Umut ağrımı geçiriyor
Malum rampası, asansörü olan bir evde oturmak zorundaydım. 11'inci kata razı geldim. İşte 11'inci kattan yine görüyorum yıldızları, daracık pencereden. O yüzden açık kalsın. Hatıralar akıyor pencereden. Hatırlıyorum iyi olan tüm hikayeleri...
Lisa Çalan
Saat kaç bilmiyorum kemiğim ağrıyor. Bir karış kalan kemiğim ağrıyor. Sağa sola dönüyorum yorganla cebelleşiyorum yastığı kaldırıyorum yastığı geri bırakıyorum belki bir kaç dakika için geçer de tekrar uyurum diye çırpınıyorum hem de nasıl çırpınıyorum… Ahhh bir de bilmem kaçıncı ameliyat var... Zor imiş, riskli imiş, dünyada birkaç doktor yapabiliyor imiş tekrar kesmek gerekiyor imiş, imişşş, imişşş ve imişşşşş! Ne kaldı ki? Bir karış kemik iki karış deri... Saat kaç oldu acaba? Düşündükçe olmayan ayaklarımdan olmayan bileklerime bir ağrı yayılıyor üstelik kaşınıyor. Elim boşluğu kaşıyor gayri ihtiyari. Kaç saat oldu, kaç gece oldu, kaç gün oldu, kaç ay oldu, kaç yıl oldu? Hesaplamaya çalışıyorum bunun bir zamanı var mı?
Varsa o zaman hangi saat, hangi gece, hangi gün, hangi ay hangi yıl? Sonra her şeyi düşünüyorum, bir anda iyi bir şeyler çıkarmaya çalışıyorum hikayelerden. Aklıma gelen her hikâye de en az şu kemik ağrısı kadar gerçek ve ağrılı oluyor. Daha çok ağrıyor kemiğim. Sonra her şey karışıyor. Bir de sesler var kulağımda hiç susmayan. Alt komşunun bebeği ağlamaya başlıyor, ağlıyor, çok ağlıyor, içimden ona konuşuyorum. Yarını konuşuyorum, yarınları anlatıyorum, umutla umutsuzluk arasında gelip gidiyorum. Gerçeklerimi anlatsam bebeğe... Kimin hikayesini anlatsam diye tereddüt ediyorum. Vazgeçiyorum! Cama odaklanıyorum. Camın perdesini yine açık bırakmışım, hep açık bırakıyorum. Bana Şilbê’deki evi hatırlatıyor, yaz günlerini, damda gece vakti esen serin rüzgarı, ayaklarımın altında yatan kedimi ve battaniyeyi burnuma kadar çektiğim zamanı hatırlatıyor. Yıldızların bana en yakın olduğu zamanları...
Malum rampası, asansörü olan bir evde oturmak zorundaydım. 11'inci kata razı geldim. İşte 11'inci kattan yine görüyorum yıldızları, daracık pencereden. O yüzden açık kalsın. Hatıralar akıyor pencereden. Hatırlıyorum iyi olan tüm hikayeleri... Kahramanları... Hafif bir kızıllık doluyor gökyüzüne demek sabah oluyor. Kızıllık arttıkça yıldızlar sönmeye başlıyor tek tek. Kızıllığın içinde parlayan tek bir yıldız kalıyor, güneş ve yıldız birbirine karışıyor. Bebek susuyor. Gözümün gördüğü bu görüntü de gerçek, bu gece ya da bu sabah, her şey gerçek. Bebeğe anlatılabilecek hikayeleri hatırlıyorum, tereddütsüz! Ruhum umutlanıyor! Bir anda ben oluyorum. Kendimi de hatırlıyorum. Yoldaşlarımı, ailemi. Yapmak istediklerimi... Hatırladıkça umutlanıyorum, umutlandıkça ağrım geçiyor. Gökyüzü kızıla bürünüyor. Umut ağrımı geçiriyor. Biliyorum artık, ben iyileşeceğim. Biliyorum her şey eskisinden de iyi olacak. Biliyorum gidenler bir gün dönecek ve biliyorum dönemeyenler hep yaşayacak…