Uyuşturucunun 100 yıllık istilası: Anadolu kentleri alarm veriyor

Gazeteci Cengiz Erdinç, son kitabında Türkiye'deki uyuşturucu kullanımının haritasını çıkardı. Buna göre, sadece eroin değil, metamfetamin, kokain, ecstasy gibi uyuşturucular Anadolu'da yaygınlaşıyor.

Abone ol

DUVAR - Türkiye’nin uyuşturucu ile sınavını ilk baskısı 2004 yılında yayımlanan ‘’Overdose Türkiye’’ adlı kitabında ‘eroin’ üzerinden anlatmış ve bu incelemesi o dönemde çok ses getirmiş olan gazeteci Cengiz Erdinç, 20 yıl aradan sonra yeni veriler ve güncel bilgiler ışığında  hazırladığı kitabında sadece eroin değil, metamfetamin, kokain, ecstasy gibi ‘yeni nesil’ madde kullanımının kendi halinde Anadolu kentlerine dek ulaştığını ortaya koyuyor.

'SON 20 YILDA BAĞIMLILARIN SAYISI İNANILMAZ ARTTI'

Haziran ayında okurlarla buluşan ‘’Overdose Türkiye: Narkoelitlerden Mafyaya Uyuşturucunun Yüz Yıllık İstilası’’ adlı incelemede Yeşilay, İçişleri Bakanlığı, İstanbul Üniversitesi ve Çukurova Üniversitesi adli tıp enstitülerinin iş birliğiyle 62 ilin kanalizasyon şebekesinde yapılan Atık Su Analizi’nin 2020-2021 verilerine yer veriliyor. Erdinç, ilk kez bütün halinde kitapta yayınlanan bu veriler ışığında, madde bağımlılığının Anadolu şehirleri ve kasabalarında istila biçiminde yayıldığını gözler önüne seriyor.

Atık Su Analizi verilerine göre eroinde Isparta, Denizli ve Edirne ilk üç sırada yer alırken, ecstasy’de Karaman, metamfetaminde Aydın ilk sırada geliyor. Öte yandan, Türkiye’de metamfetaminin yayılma hızı ve büyüklüğünün dikkat çekecek kadar fazla olduğuna işaret eden Erdinç, ‘’2022 yılında ilk kez uyuşturucu kullananların yüzde 13’ü metamfetamin kullanmış. Bu çok irkiltici ve ülkeye yayılan büyük bir ağı, bir pazarlama ağını gösteriyor’’ diyor.

Cengiz Erdinç ile ‘Overdose Türkiye’nin yeni baskısına kaynaklık eden gelişmeleri ve  uyuşturucu madde kullanımının son 20 yılda ülke için yarattığı vahim tabloyu konuştuk.

Kitabınızın ilk baskısı 2004’te yayınlanmış ve ses getirmişti. 20 yıl sonra ikinci baskı geldi. Bu dönemde belli başlı gelişmeler neler oldu?

İlk baskı 1996 yılında İstanbul’da zirveye çıkan aşırı doz ölümleri konu edinmiş, 1930’lara kadar geri gidip eroin bağımlılığının ve kaçakçılığın izini sürmüştü. Eroin, morfin 1960’ların sonunda batıdan Türkiye’ye gelen bir illet zannediliyor, İstanbul’daki üç fabrika, 1930’ların başındaki üretim bilinmiyordu. Aradan geçen yirmi yılda bağımlıların sayısı da kaçakçılık da hayal edilemez ölçüde arttı. TBMM’de iki defa araştırma komisyonu kuruldu, kamu politikaları ortak planlarla şekillendi. Daha önemlisi narkotik kaçakçılığının güç verdiği organize suç bambaşka bir noktaya evrildi, siyasete nüfuz eder hale geldi.

Bu yeni baskıda, kamuoyuna ilk kez açıklanan verilerle uyuşturucunun Anadolu şehirlerine yayıldığını söylüyorsunuz. Bu veriler nasıl toplanıyor, neden önemli, neden bugüne kadar açıklanmadı?

Atık su analizi geçmiş 1970’lere kadar giden bir yöntem. Uyuşturucu tüketiminin ölçülmesi 2011 yılında Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı Gözlem Merkezi, SCORE adıyla 19 Avrupa şehrinde aynı anda başladı. Türkiye’deki çalışma bunun uzantısı. Yılda dört kez Avrupa’yla aynı anda bir hafta süreyle alınan örneklerin incelenmesine dayanıyor. Yeşilay, İçişleri Bakanlığı, İstanbul Üniversitesi ve Çukurova Üniversitesi adli tıp enstitülerinin iş birliğiyle 62 ilin kanalizasyon şebekesinde yapılan bir çalışma. 2020 ve 2021 yılının verilerine dayanan 2022 yılı analizi yer alıyor. Vücuttan atılan kalıntılar atık suda ölçülüyor, doğrudan tüketimi gösterdiği için çok çarpıcı. Burada metabolit denilen uyuşturucu kalıntılarının suda bozunması ya da reçeteli olarak kullanılan afyon türevleri ölçümleri etkileyebiliyor. Ancak sonuçları itibarıyla güvenilir bir çalışma.

'EROİNDE ISPARTA, DENİZLİ, EDİRNE İLK ÜÇ SIRADA'

Atık Su Analizi, Türkiye’de ne zamandan beri yapılıyor? Kamuoyuna daha önce bu kadar detaylı sunulmadı mı?

Bu pilot proje olarak 2016’da İstanbul’da Beyoğlu ve Çatalca’da denendi. Daha sonra giderek gelişti. 2019, 2020 ve 2021 yıllarında yapıldı. Bu rapor 2021 yılında, 62 ile yayıldı. Bildiğim kadarıyla en yeni çalışma bu. Daha önce tek tük bahsedildi, dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 19 ili kapsayan verilerle Denizli’nin eroin tüketiminde ilk sırada olduğunu bizzat açıkladı. Ama bütünü açıklanmadı hiç. İlk kez bu kitapta gün yüzü görüyor.

Örneğin eroinde Isparta, Denizli ve Edirne ilk üç sırada, ecstasy’de Karaman, metamfetaminde Aydın ilk sırada. Büyükşehirlerle sınırlı zannedilen uyuşturucu Anadolu’ya yayılmış. Neden açıklanmadığı da ayrı bir soru... Toplumun kamu kaynaklarıyla edinilen bu bilgileri öğrenmeye hakkı var. Özellikle Isparta’da yaşayanların, Denizli'de yaşayanların, Karaman'da yaşayanların hakkı var. Aslında bütün vatandaşların bunu bilmeye, burunlarının dibindeki tehditten haberdar olmaya hakkı var.

Avrupa Uyuşturucu ve Bağımlılık İzleme Merkezi’nin düzenli olarak yayınladığı raporlar ile kitabınızdaki veriler arasında benzerlik veya farklılık var mı?

Veri toplama işi eş zamanlı olarak Avrupa şehirleriyle aynı zamanda yapılıyor ve EMCDDA’ya da gönderiliyor ancak açıklanmıyor. Ancak hesaplama yöntemlerindeki fark nedeniyle rakamlar birbiriyle karşılaştırılır halde değil. Yani EMCDDA’nın web sitesinde yazan Adana ve İstanbul’un 2021 verileriyle, bu tabloda yer alan veriler yöntem olarak birbirinden farklı. Daha önemlisi, EMCDDA eroin verilerini raporlamıyor ancak 62 ili kapsayan bu araştırmada eroin verileri de var.

'METAMFETAMİNE BAĞLI ÖLÜMLERİN ARTTIĞINI GÖRECEĞİZ' 

Uyuşturucu kullanımının Anadolu’nun kasabalarına dek yayıldığını söylüyorsunuz kitapta. Bu yayılma dönemsel olarak son 20 yılı mı kapsıyor?

Aşağı yukarı son yirmi yılda şekillenen bir eğilim bu. 2010 yılında bir sıçramadan söz edilebilir, ayrıca TÜİK’te 2007’den beri suç işlenen illere göre cezaevine gelen uyuşturucu kullanımı ile üretim ve ticaret hükümlüleri verisi var. Bunu yetişkin nüfusa oranladığınızda belli Anadolu şehirleri öne çıkıyor ve bu tablo Atık Su Analizi’nin sonuçlarıyla birbirini tutuyor.

Bu durumda Türkiye’de uyuşturucu madde kullanımı açısından nasıl bir haritalama yapılabilir? En çok hangi ilde ne tür narkotik madde kullanılıyor?

Risk Analizi, Atık Su Analizi ve TÜİK’teki hükümlü verilerini bir araya getirdiğinizde ağırlıklı bir Ege-Akdeniz bileşimi dikkat çekiyor. Mersin’den başlayıp İzmir’e uzanan bölgede Isparta, Aydın, Uşak, Karaman öne çıkıyor. Ayrıca metamfetaminde Bursa, Samsun, Gaziantep gibi şehirlerden söz etmek mümkün. İlk bakışta turizmle bağ kurulabilir, transit ticaretle bağ kurulabilir. Ancak bunun nedenleri daha kapsamlı çalışmaları, sosyolojik verileri de işin içine dahil etmeyi gerektiriyor.

Kitabınızda dikkat çeken verilerden biri de uyuşturucu kaynaklı ölümlerde 2022 yılında doğrudan metamfetamine bağlı  ölümlerin dörtte birini oluşturması. EMCDDA 2023 raporuna göre, Avrupa genelinde metamfetaminin yaklaşık yüzde 81’i Türkiye’de yakalanmış. Metamfetamin Türkiye’de bu denli yaygın mı?

Evet, hatta metamfetamin çok kısa bir sürede bütün diğer uyuşturucuların önüne geçip neredeyse tek başına uyuşturucu sorunu haline geldi. Ücra kasabalara, köylere kadar dikkat çekici bir yayılma var. Yakın zamanda 2024 yılı uyuşturucu raporu yayınlanacak, bu raporda da hem metamfetamin kaçakçılığı ile ilgili olayların hem de bağımlıların ve doğrudan metamfetamin bağlantılı ölümlerin arttığını göreceğiz. Bu, vahim bir tablo.

Her ilin ayrı bir sosyolojisi var, özellikle Aydın’ın metamfetamin tüketiminde neden birinci sırada olduğu detaylı araştırmalarla ortaya konmalı. Aydın’da organize suçun da önemli bir ağırlığı olduğunu hatırlatmak gerek. Yine benzer biçimde Bursa’nın bir sanayi şehri olması dikkat çekici. Gaziantep kaçakçılığın yoğunluğu ile açıklanabilir. Bütün bu veriler için daha ayrıntılı araştırmalar yapılması gerekir.

'BU BİR ALARM İŞARETİ'

Yine kitaptaki verilere göre ecstasy kullanımında Karaman, esrarda Adıyaman öne çıkıyor. Anadolu kentlerini liste başı yapan ve Avrupa şehirlerindeki oranlara yaklaştıran faktörler neler? Bu konuda detaylı inceleme yaptınız mı?

Karaman’la ilgili şöyle bir veri var. Ecstasy’nin Avrupa’daki en büyük üreticisi Hollanda. Hollanda’da yaklaşık 500 bin Türk işçisi yaşıyor ve bunların yüzde 11’i Karamanlı. Yani yaklaşık 60 bin kişiden söz ediyoruz. Bu insanların Karaman’la ilişkisi yoğun bir araç, yolcu ve eşya trafiği yaratıyor. Kaçakçılık bu trafik içine gizleniyor ve tüketime dönüşüyor diye tahmin ediyorum. Adıyaman zaten esrarın geleneksel olarak yetiştirildiği bir coğrafya. Ama esrarda kanalizasyon verilerinden kaçsa da adli verilere bakıldığında Diyarbakır’ın öne çıktığını görüyoruz.  

Uzun yıllardır narkotik madde kullanımı ve suç üzerine araştırma yapan bir gazeteci olarak Türkiye’de uyuşturucu sorununun artık bütünüyle metamfetamin ve eroin sorununa dönüştüğüne dikkat çekmişsiniz kitapta. Bu saptamayı biraz detaylandırır mısınız?

Eroin, 1990’lardan beri düzenli olarak yükselen, bağımlılarının sayısı ve kaçakçılığı artan bir madde. Bunun bir bölümü Afganistan’da artan üretimle ilgili. Bağımlılık tedavisi için kurumlara yapılan başvurular, polis kayıtlarında madde bazlı olay, yakalama ve şüpheli sayıları bir arada düşünüldüğünde eroin yerini korurken, bir dönem bonzai hızla yayılıyor, ölümlere neden oluyor ve hemen ardından metamfetamin yayılmaya başlıyor. Sağlık kurumlarına bağımlılık tedavisi için başvuran yaklaşık 300 bin kişinin yarısı eroin kullanıcısıydı. Ancak metamfetamin kısa sürede başvurular içinde de eroini geçti. Bu bir alarm işareti. Yayılma hızı ve büyüklüğü dikkat çekecek kadar fazla.

2022 yılında ilk kez uyuşturucu kullananların yüzde 13’ü 'metamfetamin' kullanmış. Bu çok irkiltici, yani ilk kez karşılaşan insanların metamfetamin kullanması olacak şey değil. Bu ülkeye yayılan büyük bir ağı, bir pazarlama ağını gösteriyor. Fakat işin kaçakçılık tarafında veriler çok sınırlı, hep 'Afgan göçmenler getirdi' deniliyor ama bu trafikte İranlıların tartışılmaz hakimiyeti var. Ancak ne İran tarafında ne de Türkiye’de bu organizasyonlarla ilgili hemen hiç bilgi yok.

Kitabınızın alt başlığı ‘’Narkoelitlerden Mafyaya Uyuşturucunun Yüzyıllık İstilası.’’ Kim bu narkoelitler?

Pek çok uyuşturucu önce ilaç şirketleri tarafından üretilip piyasaya sürülüyor; eroin, kokain, metamfetamin, ecstasy, hepsi böyle. Narkoelitler yasal üretimle yasadışı piyasa arasında köprü kuran girişimciler, küresel ölçekte hareket edebilen bir ucu mafyaya, diğer ucu politikacılara, politikacıların yakın halkasındaki iş insanlarına uzanan tacirler. Önce yasal üretimi yeraltına taşıyorlar, sonra bizzat üretim yapıyorlar. Bu hiç değişmemiş. Örneğin ABD’de 70 bin kişinin ölümüne yol açan fentanil de Johnson and Johnson tarafından piyasaya ağrı kesici olarak sürülmüş, doktorlar tarafından reçetelerle bütün topluma yayılmış. Sonra üretim işini Meksika kartelleri devralmış. Bu yıl Avrupa’ya da geleceği düşünülüyor, hükümetler şimdiden önlemler alıyor.

'KİTABIN AMACI TABLOYU GÖRÜNÜR KILMAK'

Avrupa Birliği Polis Teşkilatı’na (Europol) göre, Avrupa’daki eroin ticareti konusunda Türkiye merkezli suç şebekelerinin hakimiyeti söz konusu. Neden özellikle böyle?

Türk mafyası 1970’lerden itibaren Hollanda’dan başlayarak Avrupa’daki uyuşturucu pazarına, özellikle eroine hakim oldu. Türk mafyası derken Kürtleri de kastediyorum. Burada Türklerin Ndrangetha gibi İtalyan klanlarıyla eskiden beri gelen bağları vardı. 1980’lerin ortasındaki Pizza Connection’un en büyük aktörlerinden biri Sarı Avni’ydi, tonlarca eroini İtalyanlarla birlikte ABD’ye kaçırdığı ve milyarlarca doları akladığı ortaya çıkmıştı. Benzer biçimde Drangetha Güney Amerika’dan Avrupa’ya gelen kokainde hakimdi. Ancak hem Balkan klanları hem de Arnavutlar bu durumu değiştirdi. Her ikisinin de yine Türklerle yakın ilişkileri var. Hollanda’da Belçika’da İsveç’te hatta Yunanistan’da yaşanan çatışmaların Türkiye’ye uzanması bir bakımdan bunun göstergesi.

Önemli bir nokta, Türk mafyasının Avrupa’nın kokain pazarında etkili olması. Bunun bugüne kadar pek de üzerinde durulmayan “kokain-eroin” takasına dayandığını düşünüyorum. Türk mafyası eroine Pakistan ve İran’dan başlayarak çok ucuz fiyatlarla sahip olabildi, Güney Amerikalıların da yine düşük maliyetli kokaini var, bunun takası her ikisinin işine yarıyor. Türkler daha 1990’lardan itibaren İspanya cezaevlerinde Galiçyalılar üzerinden Kolombiyalılarla tanışıyor. 2015’ten sonra kokain üretimi büyük bir hızla arttı, Kuzey Amerika pazarı da doyma noktasına gelmişti, Kolombiyalılar İspanya’da başlayarak Avrupa’ya girdiğinde partnerlerinden biri de Türk mafyasıydı.  

Sedat Peker’in ifşaatleri, Falyalı cinayeti, Sarallar operasyonu, Sinan Ateş cinayeti, Türkiye’de cirit atan yurtdışından ithal mafya liderleri… Türkiye suç dünyasının yeraltından çıkıp herkesin gözü önünde koz paylaştığı, cinayet işlediği bir ülke görünümünde. Bu tabloyu nasıl yorumluyorsunuz?

Kitabın amacı bu tabloyu biraz daha anlamlandırmak, görünür kılmak. Organize suçun izini 1930’lardan itibaren kesintisiz olarak sürebiliyorsunuz. Rum banker, Japon kimyager, tek parti döneminin kudretli politikacısı, sonra Menderes’in polis müdürü, Karadenizli çay eksperi, Ege’nin afyon üreticisi, Güneydoğu’nun kaçakçısı, Kapalıçarşı’nın sarrafı, bankacısı, hayali ihracatçısı üst üste eklemleniyor ve adeta kendini yenileyen, giderek gelişen büyüyen bir organizmaya dönüşüyor. Bu 1980’lerin İtalyan klanlarından, 2000’lerin Güney Amerikalı kartellerinden çok daha başka bir şey. 1990’ların sonunda “devlet, mafya, siyaset” üçgeni diye adlandırılan bu organizmanın bir anı, o bir anın fotoğrafıydı. Buna cemaatlerin manipülasyonunu, yargı ve kolluktaki çürümeyi, Rus klanlarını, kara parayı ekleyin. Artık siyasete nüfuz eden, cinayetler işleyen, demokrasiyi tehdit eden hibrit yapıyla karşı karşıyayız. Toplum da devlet ve siyaset de bu yapıya karşı kendisini koruyacak olan bağımsız yargı, medya, donanımlı kolluk gibi araçlardan yoksun. Bu noktadan sonra toplum bununla ancak örgütlenerek, güçlü sendikalarla, barolarla, güçlü örgütlere dayanan siyasi partilerle baş edebilir.  

'NARKOTİK POLİTİKALAR İFLAS ETTİ'

Suçun siyasete nüfuzunu hem bu kitapta hem de yazılarınızda sıkça vurguluyorsunuz. Bu durumun sosyal ve politik ne tür sonuçları oluyor ve buradan geri dönüş mümkün mü?

Geri dönüş toplumun bunu tehdit olarak görmesine ve örgütlenmesine bağlı. Organize suç nihayetinde toplumu tehdit ediyor ama diğer tarafıyla da bir 'istihdam biçimi.' İşsizlik ve göçle savrulan genç kalabalıkların büyük şehirlerde tutunma şekli. On yıl önce kentin varoşlarında Gazi Mahallesi'nde, Nurtepe’de yasadışı sol örgütlerde yer alan isimler, bugün motosiklet üzerinde, Kafkasya’dan Avrupa’ya kadar faaliyet gösteriyor. Birbiriyle çatışıyor, cinayet işliyor. Pek çok rol model de bunu destekliyor. Tiktok’ta lüks araçlarıyla, lüks yaşantılarıyla gövde gösterisi yapan çeteler, bu yolla bir tür kariyer çağrısı yapıyor. Daha önemlisi bu yapılar kartelleşmenin, yani iş bölümüne dayanan birden fazla suç örgütünün bileşiminin eşiğinde duruyorlar.

Kitapta kara parayla ilgili düzenlemeleri, geçmişten bugüne mali skandallar ile organize suç ve örtülü operasyonlar arasındaki bağları vurguluyorsunuz. Kara para bu tablonun neresinde?

Organize suçu ve onun itici gücü uyuşturucu kaçakçılığını önlemenin en etkili yolu, kaçakçıların finansal varlıklarına, suçtan elde ettikleri gelirlere el koymak. Çünkü günün sonunda bunu hızla ve büyük miktarda para kazanmak için yapıyorlar. Ancak bu konuda yasalar bilerek yanlış kurgulandığı için suç ile gelir arasında bağ kurarak bunu mahkeme önünde kanıtlamak imkânsız. Pek çok vakada da bu görülüyor.

Son olarak bütün dünyada narkotik iflastan söz ediyorsunuz, bunu biraz daha açar mısınız?

Evet, bugünkü dünya 1950’lerde ABD’nin örtülü politikalarıyla gelişen kokain ve eroin kaçakçılığı ile devletlerin yine ABD baskısı altında yürüttüğü narkotik karşıtı politikaların iç içe geçtiği bir manzaraya sahip. Narkotikle mücadele adı altında bütün dünyada milyarlarca dolar harcandı, paramiliter güçler devşirildi, askeri operasyonlar yapıldı, benzer biçimde Avrupa’da da büyük kaynaklar bu işe ayrıldı. Fakat sonuç; o paramiliterler önce tetikçi sonra bizzat kaçakçı olarak öbür tarafa geçtiler. Giderek büyüyen karteller, giderek artan şiddet ve neredeyse kitlesel ölümler ve hepsinden daha hızlı gelişen uyuşturucu kullanımına sebep oldu. 

ABD 20 yıl süren Vietnam savaşında yaklaşık 60 bin asker kaybetti, bugün sadece Kuzey Amerika’da aşırı dozda uyuşturucudan ölenlerin sayısı bunun iki katı. Dolayısıyla artık bütün dünyada narkotik politikaların, yasaların, yasaların uygulanmasının, kolluk operasyonlarının bu haliyle iflas ettiğinin tartışılması gerekiyor.