‘Umut ölürse faşizm gelir’

Erdoğan, tüm devlet olanaklarını kullanarak hile ve usulsüzlüklere rağmen ilk turda seçilemedi. Ancak Kılıçdaroğlu’na umut bağlayan kitlelerde de bir hayal kırıklığı oluştu. İlk turda sandığa gitmeyen ve Sinan Oğan’a oy veren kesimden yeterli oy sağlanıp sandıklara sahip çıkılırsa ikinci tur kazanılabilir. Umudu örgütlemek gerekiyor, çünkü 'umut ölürse faşizm gelir...'

Atilla Özsever atillaozsever@gmail.com

28 Mayıs 2023’te yapılacak cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimi için süreç başladı. İlk turda mevcut Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, tüm devlet olanaklarını ve kamu kaynaklarını kullandı, seçimde birçok sandıkta hile ve usulsüzlük yapıldığı ortaya çıktı, tüm bu gelişmelere rağmen Erdoğan ilk turda seçilemedi.

Bir başka ifade ile Erdoğan, güvenoyu alamadı, yüzde 49,5 oyda kaldı. Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu ise, 14 Mayıs seçimleri için favori gösterildiği halde yüzde 45 oyda kaldı. İlk anda Kılıçdaroğlu’na oy veren kitle büyük bir hayal kırıklığına uğradı, kimi insanlar umudunu kaybedip vazgeçmiş bir ruh haline büründüler.

Öncelikle serinkanlı bir durum tahlili yapıp kısa sürede ayağa kalkarak 28 Mayıs’taki ikinci tura hazırlanmak gerekiyor. Eşitsiz koşullarda yapılan seçimde, tüm devlet olanaklarının kullanılmasına, Merkez Bankası’nın para basmasına, yüzde 95’lik medya desteğine rağmen Erdoğan sonuç alamadı.

ÜST YAPI-ALT YAPI MESELESİ

Kuşkusuz 21 yıllık bir iktidarın din istismarı ve milliyetçi söylemlerle toplumu ideolojik anlamda baskı altında tuttuğunu, bir hegemonya kurmaya çalıştığını dikkate almak gerekiyor.

Bir önceki “Kültürel değerler sınıfsal değerlerden daha baskın” başlıklı yazımızda belirttiğim gibi ciddi ekonomik sorunlar yaşayan emekçi kitlelerde bile kimlik siyasetini önceleyen değerler etkisini koruyor.

Alt yapıyı oluşturan ekonomik faktörler, sonuçta üst yapıyı da belirlese de belli bir süre üst yapıya ilişkin dini, geleneksel, kültürel, milliyetçi değerler egemenliğini sürdürüyor.

Bu değerler yerine sınıfsal ve emekten yana siyasal değerlerin etkili olabilmesi için ciddi bir ideolojik mücadele gerekiyor. Aynı zamanda emekçi kitlelerin yaşadığı sorunlar üzerinden somut çözüm üreten alternatif politikaların da ortaya konması lazım.

2017 REFERANDUMUNUN RÖVANŞI

Aslında ikinci tur seçimi, bir referandum niteliğinde olacak. Çünkü mevcut sistemin, yani “tek adam rejimi”nin yeniden oylanması söz konusudur. Eğer Erdoğan tekrar kazanırsa “tek adam rejimi” daha tahkim edilmiş olup dinci, şeriatçı, açık faşizme giden bir süreç yaşanabilir.

Seçime referandum çerçevesinde bakıldığında, Erdoğan ya da Kılıçdaroğlu’nun oylanmasından ziyade bir rejim anlayışının, demokrasiyle mi diktatörlükle mi yönetileceğine karar verileceğinin ortaya konması gerekiyor.

Henüz “tek adam rejimi”nin yaşanmadığı 2017 referandumunda bile Tayyip Erdoğan çok az farkla seçimi kazanmıştı. Şimdi yüzde 49,5 oy aldı, ancak 2018 seçimlerine göre oyu yüzde 3 oranında düştü, AKP de yüzde 7 oranında oy kaybetti. Bu anlamda Erdoğan, yüzde 49,5 limitine ulaştı, doyum noktasına geldi.

Evet Erdoğan’ın ikinci tur için yüzde yarımlık, bir puanlık bir oya ihtiyacı var. Kılıçdaroğlu ise, yüzde 5’lik bir oya ihtiyaç duyuyor. Yüzde 5,3 oy alan Sinan Oğan’ın oy tabanı genel anlamda Erdoğan ve AKP karşıtı bir pozisyonda duruyor.

Zaten bu oyun yüzde 2,3’ü Zafer Partisi’ne verilen oy sayılabilir. Diğer yüzde 3’lük bölümü de Muharrem İnce’nin seçimden çekilmesi üzerine Oğan’a kayan oylar olarak değerlendirilebilir. O nedenle Oğan’ın oylarının önemli bir bölümünün Kılıçdaroğlu’na yönelmesi mümkündür.

Bu rejimin bitirileceği duygusunun kitlelerde yeşertilebilmesi, Erdoğan’ın devam etmesi halinde özellikle ekonomik yönden çok daha feci bir yıkım sürecinin yaşanacağı yönünde toplumun ikna edilmesi başarıya yol açabilir.

SANDIĞA GİTMEYEN 8 MİLYON

Erdoğan, bu son seçimde kabaca 27 milyon oy aldı. Kılıçdaroğlu’nun oyu ise, 24,5 milyon. Arada 2,5 milyonluk bir fark var. Sinan Oğan’ın oyu ise, 2,8 milyon. Öte yandan seçimde oy kullanmayan çok geniş bir kitle var, tam 8 milyon. 1 milyon da geçersiz oy kullanılmış durumda.

Muhalif kesim, öncelikle sandığa gitmeyen 8 milyon kitle üzerinde çalışıp belli bir kısmını ikna edebilirse, keza geçersiz oy kullanan bir milyonluk kitlenin yine bir kısmının geçerli oy vermesi sağlanabilirse seçimi kazanma umudu var demektir.

Gerçekçi olmak açısından Erdoğan, ikinci turda daha şanslı gözüküyor. Devlet olanaklarının yanı sıra parlamento seçimlerinde Cumhur İttifakı’nın daha üstün olması ve ilk turda Erdoğan’ın yüzde 4,5’luk bir avantaj sağlaması, kendisine yönelik artı puanlar olarak değerlendirilebilir.

Bununla birlikte mevcut sistemde cumhurbaşkanının çok daha yetkili olması ve parlamentonun bir anlamda etkisiz bir konumda bulunması, Kılıçdaroğlu’nun iddiasını güçlendirebilir.

KADINLARIN DESTEĞİ ÖNEMLİ

Kitlelerin yüksek bir motivasyonla sandığa gitmesinin sağlanabilmesi ve oy kullanmayan kitle ile Oğan’a oy veren kesimden belli bir oy akışının temin edilmesi halinde Kılıçdaroğlu’nun bu kez ipi göğüsleyebilmesi mümkün olabilir.

Kuşkusuz muhalif kitlelerde belli bir kötümserlik havası söz konusudur. Erdoğan’ın aslında güvenoyu alamadığını, beş yıllık başkanlık sisteminin olumsuzluklarını ortaya koyup değişimin sağlanması halinde toplumun başta eğitim, sağlık, sosyal güvenlik olmak üzere temel ihtiyaçlarının sosyal devlet ilkeleri çerçevesinde yeterli hale geleceğini inandırmak önemli gözükmektedir.

Keza Hüda-Par, Yeniden Refah Partisi gibi kadını küçümseyen, aşağılayan, eve hapsetmek isteyen parti temsilcilerinin parlamentoda yer almasına dikkat çekerek kadın seçmenin kazanılmasına ağırlık vermek gerekiyor.

UMUDU ÖRGÜTLEMEK

Tarihin sarkacına baktığımız zaman ileri-geri gidişler olsa da sonuç itibariyle sürecin ileriye doğru ilerlediği bilinmektedir. Köleci imparatorluklar uzun sürse de yıkılmıştır. Spartaküs isyan etmiş, Roma İmparatorluğu'nu yıkamamıştır ama bir süre sonra bu imparatorluk da tarihin arka bahçesine gömülmüştür. Feodal imparatorluklar da tarihin çöplüğüne gitmiştir.

Alman Nazizmi, İtalyan faşizmi ve İspanyol falanjizmi de hak ettiği yeri bulmuştur. Şimdi olmasa bile mevcut diktatörlüklerin de son bulacağını tarih bize göstermektedir. O nedenle umudu kaybetmemek gerekir.

Aralık 2017’de yapılan Birleşik Emek Hareketi ile ilgili bir toplantıda bir işçi temsilcisinin söylediği gibi; “Umudumuzu hiçbir zaman yitirmemeliyiz. Umut ölürse faşizm gelir. Gerçekçi bir yaklaşımla alternatifler sunarak umudu da örgütlemeliyiz.”

Bu anlamda son sözü Latin Amerikalı devrimci Che Guevara’ya bırakalım: “Unutma, kaybettiğinde değil, vazgeçtiğinde yenilirsin...”

Tüm yazılarını göster