Uzay bu 'sıkılmış' milyarderin oyun bahçesi değil!
Mesele sadece canı sıkılan bir çılgın milyarderin oyunu ve benim bu oyunu sempatik bulmamam olsa sorun değildi. Mesele eşitsizliğin kol gezdiği bir dünyayı büyük ölçüde yaratmış olmasının ardından, kapitalizmin “kendi hayalindekine benzer bir uzay” yaratmaya soyunmuş olması. Yani bir başka deyişle Musk’ın, ilk uzaya çıkan insan olarak Gagarin’in simgelediği ütopyanın tersi, “kusursuzca planlanmış ve adaletsiz olan” kapitalizmin ütopyasının simgesi olması…
2014 yılında, kış vakti gittiğim St. Petersburg’da Hermitage,
Dostoyevski Müzesi, Puşkin Müzesi, katedraller, manastırlar falan
dolaştıktan sonra, yolum Rusya Siyasi Tarih Devlet Müzesi’ne
düşmüştü. O zamanlar turistik atraksiyonlar arasında sayılmayan, 60
yaşın üzerindeki karizmatik Rus kadınların müze görevlisi olarak
çalıştığı, zaten fazla gezenin de olmadığı mütevazı müze benim
açımdan St. Petersburg gezisinin en sürprizli parçası oldu.
Müze binası, Mariinsky Tiyatrosu'nun baş balerini ve
imparatorluk ailesi ile de oldukça sıkı fıkı olan Mathilde
Kschessinska için yapılmış bir malikâneydi. Ama bu muhteşem
malikânenin tek özelliği bu değildi. Neva nehrinin bir yakasında
kışlık saray, diğer yakasında ise Kschessinska malikânesi
birbirlerine karşılıklı olarak bakıyordu. Bu stratejik yeri
yüzünden olsa gerek, baş balerin 1917’nin Şubat ayında toparlanıp
Fransa’ya gittikten iki gün sonra, Bolşevikler binaya el koymuş ve
parti merkezi ve Pravda’nın bürosu haline getirmişler. Lenin,
sürgün dönüşü Helsinki tren istasyonundan doğruca bu malikâneye
gelmiş ve yerleşmiş. Malikânenin Kronverskiy Caddesi'ne bakan
balkonu ise Lenin’in en ünlü konuşmalarından bazılarına sahne
olmuş. İşte bu tarihi bina 1955’ten sonra Ekim Devrimi müzesi
olarak kullanılmış, Sovyetler'in çöküşünden sonra da Siyasi Tarih
Müzesi adını almış.
Müzede karşılaştığım iki şeyden bahsedeceğim asıl olarak.
Bunlardan birisi ünlü elektrifikasyon planının (GOELRO) yazıldığı
daktilo ve planın ilk kopyası. Lenin’in 1920 yılında “Sovyetler
artı elektrifikasyon eşittir komünizm” cümlesiyle başlattığı plan,
Sovyetler Birliği devrimci deneyinin en önemli politik
simgelerinden birisiydi. GOELRO, elektriğin neden olacağı üretim
artışının ve ekonomik gelişmenin yanı sıra, geniş bir kırsal alanı
kentlerin kültürel dünyasına entegre etme umudunun simgesiydi.
Elektrik, devrim sonrasının soğuk, karanlık ve yoksul ülkesinde,
ısınmayı, aydınlığı, ekonomik büyümeyi ve elbette bilgiyi eşit
olarak paylaştıracaktı. İşte “Sovyetler artı elektrifikasyon” bu
nedenle komünizme eşitti. Elektrifikasyon planı, 1917’nin sosyal
adalet, eşitlik ütopyasının bir parçasıydı
Devrim sonrasında GOELRO ile başlayan bilim ve teknoloji kültü,
Sovyetler Birliği'nde bütün siyasi anlaşmazlıkların içinde hemen
hemen tüm siyasi çizgilerden aydınları birleştirdi. Bu bilim ve
teknoloji kültü, Soğuk Savaş ortamında, 1957’de Sputnik uzaya
fırlatıldığında zirve noktasına ulaştı. Müzede özel bir köşede işte
bu zirve noktasının politik sembolü ve kahramanı olan, 1961’de
uzaya çıkıp dünyanın yörüngesi etrafında ilk kez dönen Yuri
Gagarin’in özel eşyaları ve uzay yolculuğu sırasında kullandığı
giysi ve başlık sergileniyor. Bir de Che Guevera’nın Yuri’ye hediye
ettiği beresi…
Yuri Gagarin, kolektif bir çiftlikte çalışan bir ailenin dört
çocuğundan birisiydi. Sovyetler Birliği 1950’lerde uzaya insan
göndermeye karar verdi. Bu görev için yüzlerce kişi arasından
seçilen 20 kişi arasında Yuri de vardı. Zorlu test ve sınavlardan
sonra kalan iki kişiden birisi ve daha sonra da uzaya gitmek üzere
seçilen kişi Yuri oldu. Bir çiftçinin oğlu olan Yuri’nin, uzaya ilk
çıkan insan olması belki de 1920’de GOELRO ile başlayan sosyal
adalet ve eşitlik ütopyasının, somuta en çok yaklaştığı andı.
Yuri’nin 12 Nisan 1961 tarihinde “Poyehali” (hadi gidelim)
diyerek başladığı yolculuğu 108 dakika sürdü. Yörüngede dönerken
ise "Dünya mavi ve çok güzel. Harika görünüyor" dedi. Yolculuğunun
sonunda Smelovka yakınlarındaki bir köye zorlu bir iniş yaptı.
Sovyetler Birliği, bu “gülümsemeyi hiç bırakmayan kozmonot”
sayesinde 1960’larda tüm dünyaya, inşasına GOELRO ile başlanan
sosyal adalet ve eşitlik ütopyasını tanıttı. Bu ütopya, sonuçta
karmaşık evrende her planlama gibi tasarladığından başka bir
gerçekliği üretti. Eşitlik ve adalet için planlanmış ama büyük
olasılıkla kusurları olan bir ütopyaydı. Yine de hala Yuri Gagarin
imgesi ile bir deneyimin izlerini geleceğe taşımakta. Yuri Gagarin
o günden sonra sadece Sovyetler Birliği’nde değil tüm dünyada bir
kahramana dönüştü. Hatta bana bugünlerde Rusya Siyasi tarih Müzesi,
GOELRO planı ve kendisini hatırlatan Elon Musk’ın bile kahramanı
Yuri Gagarin.
Yuri Gagarin-Elon Musk'ın
Tesla'sı
Herhalde Elon Musk’ın hayat hikayesini, kaç tane şirketi, ne
kadar milyon doları olduğunu bilmeyen kalmadı. Hatta caz seviyor
olduğu, burcu, evlilikleri falan da herkesin malumu. Ne kadar
muhteşem bir girişimci ve nasıl da çılgın olduğu dünyanın tüm
dillerinde yazılıp çizildi diye tahmin ediyorum. Zaten uzayın
derinliklerine doğru yol alan Tesla’yı da farklı açılardan ve
yüksek kaliteli görüntüleri ile dünyalılar olarak izledik, Musk’ın
sosyal medya hesaplarından izlemeye de devam ediyoruz. Elon Musk
hakkında daha fazla şey bilmek isteyenler için de Emre Gürcanlı’nın yazısını
ben önermiş olayım.
Evet, Elon Musk içinde “Dünyada insanlar tarafından yapılmıştır”
notu, torpido gözünde Otostopçunun Galaksi Rehberi kitabı bulunan
ve radyosunda da David Bowie’nin Space Oddity şarkısının çaldığı
kırmızı elektrikli otomobilini Mars’ın yörüngesine yerleşmek üzere
uzaya gönderdi. Açıkçası Otostopçunun Galaksi Rehberi kitabını pek
seviyor olsam da, ne Elon Musk, ne de kırmızı elektrikli arabasını
uzaya yollamış olması bana hiç sevimli gelmedi. Keşke bu, sadece
“sıkılmış” (kendisinin şirketlerinden birisine bu adı vermiş
olduğunu hatırlatayım) bir milyarderin dünyayı –hatta bütün bir
evreni kendi oyun alanı olarak görmesinden kaynaklansaydı.
Ama bütün bu şaşalı gösteri, Elon Musk ve onun kırmızı arabası
etrafında oluşan söylem içerisinde bir parça gözden kaçan durum,
uzayın ticarileştirilmesi. Elon Musk’ın Space X’inin, Tesla’yı
uzaya göndermesi bu ticarileşme sürecinin ilk adımı olmasa da,
simgesi.
Uzayın ticarileştirilmesi 1980’lerin ortalarından beri
tartışılan bir mevzu. Elon Musk gibi girişimciler, hatta federal
kaynaklardan aldığı destekler giderek küçülen NASA bu
ticarileştirilme süreci ile ilgili büyük düşler görüyor. Musk’ın
söz ettiği Mars’ı sömürgeleştirme fantezisi de bu düşlere dair
oldukça fikir verici. Bu bağlamda ticarileştirme süreci, özel
sermayenin şimdilik reklam, uzay turizmi, iletişim, araştırma,
enerji üretimi ya da yakın gezegen ya da astroidlerde madencilik
gibi alanlarda etkinlik göstermesi ve devlet desteği olmadan yeni
teknolojiler geliştirmesi anlamına geliyor.
Uzayın ticarileştirilmesi ve Elon Musk’ın deyişiyle
sömürgeleştirilmesi bu denetlenmesi olanaksız alanda bazı soruları
açığa çıkartıyor. Bunlardan ilki ve en önemlisi tabii ki uzayın
kime ait olduğu sorusu. Bu soruya “insanlığa aittir” yanıtını bile
verebilmek olanaklı değil. Şu anda teorik olarak sahipsiz olan
uzayın tıpkı kapitalizmin ilk döneminde köylülerin ortak
mülkiyetindeki toprakların çitlenmesi gibi, özel mülkiyetin alanı
haline gelmesinin sonuçlarının ne olacağı ise en az ilki kadar
önemli bir diğer soruyu oluşturuyor. Uzaydaki özel sektör
etkinliklerinin hangi yasalara göre ya da yasalara göre mi
düzenleneceği ise başka bir soruyu oluşturuyor. Ve tabii ki
yasaların geçerli olmadığı uzayda üretim yapan, iş yapan özel
şirketlerin varlığının, dünyadaki toplumsal yaşamı, siyaseti,
ekonomiyi nasıl dönüştüreceği bütün bunlarla birlikte akla
geliyor.
Dediğim gibi mesele sadece canı sıkılan bir çılgın milyarderin
oyunu ve benim bu oyunu sempatik bulmamam olsa sorun değildi.
Mesele eşitsizliğin kol gezdiği bir dünyayı büyük ölçüde yaratmış
olmasının ardından, kapitalizmin “kendi hayalindekine benzer bir
uzay” yaratmaya soyunmuş olması. Yani bir başka deyişle Elon
Musk’ın, ilk uzaya çıkan insan olarak Yuri Gagarin’in simgelediği
ütopyanın tersi olan, “kusursuzca planlanmış ve adaletsiz olan”
kapitalizmin ütopyasının simgesi olması…