Yanı başımızda süren korkunç savaşta IŞİD ve diğer örgütler insanlığa karşı suç işliyor. Kadınlar tecavüze uğruyor, alınıp satılıyor, köle, cariye olarak kullanılıyorlar.
Bu, yeni bir olgu değil. Tarihte birçok ordu ya da devlet bu insanlık suçunu işlemiş.
“Rahatlatıcı kadınlar” Japonya’nın ikinci dünya savaşı öncesi ve sırasında askerlerin cinsel ihtiyaçlarını karşılamak üzere köleleştirdiği kadınlar için kullanılıyor.
O dönemde imparatorluk olan Japonya işgal ettiği ya da savaştığı Burma, Tayland, Vietnam, Malezya, Tayvan, Endonezya, Doğu Timor gibi ülkelerden binlerce kadını Japonya, Çin, Filipinler, Endonezya ve diğer bazı ülekelerde oluşturduğu ve “rahatlama merkezi” adını verdiği merkezlerde toplamış.
Tanıklıklara göre Japonlar kadınların bir kısmını evlerini basarak toplamış, kadınların bir kısmı ise fabrika ya da restoranlarda “çalıştırmak üzere” kandırılmışlar ve kendi ülkeleri ya da götürüldükleri diğer ülkelerde “rahatlama merkezlerinde” çalışmaya zorlanmışlar.
Wikipedia’da yer alan bilgilere göre Japon ordusunun yazışmalarında “tecavüz suçlarını engellemek” amacıyla böyle bir yönteme başvurulduğu belirtiliyor.
İlk “rahatlama merkezi” 1932 yılında Şanghay’da oluşturulmuş. Burada ilk olarak Japon fahişeler çalışıyormuş. Ancak Japon işgali genişledikçe yeni kadınlara ihtiyaç duyulmuş ve Japon ordusu bulunduğu merkezlerdeki kadınları kaçırmaya ve çalıştırmaya başlamış.
Diğer yandan Japonya’da ve diğer bazı ülkelerdeki gazetelere “pezevenkler” “Japon ordusunun bulunduğu yerler için fahişe aranıyor” ilanları vermeye başlamış. Ancak bir süre sonra Japonlar “imparatorluğun imajına zarar verdiği için” bu ilanları yasaklamış ve fahişelere vize vermeyi reddetmiş.
Asıl hikaye bundan sonra başlıyor. Japon ordusu hükümetin getirdiği yasaklardan sonra yukarıda bir kısmını andığımız ülkelere yöneliyor ve binlerce kadın bu amaç ile köleleştiriliyor.
Japonlara göre 20 bin, bir Çinli araştırmacıya göre çoğu Çinli ve Koreli 400 bin kadar kadın yaklaşık 2 bin merkezde bu amaç ile kullanılmış. Ancak ağırlıklı görüş sayının 200 bin olduğu.
Bu muameleyi gören kadınlar arasında sayıları az da olsa Hollandalı ve Avusturalyalı kadınlar da varmış. Hollandalı kadınlar Japon subayları tarafından 1944’te Java adasından kaçırılmış ve gece gündüz tecavüze ve işkenceye maruz kalmışlar.
Japonya savaştan sonra yapılan görüşmelerde çeşitli ülkelere ve kurbanlara tazminat ödemeyi ve özür dilemeyi kabul etmiş.
Ancak konu Japonya ile bazı ülkeler arasında zaman zaman krize neden olmayı sürdürüyor.
Bu insanlık dışı muameleye maruz kalan kadınların 3’te 2’si bugüne kadar hayatını kaybetmiş. Yaşayanlar ise Güney Kore’de yıllar boyu her hafta Seul’deki Japon büyükelçiliği önünde “çarşamba gösterileri” yapmayı sürdürmüşler. Aralık 2011’deki 1000’inci gösteride Japon elçiliği önüne “rahatlatıcı kadınları” temsil eden bir heykel dikilmiş.
Japonya defalarca Güney Kore’den heykelin kaldırılmasını istemiş ancak Güney Kore hükümeti bu isteği reddetmiş. Aralık 2015’te heykelin kaldırılması için mutabakat sağlanmış ancak Kore hükümeti harekete geçmemiş.
Konu ile ilgili Filipinler, Tayvan ve ABD başta olmak üzere birçok kitap yazılmış, parlamentoların gündemine gelmiş, dünya çapında birçok kısa ve uzun film, belgesel yapılmış ve heykeller dikilmiş.
Halen Başta Güney Kore olmak üzere birçok ülkede Japonya aleyhinde gösteriler düzenleniyor.
Geçtiğimiz günlerde ise Seul'deki Japon Büyükelçiliği önüne yeni bir “rahatlatıcı kadınlar” heykeli konulunca iki ülke arasındaki ilişkiler yeniden gerildi.
Japonya Kore’den heykelin konulmasının engellenmesini istedi, Güney Kore heykelin konulması halinde kaldırılacağı sözünü verdi, ancak heykel büyükelçilik binasının önüne konuldu ve açılışı yapıldı. Bu gelişme üzerine Japonya Seul büyükelçisini çekti. Güney Kore ise gelişmeyi “üzücü” olarak nitelendirdi ve Japonya’daki büyükleçisini “istişare için” geri çağırdı.
Diplomatik kriz sürerken Güney Koreli bir rahibin, yaşananları protesto etmek için bedenini ateşe vermesi sonucu hayatını kaybetmesi gerginliği daha da arttırdı. Bu olayın üstüne Kore muhalefetinden bir milletvekili Japonya’nın kurban kadınlara ödemeyi kabul ettiği 1 milyar yen tazminatın iade edilmesi önerisinde bulundu.
Japonlar ise bu tarihi lekeden kurtulmak için çaba harcıyor. Japon hükümetleri her fırsatta ordunun tasarrufu olan bu durum ile ilgilerinin olmadığını öne sürüyorlar.
Ancak Güney Kore başta olmak üzere kurbanları ve ülkelerini ikna edememiş gibi görünüyorlar. İki ülke arasında yaşanan son gelişmeler bunu gösteriyor.
Görüşüne başvurduğumuz bir Japon ise iki ülke arasında yaşananların "kendi ülkesinde zor günler geçiren Güney Kore Devlet Başkanı Park Geun-hye'nin milliyetçiliği kaşıyıp dış düşman yaratarak gündemi değiştirme çabalarının" sonucu olduğunu savunuyor.