'Uludağ tecrübesiz dağcılar için en tehlikeli dağdır'

Tecrübeli dağcı Cenk Ertekin, bir haftadır bulunamayan iki kişinin kaybolduğu Uludağ’ı küçümseyen tecrübesiz dağcıların sık sık kaybolma olayları yaşadığını anlattı.

Abone ol

DUVAR - Uludağ’da kaybolan iki dağcıdan aradan yedi gün geçmesine rağmen hâlâ haber alınamıyor. Sık sık kaybolan tırmanışçılar ile gündeme gelen Uludağ’da neler yaşanmış olabileceğine ilişkin geçmiş yıllarda bu dağa bir çok tırmanış gerçekleştiren tecrübeli dağcı Cenk Ertekin ile konuştuk.

Aynı zamanda yıllardır foto muhabiri olarak çalışan Cenk Ertekin 1994 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Dağcılık Kulübü ile başladığı dağcılık sporunda dünyanın bir çok önemli zirvesine tırmanışlar gerçekleştirdi. Bunların arasında İran’ın en yüksek zirvesi 5 bin 671 metrelik Demavend dağından, en zorlu tırmanışlardan sayılan Kırgızistan’ın 7 bin 134 metrelik Lenin dağı tırmanışı ve Afrika’nın en büyük zirvesi Kilimanjaro da var. Cenk Ertekin Uludağ’ı hızla değişen hava koşulları nedeniyle dağcılar açısından "Türkiye’nin en tehlikeli dağı" olarak nitelendiriyor.

Uludağ’ın özellikleri nelerdir? Onu diğer dağlardan ayıran neler var?

Uludağ, 2 bin 543 metrelik yüksekliğiyle Marmara Bölgesi’nin en yüksek dağı. Aynı zamanda çok ilgi gören bir kayak merkezine sahip. Kayak sporuyla ilgilenenlerin ilk düşündüğü tesislerden biri Uludağ’da bulunuyor. Uludağ’a normalde ilk kar ekim aylarında düşer ancak küresel ısınma nedeniyle kar yağışı için aralık ayı bile beklenebiliyor. Hafif yürüyüşler yapmak isteyenler için ilkbahar sonu ve yaz ayları çok elverişli ve güvenli. Ancak kış aylarında, oteller bölgesinin devamı olan zirve yolu, dağın küçük zirvesi Keşiştepe ve ana zirve rotası bir hayli tehlikeli olabiliyor. Özellikle Keşiştepe zirve sırt hattında hava bozulduğunda sağ ve solunuzdaki dik yamaçlarda düşme tehlikesi bir hayli fazla. Ayrıca Keşiştepe ve büyük zirve arasındaki sırt hattı kötü hava koşullarında tehlikeli olabiliyor.

Uludağ’da nelere dikkat etmek gerekir? Ya da genel olarak bu tür çıkışlarda?

Ben Uludağ’a defalarca tırmandım. Hatta iki kez solo, yani tek başıma dağa tırmanmışlığım var. Uludağ’ın dağcılar için en tehlikeli özelliği, aniden değişen hava koşulları. Dağ tek bir kütle, bir sıradağ değil. Bu tek kütle formundaki dağlar çok hızlı bulut toplar ve hava koşulları bir anda değişiverir. Bu sebeple bulut toplanmaları iyi gözlenmeli ve tehlike sezildiği an geri dönüş kararı hemen uygulanmalı. Ayrıca Uludağ tırmanışında ekipman çok önemli. Ful kamp malzemeleri, ekstra yiyecek ve yakıt bulundurmak, yön belirleyici aletler ve telefon programlarına sahip olmak ayrıca soğuğa dayanıklı giysilere sahip olmak büyük önem taşıyor.

Bu kayıp olayları neden Uludağ’da çok oluyor?

Çünkü Uludağ, Marmara Bölgesi’nde yaşayan dağcıların en çok tercih ettiği dağ. İstanbul’a olan yakınlığı Uludağ’ın en büyük avantajı. İstanbul’dan yeni yapılan yollarla, 2 saat gibi bir sürede Bursa’ya ve 1 saatte de Uludağ oteller bölgesine ulaşılabiliyor. Özellikle İstanbullu dağcılar, gerek yürüyüş, gerekse zirve tırmanışları için bu dağı tercih ediyorlar. Üniversite dağcılık kulüpleri kış aylarında eğitimleri için bu dağa geliyor. Böylelikle dağdaki insan sayısı bir hayli artıyor. Özellikle yeni dağcıların bu dağa olan ilgisi, kaybolma ve kazaların fazla olmasına yol açıyor.

Özellikle tecrübesiz dağcılar için neler söylenmeli? Hem Uludağ hem de diğer tırmanışlar için.

.

Öncelikle dağcılık seviyelerini çok iyi belirlemeleri gerekli. Uludağ alçak rakıma sahip bir dağ. Tecrübesiz dağcılar bunu bir avantaj olarak görüp dağı küçümseyebiliyor. Ancak durum böyle değil. Özellikle kış aylarında, aniden değişen hava koşulları ve zor şartlarıyla Uludağ bir hayli çetin bir zirveye dönüşüyor. Tecrübesiz dağcılar kış kampçılığı eğitimlerini Uludağ’da yapmak istiyorlarsa, onlara tavsiyem, oteller bölgesinde Volfram Madeni’ne giden patika yol üzerinden ayrılmadan çevredeki düz kamp alanlarında bu eğitimlerini gerçekleştirmeleri. Daha yükseklerdeki Keşiştepe yolundaki kamp alanlarına gitmek, hava bozduğunda inişi imkansız hale getirebiliyor. Bu yükseklikteki yerlerden tecrübesiz dağcıların inişi çok zor oluyor. Ayrıca zirve yolundan, kötü bir havada oteller bölgesini bulmak bir hayli zor. Bu sebeple, dağ koşullarını çok iyi analiz etmek, ayrıntılı hava raporunu almak, bulut hareketlerini iyi takip etmek, kamp alanlarını konumunu ekibin tecrübesine göre belirlemek, kamp bölgesini, tırmanış rotasını jandarmaya mutlaka söylemek, yanında GPS ve rota belirleyen aygıtları bulundurmak ilk etapta çok önemli.

Sen biraz meseleyi takip etmişsindir. Senin gördüğün gözüne çarpan noktalar neler oldu?

Son gelişmelerle olay daha ilginç bir hal almaya başladı. Biliyorsunuz kaybolan arkadaşlarımızdan Efe Sarp’ın montu ve beresi dere kenarında bulundu. Akla şu soru geliyor. Kaybolan, dönüş yolunu bulamayan, üşüyen bir dağcı neden montunu ve beresini çıkarsın ve yola öyle devam etsin? Efe’nin dereye düşüp ıslanması olasılığını düşünsek bile ıslak eşyalar orada bırakılmaz. Acaba hava iyiyken bir mola verdiler ve gidecekleri rotaya bakmak için biraz yükseldiler ve hava o sırada bozdu ve mola noktalarına geri dönemediler mi?

Arkadaşlarımız dağı bilmeyen kişiler değil. Daha önce Uludağ’ın ana zirvesine ulaşmışlar. Bu mont konusu gündemde değilken, iki arkadaşımızın, kaybolmadıklarını, dik bir yamaçtan birlikte düşmüş olabileceklerini düşünüyordum. Çünkü bunun dışında kaybolduklarında kimseyle iletişime geçmemelerine olanak yok. Tırmanışa yeni başladıkları için cep telefonlarının şarjının bitmesi de çok zor. Ancak bulunan mont herkesin kafasını çok karıştırdı.

Uludağ tırmanışında ya da diğer tırmanışlarda tipi, havanın bozması ya da kaybolma gibi durumlarda neler yapılmalı?

Bu durum her dağcının başına gelebilir, bir çoğunun başına gelmiştir de. Öncelikle kamp malzemeleriniz, yani çadır, yiyecek, ocak gibi malzemeleriniz yanınızdaysa korkacak hiçbir şey yok. Kış ise çığdan, yaz ise toprak kaymasından korunaklı bir bölgele kampınızı kurmanız ve konumunuzu mutlaka yetkililere bildirmeniz gerekiyor. Eğer kamp malzemeleriniz yanınızda değilse, zirve tırmanışında kötü havaya yakalandıysanız, derhal yükselmeyi bırakmalı ve izlerinizi takip ederek olabildiğince alçalmalısınız. İzlerinizin kaybolduğu yerden itibaren, umutsuzca aşağı inmek son derece tehlikeli sonuçlara yol açar. Bilinen rotanızdan ayrılmak sizi aramaya geleceklerin işini çok zorlaştırır. Yanınızda GPS varsa bunu kullanıp kamp alanınıza ulaşmak mümkün. Ancak fırtına çok şiddetliyse, göz gözü görmüyorsa, yapılması gereken, yanınızda bivak torbası (Çadır malzemesinden yapılmış bir survivor torbası) bulundurmak, çevrede kar mağarası kazacağınız bir alan belirlemek. Mağarayı kazdıktan sonra, çantanızı boşaltıp, önce çantanızın içine sonra da bivak torbasının içine girip yetkililerden yardım istemek ve havanın düzelmesini beklemek yapacağınız en doğru hareket. Böylelikle dinlenir, sakinleşir ve kendinizi daha güvende hissedersiniz.

Bir de rotalarını sanırım kimseye bildirmemişler. Rotanın bilinmesi sanırım kaybolma durumlarında arayanlara büyük kolaylık sağlayabilirdi.

.

Tabii olayın en başında, arkadaşlarımızı yaptığın en önemli hata, jandarmaya veya yakın bir arkadaşlarına zirveye çıkış rotalarını söylememek olmuş. Bu çok önemli. Arkadaşlarımız Mert ve Efe, daha önce bu dağa iki kez tırmanış yapmışlar. Sanırım antrenman olsun diye bir kez daha çıkış yapmak istediler. Uludağ’da oteller bölgesine geldiğinizde, kullanabileceğiniz üç rota var. Ya direkt oteller bölgesinden sırt hattına ulaşır sırtı takip ederek önce küçük zirveye ardından büyük zirveye ulaşmaya çalışırsınız. İkinci olarak, oteller bölgesinden çıkıp patika yolu devam ettirerek telesiyej hatlarından sırta ulaşırsınız. Ve yine oteller bölgesi patikasını takip edip Volfram Madeni’ne ulaşır, madenden küçük zirvenin altına dik bir çıkış yapar ve tırmanışa devam edersiniz. Hangi rotayı kullandığınız, tırmanışı kamplı mı, yoksa günübirlik mi yaptığınız, kamplı ise nerede kamp kuracağınız gibi bilgileri mutlaka güvendiğiniz başka bir dağcıyla paylaşmalısınız. Ona bir saat söylemeli ve o saatte aramazsanız yetkililere haber vermesini istemelisiniz.

Bu arkadaşların durumlarına ilişkin yorum yapabilirsin. Yani neler yaşamış olabilirler? Neyle karşılaşmışlardır?

Benim iki yakın arkadaşım Utku Ayrılmaz ve Ümit Babalık Şubat 1996 tarihinde zirve tırmanışı için yola çıkmıştı. İyi bir havada Keşiştepe’ye kadar kamp yükleriyle ulaştılar ve ertesi gün zirve tırmanışı için kamplarını kurdular. Gece birden bozan hava geri inmelerine imkan vermedi. Yanlarında telefon olmadığı için kimseye haber veremediler. Onlardan haber alamayan aileleri yetkililere haber verdi ve dağcılardan oluşan bir ekip üç günün sonunda arkadaşlarımıza ulaştı. Ancak geri dönüş sırasında kurtarma ekibinden bir başka arkadaşımız Atilla Ulaş bir parkurdan düştü ve yaralandı. Böylece bir kurtarma faaliyeti daha yapıldı. O yılki olayda ölen olmadı ama Uludağ tırmanış tarihinin en önemli kazalarından biri olarak tarihe geçti.