Urfalılar niye suskun: Korkudan, hep korkudan!

Urfa sokaklarında seçmenin nabzını tutmaya çalışırken geldi Suruç'tan kötü haber. Konuşmaya çalıştığım kişilerin çoğunun henüz Suraç'ta yaşananlardan haberi yoktu ama konuşmak istemiyorlardı. Neden konuşmak istemediklerini sorduğumda “Korkudan” dedi birisi “Hep korkudan. Herkesi o kadar korkutmuşlar ki insanlar konuşamıyor artık.”

Abone ol

URFA - Antep’teki işimi gece geç saatte bitirebilmiştim. Yorulmuştum, acıkmıştım ve saatlerdir kapandığım otel odasından sokağa çıkmak, hava almak istiyordum. Ama gece saat 12’ye geliyordu ve açık bir yer, sokaklarda insan kalabalığı göreceğimden kuşkuluydum.

Otelden çıkıp ana caddelerden birine ulaştığımda yanıldığımı anlamıştım. Özellikle bayram için bir şeyler satan dükkanlar açıktı ve caddede ciddi bir insan kalabalığı vardı. Parklarda hâlâ insanlar vardı. Kahvehaneler sahuru beklerken oyun oynayan insanlarla doluydu. Hiçbir endişe belirtisi yoktu insanlarda. Manzara bir haziran akşamı serinliği kadar ferahlatıcıydı.

Bir külüstür midibüs ile Urfa’ya doğru yola çıkarken, Antep’teki güzel gece aklımdaydı doğrusu. Belki bu nedenle midibüsü tıklım tıklım dolduran şoför ile yolcular arasındaki gerginlik moralimi bozmadı. 2 saatlik yol gereğinden fazla uzadı belki ama 4 defa evlenmiş Bozovalı 77 yaşındaki adamla sohbet etmek, fıstık bahçesinden, çocuklarından konuşmak yolculuğu keyifli bir hale bile getirdi.

7 HAZİRAN-1 KASIM SEÇİMLERİ

Urfa’dan sonra Mardin’e geçecektim. Ancak arife günü olduğu için bilet bulmakta güçlük çekebilirdim. Bunun için Urfa şehir merkezine geçmeden önce bilet almak istedim. Tahmin ettiğim gibi zor bela yine bir midibüste yer bulabildim. Bu arada Urfa’da gerçekleşen son seçimleri bir kez daha gözden geçirdim.

Buna göre AK Parti 7 Haziran 2015’te yüzde 46,78 oy oranı ile 7 milletvekili; HDP yüzde 38, 08 ile 5 milletvekili çıkarmış. Diğer partiler ise milletvekili çıkaramamışlardı. 1 Kasım’a doğru giderken bütün partilerde oylar düşerken AK Parti oylarını arttırarak yüzde 64, 06 bandına yerleşerek 9 milletvekili çıkarmış; oy oranı yüzde 28,05’e düşen HDP ise 3 milletvekili çıkarabilmişti. Referandumda Evet diyenlerin oranı yüzde 70,08, Hayır ise yüzde 29,02’de kalmıştı.

'KÜRTÇE BİLSEM TERÖRİST OLABİLİRİM'

Vakit kaybetmemek için ve ilk seçim havasını alabilmek umuduyla otogardan şehir merkezine taksiyle gittim. Şoför, “Seçimleri AK Parti alır” dedi, “HDP de bir iki milletvekili çıkarabilir Urfa’dan” diye ekledi.

Şoför AK Partiliydi. Yıllarca Bursa’da yaşadıktan sonra memleketine geri dönmüş. Tek korkusu memleketin bölünmesi. HDP için, “Ülkeyi satabilirler” diyor. Bir ülke nasıl satılır, sorusuna, “Bunlar para için satabilir” demekle yetiniyor. “Sizce Selahattin Demirtaş ülkeyi satmak istediği için mi cezaevinde” sorusuna cevap veremiyor. Ona göre HDP yıllardır bir türkü tutturmuş gidiyor. Bu türkü de Kürtçülük imiş. Urfalı Arapların bilgisinden yola çıkarak, “Siz Arap mısınız?” diye sordum. “Yok” dedi şoför, “Kürdüm.”

Otogar ile Balıklı Göl arasında epey mesafe varmış. Yol uzayınca şoförle konuşma da uzadı. Babası emekli devlet memuru olan şoför, Kürtçe bilmediğini de söyledi. Bunu söylerken durumdan hoşnut olduğunu da gösterdi. “İnsan anadilini bilmek istemez mi yahu?” dedim. “Sonuçta bir dil, bir insan” veciz sözünü tekrarlayıp, “Kürtçe bilsem terörist olabilirdim” dedi.

Bir tartışma programında olmadığımız için benim buna verecek cevabım yoktu. Üstelik ben sadece soru sormaya koşullandırmıştım kendimi. Ama sorduğum her soruya verilen cevabın A Haber kanalından veriliyor gibi olması çok can sıkıcıydı. Yol bitse de insem, canımı kurtarsam diye düşündüm.

‘KORKUDAN KİMSE KONUŞAMIYOR’

Yemek yediğim yer Balıklı Göl’e yakındı. Garsonun emeklilik için gün sayıyordu, 48 yaşındaydı ve emekli olmak için iki yıl daha çalışması gerekiyordu. Bunca yıl garsonluk yapmıştı ama hâlâ biraz mahcup biriydi.

Seçimlerle ilgili sorduğum sorulara, genellikle “Bilmiyorum” şeklinde kaçamak cevaplar verdi. Hatta oy kullandığını ama oy verdiği partinin değiştiğini bile söyledi. Sonunda dayanamayıp, “Ama sen böyle cevaplar verirsen ben işimi yapamam. Editörlerim benden haber bekliyor” dedim şaka yollu. Birlikte güldük ama ondan bana hayır yoktu.

Bir müşteri kadın yanımızdan geçerken duydu konuştuklarımızı. O da güldü ve “Korkudan” dedi, “Hep korkudan. Herkesi o kadar korkutmuşlar ki insanlar konuşamıyor artık. Ama bu arkadaş AKP’ye oy vermeyecek. AKP’ye oy verseydi çekinmeden söylerdi.”

Kadın, kendisine soru sormama fırsat vermeden gitti. Garsonla baş başa kaldık. Ama bizim de konuşacak bir şeyimiz kalmamıştı. Sonradan yemek yediğim yerin işletmecisinin AK Partili olduğunu tesadüfen öğrenecektim. İki yıl sonra emekli olma hayali kuran garsonun tek korkusu da bu olabilirdi belki, kim bilir.

BALIKLI GÖL’DE SANDAL SEFASI

Balıklı Göl’ü en son ne zaman görmüştüm, hatırlamıyorum. Suyun sesi, ağaçların gölgesi ve sanki birden toplanan yağmur bulutları güzeldi. Balıklar, atılan yemleri yine inanılmaz bir oburlukla yiyordu.

Gölün civarını dolaşırken bir bölümde her yaştan belki yüz insanın hep birlikte Kur’an okuduğunu gördüm. Yanlarından sessizce geçtim, rahatsız olurlar mı endişesi duyarak. Ama bir ben değildim yanlarından geçip giden. Gölün öbür tarafına, kafelerin bulunduğu yöne geçmek için bu yolu kullanmak gerekiyordu. Başı açık ve kapalı kadınlar da geçiyordu ve kimsenin bu durumdan rahatsız olmaması, en azından rahatsız değillermiş gibi görünmesi iyi bir şeydi.

Biraz ileride TRT ekibi, muhtemelen iftar programı için, çekime hazırlık yapıyordu. Teknik malzemenin ve çalışanların bolluğu, her gazeteciyi kıskandıracak kadardı. Programın konukları sırtlarını göle ve kaleye dönmüş, kendi aralarında konuşup gülüşerek program saatini bekliyorlardı. Küçük bir orkestra da yerini aldığına göre, programda müzik de olacaktı. Küçük bir kalabalık, tanımadığım konukların fotoğrafını çekiyordu cep telefonlarıyla.

Balıklı Göl denilen muhit, aslında büyük bir park olarak da nitelendirilebilir. Urfa’nın en yeşil yeri mi bilmiyorum. Ama binlerce insanın burada olması, insanların serinlemek için burayı tercih ettiğini gösteriyor. Oruçlu olduğunu tahmin ettiğim insanlar, çimlerin üzerine uzanmış, uyukluyorlardı. Oturduğum kafeden gölde sandal sefası yapanları izliyordum. İstediğim çay henüz gelmişti.

SURUÇ’TAN KÖTÜ HABER

Bu arada Urfalı bir arkadaşımı aradım. Neden Urfa’da olduğumu anlattım kendisine. Beni dinledikten sonra, “Suruç’ta olay olmuş, duymadın galiba” dedi. İlk bilgileri paylaştı benimle. Sayı bilinmiyordu ama ölenler, yaralananlar vardı. İnsanın aklını başından alan, sonradan bir ikisi medyada görülen birkaç fotoğraf gönderdi.

Görüntüler korkunçtu. Olayın kendisi korkunçtu. Bir seçim çalışmasına daha kan bulanmıştı.

Suruç’a gitmek mümkün değildi arkadaşımın dediğine göre. Suruç’un etrafı Özel Harekatçılar tarafından kapatılmış, şehirden içeriye kimse alınmıyordu. İlçeden silah sesleri yükseliyordu hâlâ.

Antep’ten aldığım moralin de etkisiyle, Urfa’ya doğru yola çıktığımdan beri kendi kendime mırıldandığım “Urfalıyam ezelden” türküsü acı bir tada dönüşmüştü.

MHP’Lİ OLDUĞUNU SÖYLEYEN TAKSİCİ: OYUMU HDP'YE VERECEĞİM

En yakın HDP seçim bürosu oldukça uzaktı. Suruç’ta olup bitenleri orada öğrenebilirdim. Aklımda Suruç’un bir kez daha bir vahşetle karşılaştığı vardı. Konuşmak hiç gelmiyordu içimden ama bindiğim taksinin şoförü konuşkan biriydi. Önce nereli olduğumu, ne iş yaptığımı sordu. Sonra seçimleri sordu. Sonra ben sordum ona, “AKP’li misin?” diye.

Taksi şoförü MHP’liydi ve Suruç’luydu. Suruç’taki olay dakikalar önce olmuştu ve adamın bundan haberdar olmadığı anlaşılıyordu. Ben de ona söz etmedim. Bunun yerine, seçim sonrasında Urfa’da nasıl bir tablonun oluşacağını sordum. “HDP 6, AKP 6 milletvekili çıkarır” dedi. Bu seçimde Urfa’dan 14 milletvekili çıkacak, diğer ikisini hangi parti alır? “Belki CHP’li aday çıkarır bu sefer. Değerli bir insandır. Bir de MHP olabilir” dedi.

Sonra, ben sormadan, “Ben oyumu HDP’ye vereceğim” dedi. “Nasıl yani, bir MHP’linin HDP’ye oy verdiği görülmüş şey değil. “Meclis boş kalmasın diye oyumu HDP’ye vereceğim” dedi adam. “Zaten geçen seçimde hile yaptılar, HDP’nin oylarını çaldılar.”

HÜKÜMETE VE MHP’YE ELEŞTİRİ

Urfalıların toprak zengini olduğunu söyleyen adama göre Suriyelilerden sonra işler değişmiş. Hükümet onlara yardım ederken Urfa’nın garibanlarını unutmuş. Dolar artışı en zenginleri bile tedirgin etmiş. Bir de Afrin meselesi vardı tabi. “Her gün şu kadar PKK’lı öldürdüm diyor. Hani nerede? Ölenlerin hepsi Afrinli siviller. Bizim Afrin’de ne işimiz var, o insanlarla neden karşı karşıya gelelim?”

Hükümete yönelik eleştirileri böyle adamın. MHP’yi ise Millet İttifakı içinde yer aldığı için eleştirdi. “MHP ittifak yaptı, ben de HDP’li oldum” dedi. Eşi ve çocukları ise yine AK Parti’ye oy verecekmiş, “Kessen başka bir partiye oy vermezler” diyerek kesin konuştu.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’a oy vereceğini de gizlemedi. Çünkü konuşmalarını beğendiği Muharrem İnce’yi tecrübesiz buluyordu. Ama bu konuda kafası karışıktı biraz. Çünkü bir ara Meral Akşener’i de düşünmüştü.

Selahatt’in Demirtaş için ayrı bir parantez açtı adam. “Demirtaş neden hapiste? Çünkü biliyorlar, Demirtaş dışarıda olsa HDP iki milletvekili daha kazanırdı. Ondan korktukları için hapiste tutuyorlar onu.”

HDP seçim bürosunun önünde indirdiğinde kartını verdi. “Muharrem İnce’ye oy vereceğim” dedi, “Seçim akşamı beni ara, konuşalım. Göreceksin HDP 6 milletvekili çıkaracak.”

SEÇİM BÜROSUNDA ÜZÜNTÜ

Seçim bürosunun önünde birkaç kişi oturuyordu. Birinin elinde telefon vardı ve Suruç’taki olay hakkında bilgi almaya çalışıyordu. Birkaç kişi de içerideydi. Hepsinin yüzünde endişe ve üzüntü okunuyordu. Suruç’ta neler olduğunu tam olarak öğrenememişlerdi. Aldıkları ilk bilgiler, seçim çalışması için esnafı dolaşan AK Partili milletvekilinin yanında bulunanların esnafa ateş açtığı yönündeydi.

İl yöneticileri, milletvekilleri ve milletvekili adayları ilçeye gitmeye çalışıyorlardı ama imkansızdı, izin verilmiyordu. Herkes birilerine telefonla ulaşmaya çalışıyordu. Ama Suruç’tan da kimseye ulaşamamışlardı bir süredir.

Ceylanpınar’da sorunlar çıkmıştı, biliyorduk. HDP’liler Suruç’un da sıkıntılı olduğunu söylediler. “Aslında beklemediğimiz bir şey değildi, önceki seçimlerde de saldırılar olmuştu. Suruç ve Ceylanpınar oy aldığımız ama en sıkıntılı çalıştığımız yerler oldu.”

Dört insanın hayatını kaybettiği bu olay konuşuluyor, konuşulacak ve sonuçları en sonunda belli olacak. Ama bu olay en çok kimin işine gelir, sorusu dünden beri soruluyor. Ülke demokrasisine bir yarar sağlamayacağı ortada. Sessiz sedasız bir seçim çalışması yürüten HDP’ye de bir yararı olmayacaktır. Kime yararı olacak? 7 Haziran-1 Kasım 2015 seçimleri arasında yaşanan olaylar kime oy kazandırdıysa yine ona kazandıracaktır. Ya da ters tepip önceki seçimde kazananlar bu kez kaybedecektir.