
Ama savaşın ilk haftası dolmadan Rus silahlı güçlerinin Ukrayna
karşısındaki bariz üstünlüğüne rağmen kısa sürede zafer
kazanamadığını, bu durumun Batı’yı Rusya karşısında harekete geçmek
için cesaretlendirdiğini, tüm bunların da Rus lideri kızdırdığını
görüyoruz.
Putin geçenlerde Ukrayna silahlı kuvvetleri yönetimine ilginç
bir çağrı yaptı ve Rus birliklerinin düzenli ordularla değil, daha
çok “milliyetçi, neonazi ve uyuşturucu bağımlıları ile
savaştığını” söyleyerek “iktidarı elinize alın,
belli ki sizinle daha kolay anlaşabiliriz” dedi. Bunun bir
“darbe” çağrışımı yaptığını vurgulayan Eho Moskvı
Radyosu Genel Yayın Yönetmeni Aleksey Venediktov, “Ne oldu,
biz kendimize Ukrayna’da 1973 Şili’sindeki gibi bir General
Pinochet mi arıyoruz?” diye eleştirdi.

PUTİN İLE BİDEN ARASINDA GİZLİ ANLAŞMA MI
YAPILDI?
Birkaç gün önce Moskovskaya Gazeta’da Kremlin’e yakın siyasi
analistlerden Sergey Markov’un bir iddiasına yer
verildi. Buna göre Rusya’nın Ukrayna müdahalesi, Rus ve Amerikan
liderleri Putin ve Biden arasında yapılan gizli
bir anlaşmaya göre planlandı, hatta senaryonun yazarı da CIA’nın
başındaki William Burns.
İddiayı aktaran gazete, 1997 yapımı ve başrollerinde
Dustin Hoffman ve Robert De
Niro’nun oynadığı Başkanın Adamları (Wag The
Dog) filmini hatırlatıyor. Orada zor durumda olan Amerikan
Başkanı’nın yeniden seçilebilmesi için “uzak ve
önemsiz” bir ülkede (Arnavutluk’ta) kurgusal bir savaş
çıkarıldığına işaret edilerek, günümüzde Ukrayna’nın da ABD için
aynı derecede “uzak ve önemsiz” olduğu ima
ediliyor.
Peki, burada Biden’ın amacı ne olabilir? Son zamanlarda işleri
çok iyi gitmeyen Amerikan Başkan, Ukrayna’da önce iyice
tırmandırılıp sonra Rus muhatabı ile anlaşarak bitirilecek savaş
sayesinde popülaritesini arttıracak, hatta Nobel ödülü alacak. Bu
sayede Demokrat Parti, Kongre ve Senato’da üstünlüğü ele geçirecek.
Ve nihayet, Biden 2024 yılında yeniden seçilecek.
Biden “Ukrayna krizi sayesinde” reytingini
yükseltirken elbette Putin’in eli de armut toplamayacak, o da
konumunu sağlamlaştıracak ve aynı yıl (2024) bir kez daha başkanlık
seçimlerini kazanacak.
İddia abartılı gelebilir. Ama birlikleri Afganistan’dan
çekilirken hissedilir derecede puan kaybeden ve aslında tüm
dikkatini Çin’le mücadele üzerinde yoğunlaştırmaya hazırlanan
Biden’ın, şimdi patlak veren Ukrayna krizi sayesinde “Batı
Bloku’nu ve NATO’yu kısa sürede konsolide eden güçlü
lider” olma fırsatına kavuştuğu yorumlarına dikkat çekmek
isterim.
ABD Başkanı’nın Ukrayna savaşına giden yolda, kimilerine göre
sürekli olarak Rusya’yı askerî müdahaleye kışkırtır ve durmadan
bunun başlayacağı tarihi tahmin eder tavrı, dahası savaşın patlak
vermesi karşısında Avrupa’dan farklı olarak fazla sert tepki
göstermemesi de bu görüşü pekiştiriyor.
Bu varsayımlar doğru veya değil, şimdi bunu bir yana bırakalım
ve Ukrayna savaşı ile birlikte uluslararası güvenliğe ve barışa
yönelik fiili tehlikelerin çoğaldığına dikkat çekelim.
ELLER NÜKLEER DÜĞMEYE NE ZAMAN UZANABİLİR?
Ukrayna savaşına bir anda değil, adım adım gelindi (dünkü
yazımda buna değinmiştim).
Rusya yönetimi son dönemde her zamankinden daha cesur, hatta
tehditkâr bir dille konuşmaya başladı. Putin Ukrayna’ya savaş
açarken Batı’yı kast ederek gergin bir yüz ifadesiyle şöyle
dedi:
“Eğer birilerinin olaylara müdahale etme isteği doğarsa
şunu söyleyeyim: Kim bizi engellemeye çalışırsa, özellikle de
ülkemize ve halkımıza yönelik bir tehdit oluşturursa, Rusya’nın
bunun cevabını hiç bekletmeden vereceğini bilmelidir. Üstelik bu
öylesine sonuçlara yol açacak bir cevap olacaktır ki, tarihiniz
boyunca böyle bir şey yaşamadınız! Biz her şeye hazırız. Umarım bu
sözlerim iyi anlaşılır.”
Rusya son dönemde sık sık en büyük tehdit unsurunu ve gücünü
hatırlatıp duruyor: Nükleer silahlar. Dün de bir taraftan bu
aşamada sonuç vermesi pek beklenmeyen Rusya-Ukrayna barış
görüşmeleri devam ederken ve Ukrayna’daki savaş sürerken, aynı
zamanda Batılı devletlerden Kiev’e yönelik destek açıklamaları ve
adımları giderek daha sık gündeme gelirken, Moskova bir kez daha
nükleer silah kozunu hatırlattı.
Rus liderin, Savunma Bakanı’na ve Genelkurmay Başkanı’na silahlı
kuvvetlerin elindeki “caydırıcı güçler” için
“özel savaş durumuna geçirilmesi” emrini verdiği
duyuruldu. Tercümesi, “Rus nükleer silahları ve hipersonik
füzeleri artık alarmda”.
Askerî konularda Rusya’nın önde gelen uzmanlarından biri olan
Aleksandr Golts, bunu şöyle yorumladı:
“Nükleer silahlar zaten sürekli olarak ‘savaşa hazır’
haldedir, yani burada ‘özel bir duruma geçirilme’ söz konusu
olamaz. Burada söylenen şey, Rusya’nın nükleer silah kullanmaya
hazır olduğudur.”
Böyle bir şey mümkün olabilir mi? Dünyada yaşamı tümüyle yok
edebilecek kadar nükleer silah varken, bu risk göze alınabilir
mi?
Maalesef evet.
“Sınırlı nükleer silah kullanımı” uzun süredir
gündemde olan ve hangi durumda, nerede, nasıl kullanılabileceği
hakkında hesaplar yapılan bir mesele. Rusya, güçler dengesi
açısından -istediği kadar kısa sürede başaramamış olsa da- sonunda
mutlaka yeneceği Ukrayna’ya karşı, “dış güçlerin
müdahalesiyle zor duruma düşeceğini gördüğü anda” böyle
riskli bir adım atabilir. Bu ateşin düşeceği adres, örneğin,
Ukrayna, Litvanya, Letonya, Estonya veya Polonya olabilir.
Taktik nükleer silahların hangi durumda kullanılabileceği
üzerine birkaç gün önce Moskova kulislerini iyi bilen bir Rus
dostumla konuştum. Batı’nın Rusya’ya yönelik yaptırımları yağmur
gibi yağarken ve aynı zamanda Ukrayna’ya destek açısından tarihte
görülmedik adımlar hazırlanırken, Kremlin’in hâlâ “biz her
şeyi göze aldık” havasında olduğunu vurguladı. Söz gelimi,
Rusya’nın SWIFT’ten çıkarılması konusunun epeydir gündemde olduğunu
ve Rus devletinin bunu da göğüslemek için hazırlıklar yaptığını
belirtti.
Ne var ki Rusya’nın bugünkü özgüveninin en önemli kaynaklarından
biri olan 640 milyar doları aşkın değerdeki altın-döviz birikiminin
önemli bir bölümünün (muhtemelen yarısının) yurtdışında bulunduğunu
hatırlatarak “Batı, Rusya’nın döviz rezervini bloke etme
söylemini hayata geçirirse Putin’in tavrı çok sert
olabilir” dedi. Ve bu konunun Moskova açısından ne kadar
önemli olduğunun, buna karşı atılacak adımın nükleer düğmeye basmak
bile olabileceğinin Batılı başkentlerde yeterince anlaşılmadığını
ekledi.
Peki, Ukrayna savaşının Rusya’ya maliyeti ne oldu ve ne
olabilir? Bu konuyu da bir sonraki yazıda ele alalım.