Urartu Kralı Minua'nın uçan atı Arşibi

Minua, Arşibi’yi ve onun adını verdiği, atlayışın yapıldığı yerin adını ölümsüzleştirmek için stelin arka yüzündeki beddua metninde stelin konulduğu yerden kaldırılmaması yönünde bir ihtarda bulunur.

Abone ol

Kenan Işık*

Urartulara ait çivi yazılı steller içinde öyle bir tanesi var ki gerek konusu, gerekse boyutları açısından oldukça sıra dışıdır. Bu stel, krali bir atın rekor atlayışı üzerine dikilmiştir. Urartu için şaşılacak bir durum olsa da antik dönemde atlara verilen önemle ilgili çok sayıda ilginç uygulamalar var. Örneğin Büyük İskender çok sevdiği atı Bucephalus adına Hindistan’da bir kent inşa eder. İşte bu olaydan 600 yıl önce Van’da Urartu tahtında oturan kral Minua da adını ölümsüzleştirmek için atı Arşibi’nin atladığı yere üzeri çivi yazılı bir stel diker. Genellikle askeri seferler ve bunun sonucunda elde edilen ganimetlere dair uzayan listeler, mimari ve tarımsal yatırımlar, dini seremoniler gibi konuların standart ifadelerle yazıldığı Urartu taş yazıtları içinde nasıl olur da bir at adı belirtilerek stel dikilir? Evet, bu at Urartu’nun en güçlü krallarından Minua’nın atı Arşibi ise elbette iş değişir!

STELİN İKİ YÜZYILLIK MACERASI

Öncelikle bu ilginç stelin son iki yüzyıllık macerasından söz edelim. Stelden ilk söz eden Urartu çalışmalarının öncüsü F. Schulz’dur. Schulz, steli 1827’de Van kentinin birkaç km doğusunda yoksul bir Ermeni köyü olan Sıkké’deki (Sıhke-Bostaniçi) kilisede bulduğunu not etmiştir. Stelin arka yüzüne oyulu haç motifi, çoğu Urartu yazıtı gibi bu yazıtın da Ortaçağ’da asıl dikildiği yerden kiliseye taşınmış olabileceğine işaret eder. Aynı steli daha sonra C.F.Lehmann-Haupt 1898’de yine Sıhke’deki aynı kilisede inceler. Stel, 1914 yılında Van ve çevresini işgal eden Çarlık Rus ordusu tarafından Tiflis Müzesi’ne götürülür. Stelin taşınmasında küçük boyutlu (100 x 36 x 22 cm) ve kolay taşınabilir olması etkili olmuş olmalıdır. Ön yüzünde 9, arka yüzünde 10 satır çivi yazılı metinlerin işlendiği stelin tercümesi şöyledir:

Tanrı Haldi’nin koruması/himayesiyle, İšpuini oğlu Minua der ki; bu yerin adını Arşibi koydum. Minua (Arşibi’yi) sürdüğünde (altındayken) 22 kübit (mesafeyi) atladı.

Minua der ki; her kim bu steli buradan kaldırırsa Tanrı Haldi, Fırtına Tanrısı ve Güneş Tanrısı onu yok etsin, onun zürriyetinin zürriyetinin zürriyetini Güneş Tanrısının altında (yok etsin).

Arşibi Steli’nin ön ve arka yüzü. (CTU II. 2008)

Bu noktada yazıtın önceki tercümelerinde gözden kaçan bir ayrıntısından söz etmek yerinde olacak. Yazıtta geçen Urartuca ti-ni fiil sözcüğü “söylemek”, aynı zamanda “isim koymak” anlamına da gelir ki bu da Kral Minua’nın, atının atladığı yere “Arşibi” adını verdiğini ortaya koyar.

Yazıta göre Arşibi, 22 1-KÙŠ yani kol ölçüsü hesabıyla yaklaşık 11 metrelik bir uzun atlayış yapmış oluyor. Günümüzde ölçülen en yüksek uzun atlayış olan 8.40m(1975-Johannesburg) ile kıyaslandığında Arşibi gerçekten adına stel dikilmeyi hak etmiş olmalıdır!

Urartu krallarının uzak mesafelere ok fırlatma ve ava çıkma gibi etkinliklerde bulunduklarını biliyoruz. Arşibi steli ise Urartu kralının ayrıca atlı sportif faaliyetlerde yer aldığını kanıtlar. Bu atlı etkinlikler belki de Urartu ülkesinde belli bir şenlik veya dini festival kapsamında yapılıyordu. Yazıta göre Minua, atladığı yere atı Arşibi’nin adını vererek steli oraya dikti. Çünkü Urartu’da yazıtlı steller arazide adeta bilgilendirme levhası şeklinde duran kayıtlardır. Arşibi Steli’nin, Erek Dağı’nın önündeki Sıhke Kilisesi’nde bulunması ise yakın bir yerden getirildiğini gösterir. Çünkü atlı etkinlikler çok engebeli olmayan, yapı ve bitki örtüsünün olmadığı, genellikle düz ve geniş arazilerde yapılır. Stel dikilen bir noktanın tam lokasyonunu tespit etmek zor olsa da bu atlı atlayış Erek Dağı eteklerinden başlayıp Van Kalesi’ne uzanan ovanın bir noktasında yapılmış olmalıdır. Minua, Arşibi’yi ve onun adını verdiği atlayışın yapıldığı yerin adını ölümsüzleştirmek için stelin arka yüzündeki beddua metninde stelin konulduğu yerden kaldırılmaması yönünde bir ihtarda bulunur. Devamında Minua, tanrılardan sadece bu suçu işleyenleri değil amiyane tabirle onların yedi silsilesini de yok etmelerini diler.

KRALİ BİR GÜÇ GÖSTERİSİ: URARTU KRALLARI İLE ATLARI ARASINDAKİ BAĞLAR

Koşumlu at başı şeklinde yapılmış bir Urartu bronz dingil çivisi (A.Köroğlu Koleksiyonu).

Yazıtın verdiği bir diğer mesaj, Minua’nın bu atlayışla krali bir güç gösterisinde bulunmasıdır. Ayrıca Urartu’da ilk defa bir hayvanın adını öğrenmemiz ve bir yere hayvan adı verilmesi bilgisine sahip olmamızı sağlaması açısından önemlidir. Aslında atlar Urartu gibi zorlu düşmanları olan ve zorlu doğa şartlarına sahip bir krallık için her zaman önemliydi. Zira Urartu kralları ile atları arasında güçlü bağlar olduğunu biliyoruz. Örneğin Urartuların kutsal kenti Muşaşir’de Asur’un yağmaladığı eserler arasında bulunan seyisi ve iki atı ile Urartu Kralı Rusa’nın bronz heykeli üzerinde “iki atım ve seyisim yardımıyla Urartu Krallığını elde ettim” ifadesi geçer. Urartu kazılarında atlara özel mezarlar, ahırlar, at heykellerinden yapılmış araba aksamları, binlerce bronz at koşum takımı bulundu. Bunun yanında Urartu yazıtlarında da sık sık başka ülkelere yapılan seferlerde ganimet olarak alınan çok sayıda attan bahsedilir.

MİNUA’NIN ‘UÇAN KARTALI’ ARŞİBİ

Atı üzerinde aslan avlayan bir Urartu Soylusu/Kral (Bronz kemer üzerindeki sahne - Kellner,1991,103).

Meşhur atları ile bilinen Urmiye Gölü’nün güneydoğusundaki Mana ülkesi, Asur ve Urartu arasında sık sık el değiştiren bir yerdi. Yine de Mana, çoğunlukla Urartu Krallığı’na bağlıydı. Burası özellikle at potansiyeli açısından Asur ve Urartu arasında paylaşılamayan bir yerdi.

Yine de Mana, çoğunlukla Urartu Krallığı’na bağlıydı. Burası özellikle at potansiyeli açısından Asur ve Urartu arasında paylaşılamayan bir yerdi.

Örneğin Mana kralı hediye olarak Asur’a atlar göndermiştir. Patnos/Aznavurtepe ve Urmiye’nin güneyindeki Taştepe yazıtlarından Minua’nın Mana ülkesini himayesine aldığını biliyoruz. Belki de Minua’nın atı Arşibi de bir Mana atıydı. Ancak orijini her neresi olursa olsun Minua’nın atına verdiği Arşibi adının anlamı ile marifeti arasında bir paralellik vardı. Nitekim yazıta göre yaklaşık 11 m atlayan bir ata, ilk yakışan sıfat “uçan” olmalıdır. Bu noktada Diakonoff ve Greppin, Arşibi adının Ermenicede “Kartal” anlamına gelen “Arciw” ile bağlantısına işaret etmişlerdir. Ayrıca MS 5. yüzyılda yaşayan tarihçi Movses Xoranatsi de Armenia Kralı II. Artaxias’ın, atının adının “Kartal” olduğunu bildirmiştir. Aynı şekilde günümüzde de hızından dolayı atlara “uçan” sıfatı yakıştırılır ve sıklıkla “atmaca”, “şahin”, “doğan”, “kartal” gibi isimler verilir. Urartu Kralı Minua’nın uçan kartalı Arşibi de Eski Yakındoğu’da kendi dönemi itibarıyla şimdilik bildiğimiz adına stel dikilen ve adı bir yere verilen tek attır.

*Heidelberg Universität, Institut für Ur- und Frühgeschichte und Vorderasiatisc[1]he Archäologie (IIE SRF Fellowship)