Umudun ve dayanışmanın gücüyle büyüyen kız çocukları

Bugün eşit olmadığımız bir dünyada, gücünü kötüye kullananlara ya da kullanma potansiyeli olanlara karşı kadınlar ve kız çocukları olarak hayatta kalmaya, büyümeye, başarmaya, yeşermeye çalışıyoruz.

Abone ol

1986’da Antalya’nın Gazipaşa ilçesinde doğdum. Annemle babamın ilk ve son kız çocuğuydum, benden sonra iki erkek kardeşim oldu. Bir mobilet, ev eşyaları ve bizden başka bir şeyleri yoktu. Yine de eğitimimize çok önem verdiler, kasabanın en iyi devlet okuluna gönderdiler. Özellikle ilkokul birinci sınıfta annemle sobanın başında ödev yaptığımız anlar, hafızamda hâlâ çok canlı. Babam çok çalışırdı; onu pek göremezdik. Annemle o güzel anılarım ise babam tüm birikimiyle köyde bir tarla alıp çiftçiliğe başladığında son buldu. Artık hem annem hem de biz çocuklar bu ağır işin birer işçisiydik. Ben 10 yaşlarındayken küçük kardeşim doğdu, okuldan sonra bir de ona bakma sorumluluğunu üstlenmek zorunda kaldım, ortanca kardeşim ise tarladaydı.

Yazları hiç sevmezdim. Dönem içinde okuldan sonra tarlada çalışmak yetmezmiş gibi, yazın da Toroslar’ın eteğindeki köyümüze gider çalışırdık. Sabahları gün doğmadan uyanır, sıcak bastırmadan iş yapar, ancak güneş yakmaya başlayınca eve gelir kahvaltı ederdik. İş özellikle biz çocuklar için hayli ağırdı. Çekmesi zor hortumlarla tepenin eteğindeki tarlamızda, her ağacı tek tek sulardık. Her temeli sulamak en az 1 saat sürer, biz tüm temelleri bitirene kadar ağaçlar tekrar susardı. Köydeki tek eğlencemiz televizyondu, akşamüstü en sevdiğim dizi başlasa da izlesem diye beklerken iş saati gelir, bu defa bahçeye inerdik. Köyde iki yakın arkadaşım oldu, biri 18 yaşına bile gelmeden evlendirildi ve gitti, çocukluğunu yaşayamadan eş, çocuk yaşta anne olduruldu. Diğeri ise biz 14-15 yaşlarındayken aynı yaşta olmamıza rağmen sanki benden çok büyükmüş gibi davranmaya başladı, pek evden çıkmazdı, evlendirilmeyi bekliyordu. Bense orda olmamayı, arkadaşlarımla oynamayı, denize gitmeyi hayal ederdim. Yapamadıkça da annemle babamla tartışır, tarlada kendi kendime şikâyetlenir, sürekli onları suçlardım. Annem ve babam ise, biliyordum, bize güzel bir gelecek kurmanın telaşı içindeydi, kendileri de yılmadan çalıştı. İyi niyetlerini biliyordum ama çocukluğumu doyasıya yaşama isteğiyle dopdoluydum, bu benim hakkımdı. Böyle kaç yaz geçti. Neyse ki okula hep devam ettim ve üniversiteyi kazanır kazanmaz Gazipaşa’dan ayrıldım. Çocukluğumda kaçırdığım fırsatlar, yazları oynayamadığım her oyun, öğrenemediğim her şey için yetişkin hayatımda çoğu insandan, özellikle erkeklerden en az iki kat fazla çaba harcamam gerekti. Yoruldum, üzüldüm ama çocuktum ve umudumu yitirmedim. Çocukluğumun birazını sanırım büyüyünce yaşamaya çalıştım. Hatta şimdi kendi çocuğumla, onun çocukluğunu en iyi şekilde yaşamasına çabalayarak, çocukluk hayallerimi gerçekleştirmeye çalışıyorum diyebilirim…

KIZ ÇOCUKLARININ OMUZLARINDA DÜNYANIN YÜKÜ

11 Ekim, Dünya Kız Çocukları Günü. Ben kız çocuğuyken böyle bir gün yoktu, 2011’den bu yana Birleşmiş Milletler’in kız çocuklarının karşılaştığı zorluklara dikkatleri çekmek ve kız çocuklarının güçlenmesini ve insan haklarının uygulanmasını teşvik etmek için andığı bir gün.

Bugün dünyada 1.1 milyar kız çocuğu var, neredeyse 70 milyon kız çocuğu çalıştırılıyor. 15-19 yaş aralığındaki her 4 kız çocuğundan biri ne okula gidiyor ne mesleği var. Dünyada 5-14 yaş arası kız çocukları, aynı yaştaki erkek çocuklarına kıyasla ücretsiz bakım ve ev işlerine her gün 160 milyon saat daha fazla zaman harcıyor.

Türkiye’de depremden önce mülteci çocuklarla birlikte 2 milyon çocuğun çalıştırıldığı tahmin ediliyordu, depremden sonra 4 milyon çocuğun eğitiminin aksadığı belirtiliyor. Özellikle kırsal alanlarda, pek çok kız çocuğu, benim 2 kız arkadaşım gibi, 14-15 yaşına geldiğinde okulu bırakmak zorunda kalıp ev ve tarla işlerine yönlendiriliyor. Bazı aileler kız çocuklarını dini okullara göndermek istiyor, bu okullar uzakta olunca otobüsle gitmesin diye çocuğunu okuldan alıkoyuyor.

Mevsimlik tarım alanlarına özellikle dikkat çekmek isterim. İşçi aileler genellikle çadırlarda konaklıyor. Buradaki kız çocukları diğer aile bireyleriyle aynı çadırda, diğer çadırlarla dip dibe uyumak zorunda kalıyor. Mahremiyet bu alanlarda bir lüks. Genellikle aynı derme çatma tuvaleti, banyoyu kullanıyorlar, yeterli hijyen ve sağlık koşullarında yaşayamıyor, istismar ve şiddet riski ile karşı karşıya kalabiliyorlar. Üstelik başına bir şey gelse nereye başvuracağını bilemeyebiliyor, toplum baskısı sebebiyle yaşadıklarını dile getirmekten çekiniyor veya utanıyor, böylece pek çok şiddet ve istismar öyküsü örtbas edilip yok sayılıyor.

DAHA İYİ BİR GELECEK İÇİN HEP BERABER

Bugün, okula giden kız çocuklarının okula gidemeyenlere göre daha mutlu ve daha umutlu olduğunu; toplumsal cinsiyet eşitliğinin bir ilke olarak sahiplenildiği ülkelerdeki kız çocuklarının yaşamlarından daha memnun, daha özgüvenli ve üretken olduğunu kanıtlamak zorunda olduğumuz bir dünyada yaşıyoruz. Bugün kız çocuklarını çalıştırmayın, cezalandırmayın, dövmeyin, öldürmeyin, evlendirmeyin, onları koruyun, okula gönderin diye haykırmak zorunda kaldığımız bir dünyada yaşıyoruz. Bugün eşit olmadığımız bir dünyada, gücünü kötüye kullananlara ya da kullanma potansiyeli olanlara karşı kadınlar ve kız çocukları olarak hayatta kalmaya, büyümeye, başarmaya, yeşermeye, paylaşmaya çalışıyoruz. Herkese, her şeye rağmen vazgeçmeden, umudumuzu yitirmeden; okumak için, eşitlik için, haklarımızı korumak için çabalıyoruz. Peki, çalışmak zorunda bırakılan kız çocuklarının seslerini duymak, hayallerine ortak olmak için ne yapabiliriz?  

  • Başta kız çocukları olmak üzere çalıştırılan tüm çocukların karşı karşıya kaldığı riskleri ortadan kaldırmak için mevcut yasaların uygulanmasını ve çocuk koruma mekanizmalarının işletilmesini sağlayabiliriz. Bu riskleri iyi tanımlayarak, daha güçlü yasal yaptırımların hayata geçirilmesi taleplerimizi yüksek sesle dile getirebiliriz.
  • Dil, din, ırk gözetmeden, bir taraftan da her çocuğun özel ihtiyaçlarını gözeterek, tüm kız çocuklarının okullaşması, eğitimine devam edebilmesinin önündeki engelleri anlayıp o engelleri nasıl aşacağımızı kız çocuklarıyla birlikte konuşabilir, planlayabilir, bu engelleri kaldırabiliriz.
  • Çalıştırılan ya da okula gönderilmeyip ev içi işler yaptırılan kız çocuklarının potansiyellerini gerçekleştirmeleri için hem bu çocukları hem de ailelerini destekleyecek farkındalık çalışmaları ve toplum temelli projeler yürütebiliriz.
  • Yetişkinlere yönelik istihdam olanaklarıyla hane içi yoksulluğu azaltarak, çocukların sırtına yüklenen ‘evi geçindirme’ yükünü ortadan kaldırmaya çalışabiliriz.
  • Kız çocukları için kaliteli eğitim ve öğrenimin önündeki mali engelleri azaltmak üzere tasarlanmış maddi destek ve sosyal yardım programları sunabiliriz.
  • Kız çocuklarının çalıştırıldığı iş kollarını tespit edip buralarda çalışmak yerine okula veya mesleki eğitime devam edebilmelerini sağlayabilir, çalıştıran işverenlere ve ebeveynlere gerekli yaptırımları uygulayabiliriz.
  • Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için tüm alanlarda adımlar atabilir, kız çocuklarının oğlan çocuklarıyla eşit hak ve hizmetlere erişebilmesi, gelecekte de kadınların erkeklerle eşit fırsatlar ve eşit haklara sahip olması için çalışabiliriz.
  • Tüm kız çocuklarının kaliteli eğitimden faydalanabilmesi için bilim ve teknoloji gibi alanlar da dâhil olmak üzere tüm sektörlerde daha eşit istihdam fırsatlarına imkân sağlayacak eğitim fırsatları yaratabiliriz.
  • Özellikle tarım alanlarında, yeterli hijyenik koşullarda yaşayamayan kız çocuklarının barınma ve yaşam koşullarının iyileşmesi için çalışabilir, kız çocuklarının sağlık hizmetlerine düzenli ve yeterli erişimini sağlayarak ilerde hayatlarını olumsuz etkileyebilecek sağlık sorunlarının önüne geçebiliriz.

Ve en önemlisi, sadece bugün değil, her gün, kız çocuklarını gerçekten dinleyerek, onları anlayarak, haklarına saygı duyup onları koruyarak, hayallerine, umutlarına yer açarak, onlarla beraber bir gelecek inşa edebiliriz. Çünkü biliyoruz, umutlu ve dayanıklı kız çocukları daha iyi bir gelecek için gerekli değişiminin vazgeçilmezleridir.

Tüm kız çocuklarının Dünya Kız Çocukları Günü kutlu olsun. Kız çocukları başta olmak üzere afetlerden etkilenen, afet koşullarında yaşayan tüm insanlara, bir insani yardım çalışanı olarak destek olabilmeme vesile olan herkese, özellikle anneme ve babama sevgiyle sarılıyorum.

*Koruma, Çocuk ve Yetişkin Güvenliği Danışmanı, Hayata Destek Derneği