Bu seçim ileride nasıl anılacak deseler, herhalde bu, GENAR
Araştırma Şirketi Müdürü Mustafa Şen'in CNN Türk ekranlarında
kurduğu cümleler olurdu: “Politik uzay zaman bükülmüştür, Recep
Tayyip Erdoğan tarafından 24 Haziran 4 Mayıs’a getirilip
kazanılmıştır.”
Bugüne kadar vatandaş Menderes'in 'odunu' aday çıkarmasına da
tanık oldu, Bahçeli'nin şahsına münhasır matematik formülüyle
yaptığı iktidar hesabına da. Çiller'in "her mahalleye yüz
trilyoner" sözünü de duydu, Ecevit'in "erken seçim yapsam
2084'e kadar iktidardım" dediğini de. Ama hiçbirisi Mustafa
Şen'inki kadar boyut atlamamıştı doğrusu.
Gel gelelim geçen hafta Türkiye, Şen'in söylediği gibi olmasa
da, gerçekten bir 'uzay-zaman bükülmesi' yaşadı aslında. Nasıl mı?
Zamanda yolculukla açıklamaya çalışalım...
ZAMANDA YOLCULUK
Önce 30 Nisan Pazartesi'ne dönelim...
Saat 17:30. Bakanlar Kurulu toplantısı bitti, Başbakan Binali
Yıldırım kameraların karşısına geçti ve emekliye bayramlarda
1000'er lira ikramiyenin yanında; ormanlara dikilen villaları,
kaçak katlı rezidansları da kapsayan imar affını içeren paketi
açıkladı.
Şimdi 1 Mayıs Salı gününün geceyarısına gidelim...
Yerel saat 23:30. Uluslararası derecelendirme kuruluşu S&P,
Türkiye'nin kredi notunu 'yatırım yapılabilir ülkeler' seviyesinden
üç kademe aşağıya indirdiğini açıkladı. Nedenlerini de; makro
ekonomik dengesizliklerin artması, enflasyon görünümünün bozulması,
Türk lirasındaki değer kaybı ve emekliye verilen ikramiye olarak
gösterdi.
2 Mayıs Çarşamba sabahı piyasalar açıldığında dolar hızla
4.20'lere tırmandı. Borsa yüzde 0,42 artışla tamamladı. Gün
bittiğinde analistler, S&P'nin not kararına rağmen borsanın
fazla etkilenmediğini söylediler. Dolardaki artış ise hükümet
cephesinden sert açıklamalarla karşılandı. S&P'nin seçim
olduğunu bile bile notu kırdığını, AKP'ye zarar vermek istediğini,
hatta not kararının önceden yabancı yatırımcılara sızdırıldığını
iddia ettiler.
Burada duralım... Ve yeniden 30 Nisan gününe, ama bu sefer
Başbakan Yıldırım'ın açıklamasından 1.5 saat öncesine, saat
16:00'ya dönelim. Bakanlar Kurulu'nda 'seçim paketi' konuşulduğu
esnada borsada baş döndürücü bir hareket başladı. Yabancı yatırım
bankaları üst üste yerli hisseler için blok satış emirleri
yağdırdı. Günün sonunda borsa yüzde 3.10 düştü. Bankacılık
endeksindeki kayıp yüzde 4'ü buldu. Uzun süredir görülen en büyük
erimeydi bu.
Üç gün sonraya, 3 Mayıs'a gidelim bu kez de... 'Havuz
medyası'nda tek kalemden çıkmış hissi uyandıran şu haberde açıkçası
rahatsız edici bir şeyler vardı. Haberi kısaca özetleyelim: "30
Nisan Pazartesi günü Borsa İstanbul sıra dışı bir gün geçirdi...
Piyasa uzmanları o günkü düşüşe anlam veremedi... S&P'nin not
indirimiyle düşüşün nedeni anlaşıldı. Ortada hiçbir sebep yokken bu
kadar sert düşüş olması piyasa koridorlarında 'birilerinin
S&P'nin not indirim kararını önceden öğrendiği' söylemine neden
oldu."
Haberin iddiası, pazartesi yaşanan borsa çöküşünün S&P'nin
raporunun sızdırılması yüzünden olduğuydu. Ne var ki, bir gün önce
'havuz' medyası da dahil pek çok yorumcu S&P'nin borsayı
etkilemediğini iddia etmişlerdi. Peki ne oldu da birden fikirler
değişti? Tam burada bir 'uzay-zaman bükülmesi' gerçekleşiyor işte.
Haberde art arda dizilen malumatların zaman çizelgesinde tuhaf bir
çelişki yüzümüze yüzümüze sırıtıp duruyor çünkü.
AKILLARA TAKILAN SORULAR SORULAR...
Olayın düğümü açıklandığı ana kadar kimsenin bilmediği 'seçim
paketi'ydi. Nitekim borsada çöküş, paket görüşülürken yaşandı.
Diyelim ki, not kararı önceden sızdırıldı. O halde henüz görüşülen
paket nasıl oldu da S&P'nin raporuna girebildi? Hadi diyelim
ki; Başbakan konuştuktan hemen sonra S&P'nin Levent'teki
ofisinde hummalı bir çalışmayla rapor hazırlanıp ABD'ye
gönderilerek not kararına 'seçim paketi' de eklendi. Bu sefer de
yabancı spekülatörlerin 'uzay-zamanı bükmesi' ve yazılmamış raporu
yaklaşık 9 saat önceden öğrenmesi gerekir.
Çok karışık değil mi? Son bir 'zaman atlaması' daha yapalım ve 2
Mayıs saat 14:00'e dönelim. S&P Kıdemli Direktörü Frank Gill,
Bloomberg HT'ye yaptığı açıklamada diyordu ki, "Basın
açıklamamızı iyi okuyun. Orada emeklilere yapılacak ödemeler ve
vergi affının tüketimi daha da tetikleyeceğini düşündüğümüz için
'acil not kırma' kararı aldık." Yani, S&P de paketi
Başbakan açıkladığında öğrendikleri konusunda ısrarcıydı. Öyleyse
30 Nisan saat 16:00'da yaşanan spekülatif hareketin müsebbibi
kimdi?
'Havuz medyası'nın 'üst akıl' aradığı piyasa koridorlarında
bambaşka senaryolar gezinip duruyor ki, bunlar S&P'nin
kararının da 'seçim paketi'nin de kapalı kapıların ardından bir
şekilde 'güçlü' ellere ulaştığı şüphesi uyandırıyor.
PİYASA KORİDORLARINDAKİ DEDİKODU...
Rivayet odur ki, Başbakan Yıldırım'ın Bakanlar Kurulu üyelerine
'seçim paketi' açıklayacaklarını söylemesiyle birlikte, 16 yıldır
"popülizme karşıyız" diyen partinin mensupları olarak,
CHP'nin seçim vaatlerinin aynısını duymanın şaşkınlığını yaşayan
bakanlardan birisi karşı çıkar. "Bunu yaparsak bütçeyi
batırırız" der lakin, "Asıl seçimde batarsak..."
cevabını alınca susar. Kulaktan kulağa yayılan fısıltılara
bakılırsa, paket açıklanmadan piyasa reaksiyonunu sınırlı tutmak
adına 'bazı yerlere haber verilmesinin' iyi fikir olacağının
söylendiği de iddia ediliyor. Ki, unutmadan ekleyelim; kredi
derecelendirme kuruluşlarının not kararlarından her zaman ilk
haberdar olan Hazine'dir.
Kısaca işin bu cephesinde dolanıp durursak sorular soruları,
dedikodular dedikoduları kovalayıp durur...
Oysa borsanın karanlık dehlizlerinden elle tutulur kanıtlara
dönersek eğer, herhangi bir spekülasyona ihtiyaç duymadan şaşırtıcı
gerçeklerle yüzleşiyoruz zaten. Zira, 'seçim paketi'nin görüşüldüğü
4 Mayıs'taki Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu tutanaklarına yansıyan
imar affının doğrudan muhatabı Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet
Özhaseki ile CHP'li vekil Mehmet Bekaroğlu arasındaki diyalog,
yeterince ibret vericiydi. Buyurun birlikte okuyalım:
Bekaroğlu: Sayın Bakanım, niye bugün geldi? On beş senedir
yönetiyorsunuz. En önemli soru bu.
Özhaseki: İnan ben de soruyorum. Bir senedir çalışıyorum, şu
arkadaşlara sorun.
Komisyon Başkanı: Sayın Bakanım, biz neden yeni geldiğini
kendisine anlatırız efendim.
Maliye Bakanı Naci Ağbal: Sorunu olanlar düşünsün
arkadaşlar, bizim sorunumuz yok...
***
Bitirmeden, bir hükmü olur mu bilinmez ama yine de kanunu
hatırlatalım...
2499 sayılı Sermaye Piyasası Yasası'na göre; 'insider trading',
yani "henüz kamuya açıklanmamış bilgileri menfaat sağlamak
amacıyla içeriden öğrenmek veya sızdırmak cezai müeyyide
gerektirir."
Bir günde şirketlerinin değerini düşüren, sokaktaki vatandaşını
daha da fakirleştiren olayın perde arkasında kim olursa olsun yasal
olmayan bir 'sızıntı' yapıldığı düşünülüyorsa, kanun bellidir. Boş
sokaklarda gece yarısı nara atan külhanbeyi gibi davranmaya lüzum
yok. Aksi takdirde o kanun işlemediği müddetçe daha çok 'uzay-zaman
bükülmesi'ne tanık oluruz...