Üretici yanıtladı: Fındık gerçekten 'tehlikeli' mi?
Türk fındığını 'en tehlikeli gıda' olarak gösteren İtalyan Çiftçiler Birliği'nin açıklaması çok tartışıldı. Ancak en kızgın taraf şüphesiz üreticiler! Söz Ordulu üreticilerde...
Coşkun Özbucak cozbucak52@hotmail.com
ORDU - İtalyan Tarımcılar Derneği'nin 'Türk fındığını en tehlikeli gıda' olarak ilan etmesi Ordu'da fındık üreticilerinin tepkisini çekti. İddianın doğru olmadığını, laboratuvarlarda sürekli yapılan testlerde bugüne kadar hiç böyle bir sonuç alınmadığını belirten üreticiler, ortaya çıkan durumda bakanlık ve iktidarın da payı olduğunu ifade ediyor.
Türkiye'de üretilen fındığın yüzde 15–20 kadarı iç piyasaya sunulurken, yüzde 80-85'i ise ihraç ediliyor. Fındık ihracatında AB ülkelerinin payı 2001 yılı verilerine göre yüzde 81 iken bu oran 2013 yılında yüzde 72 seviyesine geriledi. Bunun nedeni ihracat yapılan ülke sayısının son yıllarda artmasıdır. İhracattaki son 5 yıl ortalamasına göre ilk sırayı yüzde 22 ile Almanya ikinci sırayı ise yüzde 21 ile İtalya alıyor. Diğer önemli pazarlar sırasıyla; Fransa, Avusturya, Belçika, İsviçre, Hollanda ve Rusya... Yıllık ortalama ihracat miktarı ise 400 bin tonu aşıyor. İşte üretici temsilcilerinin değerlendirmeleri...
Fındıkta yalanlar kol geziyor
2016-17 fındık sezonu başlamadan Ağustos ayı içerisinde rekolte tahminlerinin altında fındık üretimi gerçekleşmesi sebebi ile fiyatlar serbest piyasada 15,50 liraya kadar yükseldi. Sezon açılması ile birlikte 14 lira bandına geriledi. Eylül ayı içerisinde 13-14 lira bandında gidip gelen fındık fiyatları Ekim itibarı ile 11-12 lira bandına geriledi. Toplam ihracatın yüzde 10 ve fazlası kadarının gerçekleştiği 9 Eylül-10 Ekim arasındaki ilk 40 günlük dönemde geçmiş yıllar baz alındığında ihracat miktarının 10-20 bin ton kadar az olduğu gözlemlenecektir. 2015-16 fındık sezonunda yaklaşık 29 bin ton, 2014-15 fındık döneminde 39 bin ton azalma olmuştu. Bu dönem 21 bin ton gerçekleşti. Daha önce de işaret ettiğimiz gibi 100 bin ton kadar devreden stok miktarının varlığı ve daha önceki satışların önemli bir kısmının emanet satış olduğu düşünüldüğünde fiyatta dalgalanmalar yaşanacaktır. Bir sermaye grubu fiyatı baskılama sürecini uzatıp paskalya öncesi panik havası yaratıp, düşük fiyatlardan alım yapmak istemektedir. Fındık fiyatlarına 10-13 lira bandında gel-git yaptırıp, en fazla 14-15 lira fiyattan geriye kalan fındığın önemli bir kısmını almak istemektedir. Tam da bu dönemde İtalyan Tarımcılar Derneği (Coldiretti) tarafından yapılan açıklama oldukça manidar. Pestisit (böcek öldürücü kimyasallar vb.) kalıntısı ve aflotoksin üzerinden ülkemizden ihraç edilen fındıkların tehlikeli gıdalar endeksinde ilgili dernek tarafından birinci sıraya konulması spekülatif midir yoksa gerçeklik payı var mıdır? Pestisit kalıntıları açısından haberi incelediğimizde Türkiye'de son 5 yıllık dönemde fındık tarımının yapıldığı Karadeniz bölgesinde pestisit kullanımının yüzde 3,77 ile çok az oranda olduğu görülecektir. Diğer yandan aflotoksine ilişkin haber kısmına baktığımızda ise bu konuda Ferroro’nun Nutella firmasından yapılan açıklama Coldiretti'yi yalanlamaktadır. Daha önceki yıllarda da fındıkta aflotoksin konusunda haberler yapılmıştı. Neme bağlı olarak küf sporlarının fındık için kiloda 2ppb'den (0,000002 gram) fazla olması risk oluşturuyor. Bu da kötü harmanlama, kötü depolama koşullarından kaynaklanıyor. Ayrıca son yıllardaki 'külleme' dediğimiz hastalık da tetikleme yapmış olabilir. Ancak Türkiye'de büyük fındık alıcısı olan Ferrero ve ona bağlı şirketler ihraç ettiği fındıkları kalite kontrol laboratuvarlarında denetimden geçirdiklerine göre pestisit ve aflotoksinle ilişkili iddialar spekülatif amaçlı görünüyor. Tarım, Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı denetimlerini yerinde ve zamanında yaparak bu tür kötü niyetli haberlerin önüne set çekebilir. Sonuç olarak diyelim ki bu iddialarda binde bir de olsa doğruluk payı varsa Tarım Gıda Hayvancılık Bakanlığı ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı eş güdümlü çalışarak gerekli önlemleri derhal almalı. Fındık çiftçisinin alın teri üzerinden oynanacak oyunu bozmalı. Fındık-SEN olarak diyoruz ki; emanet satışların önüne geçecek çiftçiler lehine bir depoculuk sistemine geçmeden ve bu sistemi işletecek kooperatiflerimizi kurmadan fiyat dalgalanmalarını ve spekülasyonları durdurmamız mümkün olmayacaktır.
'İtalyan şirketleri bile itibar etmedi'
Fındık üretiminde hem üretim hem de kalite bakımından iddialıyız. Avrupa'ya gönderdiğimiz fındıkların yüzde onu denetleniyordu. Yani bin araçtan yüz tanesi seçilerek inceleniyordu. Sıkı denetim nedeniyle sanayicilerimiz milyon dolarlar harcayarak uluslararası standartların üzerinde laboratuvarlar kurdular. Avrupa'ya gönderilen fındıklar buralarda inceleniyor. Avrupa sınırında yapılan incelemelerde kalite ortaya çıktığı için denetimler yüzde beşlere düşürüldü. Bu denetimsiz fındıkların sorumluluğu bizim üzerimize atılıyor. Avrupa'nın istediği standartlardan daha iyi fındık gönderiliyor.
Gürcistan ve Azerbaycan'da fındık üretimi için Avrupa'nın teşviki oldu. Oradan denetimsiz fındık aldılar. Son yıllarda kısmi denetim yapmaya başladılar. Buralardan alınan fındıklar da 'İtalyan fındığı' diye satılıyor. Bize gelen şikayetler ve iddialara göre Gürcistan ve Azerbaycan fındıkları İtalya-Türk fındığı diye satılıyor. Paketlerde 'Türk fındığından yapılmıştır' yazıyor ama bunun ne kadar doğru olduğu tartışılır.
Ortaya atılan iddianın doğruluk payı yok. Bu açıklamaya İtalya şirketleri bile itibar etmedi. Fındığımız ağırlıklı olarak İtalya'ya yapıldığı için böyle bir karalamaya gidiliyor. Kendi ürünlerini pazarlamak için yapıyorlar. Gerekçe fındıktaki pazar payımızı ve gücümüzü ele geçirme anlayışıdır. Burada devlete büyük görev düşüyor. Bakanlıklar bu konuyu araştırıp kaliteli fındık ürettiğimizi belgeleriyle ortaya çıkarmalıdır.
'Kurt kuzuyu yemeye karar vermiş'
Kurt kuzuyu yemeğe karar vermiş, suyun bulanması bahane! Üstelik kurt suyun başında! Bu son durum tam da bu hikayeye denk düşüyor. Bu sezon rekoltesi üzerinden yapılan manipülasyonlar tutmayınca artan dolar kuruna rağmen Türk fındığında yaşanan rezalete yeni bir kılıf gerekiyordu. Bunun da adı 'tehlikeli gıda' oldu. Eğer bir ülkenin tarımına dair bir politikası yoksa, örgütü olmayan üreticisini, tüm aktörleri örgütlü olan serbest piyasanın acımasız çarkına teslim etmişse bu durumlar kaçınılmaz oluyor.
Kaldı ki tek seçeneği ürününü erken pazara indirmemek olan üretici ürününü iyi koruyamamışsa bunun da sorumlusu bu vurgun ve soygunu meşru gören siyasi iktidarın anlayışıdır...
Bu gerçeklerin yanısıra fındık yurtdışına giderken tahlillerle kontrol ediliyor. Bir şikayet yok. Böyle bir dedikodu sadece üreticiye zarar verir. Hükümet incelemelerini yaparak gerçekleri ortaya çıkarmalı, iddiayı ortaya atanların teşhir olmasını sağlamalı.