Uluabat Gölü bataklığa dönüşüyor
Türkiye’den Uluslararası Yaşayan Göller Ağı’na üye olan tek göl olan Uluabat Gölü’nün kentleşme, sanayileşme, kirlilik, rüzgar tribünleri, taş-maden ocakları nedeniyle tehlike altında bulunduğuna dikkat çekildi. EKODER, DOĞADER ve Nilüfer Kent Konseyi, Uluabat Gölü’nün korunması için önlem alınmasını istedi.
Pelin Akdemir
BURSA - Ekolojik Yaşam Derneği (EKODER), Doğayı ve Çevreyi Koruma Derneği (DOĞADER) ve Nilüfer Kent Konseyi, 2 Şubat Dünya Sulak Günü dolayısıyla Gölyazı Köyü’nde Uluabat Gölü kıyısında basın açıklamasında bulundu.
Uluslararası Yaşayan Göller Ağı’na üye olan Türkiye’deki tek göl olan Uluabat Gölü, büyüyen kentleşme, endüstrinin su tüketimi, izinli ve ya izinsiz avcılık, göç yolları üzerine yapılan rüzgar tribünleri ve göle su taşıyan havzadaki taş-maden ocakları nedeniyle tehdit altında bulunuyor.
DOĞADER Yönetim Kurulu Üyesi Murat Demir, birçok hayvan ve bitki çeşitliliğine ev sahipliği yapan Uluabat Gölü’nün dünya sulak alanları için en önemli göllerden biri olduğunu vurguladı. Demir, “Amacımız, Uluabat Gölü’nün önemini vurgulamak için farkındalık yaratmak. Uluabat Gölü, ülkemizde yaşayan göller ağına dahil olan tek göl. Lakin kötü yönetim politikaları nedeniyle her geçen gün ölüme doğru koşar adam gitmektedir. Sulak alanların korunması için ülkeyi yönetenlerin çabalamasını istiyoruz. Uluabat Gölü, bugün ciddi bir sanayi baskısı altındadır. Kuş göç yollarının üzerine rüzgar santrali yapamazsınız. Bu o kuşların ölmesi demektir” diye konuştu.
‘SANAYİ ALANLARI GÖLÜN SONUNU HAZIRLIYOR’
Nilüfer Kent Konseyi Genel Sekreteri Emre Karagöz, Uluabat Gölü’nün 1998 yılında, Uluslararası Ramsar Sözleşmesi uyarınca korunacak sulak alanlar listesine dahil edildiğini aktardı. Uluabat Gölü’nün sadece Türkiye’nin değil Avrupa ve Ortadoğu’nun en önemli sulak alanlarından biri olduğunu belirten Karagöz, “Uluabat Gölü, dünyada nesli tehlike altında olan küçük karabatak, tepeli pelikan, bıyıklı sumru, pasbaş patka, alaca balıkçıl ve kaşıkçı gibi kuş türlerine ev sahipliği yapmaktadır. Göl, bu kuşlar için önemli bir üreme alanıdır. Bunların yanı sıra gölde, turna, sazan, kızılkanat, kerevit gibi 21 balık türü yaşamaktadır” dedi.
Aşırı kirlenme nedeniyle sulak alanlarda doğal dengenin bozulduğuna dikkat çeken Karagöz, açıklamasını şöyle tamamladı:
“Göl çevresinde izin verilmeyen yapılaşmaya ve sanayileşmeye maalesef göle hayat katan ve devamlılığını sağlayacak havzada göz yumuluyor. Yeraltı sularını çekerek kullanan ve kirleten sanayi alanları Uluabat Gölü'nün sonunu hazırlıyor. Bizler doğasını, suyunu, toprağını savunanlar olarak bugün burada bir kez daha hep bir ağızdan tüm önlemler alınsın, Uluabat Gölü yaşasın demek için buradayız!”
‘BİR AN ÖNCE ORTAK AKILLA ÖNLEM ALINMALI’
Bursa Uludağ Üniversitesi Ziraat Mühendisi Prof. Dr. Ertuğrul Aksoy, “Yavaş yavaş Uluabat Gölü’nün öldüğünü söyleyebiliriz. İlerleyen dönemlerde bataklığa dönüşecek. Fiziksel, kimyasal, biyolojik kirliliği olan bir göl. Su kalitesi anlamında kullanma suyu açısından dördüncü sınıf bir göl. Tarımda kullanma açısından dördüncü sınıf bir göl. Yapılan çalışmalar, bize Uluabat Gölü’nde bir an önce ortak bir akılla önlem alınmasının gerektiğini söylüyor” ifadelerini kullandı.