Bu yıl ramazan ayında hak kavramına dikkat çekmeye öncelik
vereceğini ilan etti, Diyanet İşleri Başkanlığı. “Üzerinde her
canlının hakkı var. Bu ramazan ve her zaman” sloganıyla yola çıkan
başkanlığı, hak duyarlılığından ötürü kutluyorum.
Mevcut OHAL süreci, hukuk yoluyla hak arama imkanlarını son
derece kısıtladığı için haksızlıkların yaygınlaşmasıyla malul. KHK
mağdurlarıyla anılan zamanlarda eriştik bu yıl ramazana. Devlet
aklının evvel eski hastalığı olan tasfiye alışkanlığıyla işinden,
mesleğinden, rızkından edilen, başka işlerde çalışmaları engellenen
toplamda sayıları yüz bini aşmış kamu görevlisini konuşma vesilesi
olur umarım. Konuşmaktan öte KHK mağdurları hakkında uğradıkları
zulmü telafi edip, haklarını iade edecek kararların alınıp
uygulanmasına vesile olmasını dilerim bu ramazanın. Duaların en
makbulü “hal duası” malum… Herhalde direnmeye devam bu konuda hal
duası. Direnmeye ve direnenlere desteğe devamla mümkün.
İyilik, hayır-hasenat dendiğinde sadece ayni ve nakdi
yardımları, kapitalizmin icadı ramazan paketine dönüşmüş haliyle
anlayan geniş yaygın kanaat bir yana diyanetin hak duyarlılığını
öne çıkaran yaklaşımı, insan, çevre, hayvan hakları savunusunu
önemseyen bir mesaj olarak algılanmalı.
“Ramazan mektebi” diyor zira bu Cuma hutbesi. Ramazanın
kazanımını “birbirimizin hakkına riayet etmekle” izah ediyor. En
güzel tarafı da bütün canlıları işaret edişi… Dindarların
genellikle dualarını ümmetle, Müslümanlarla sınırlandırma zaafından
uzak. İslam düşüncesinin gerektirdiği gibi dünyaya, eşyaya, kainata
bütüncül bakışı, her insanı her canlıyı hatta cansız varlıkları
kuşatışıyla kıymetli bu hutbe. “Rabbimiz, bizleri haklara riayet
eden ve haklarına riayet edilenlerden eylesin” duasıyla da sona
eriyor. İşte bu dua hal duası olmalı. Haksızlıklara itirazı, hak
arayışlarına desteği hayat tarzı kılmak yani…
Bu çerçevede güzel bir haber Dersim’den geldi. Kemal Gün, açlık
grevinin 90'ıncı gününde oğlunun kemiklerini alabildi. Bir babayı
oğlunun cenazesini defnedebilmek için 90 gün açlık grevi
yapmak zorunda bırakan haksız, hukuksuz sistem toplum baskısıyla
geri adım attı. Bu denli zahmetli fedakarlıklar gerekmeden her
canlı kadar her cenazenin de üzerimizde hakkı olduğunu idrak
edebilmek için daima dua halinde yani daima diri bir dirençle
yaşamak gerek. Bu ramazan ve her zaman diyelim.
Hizmet hareketini yıllar boyunca saygı değer görüp gösteren
farklı iktidarlar, partiler, kurumlar vaktiyle “hoca efendiye”
şirin görünmek için pek çok haksızlık yaptılar. Şirinlik adına işi
ehline değil “cemaatin” istediğine verdiler. Büyüttüler
bürokraside, güçlendirdiler toplum nezdinde. Sadece Ak Parti değil
üstelik Evren’den Ecevit’e bu ülkenin siyasi tarihinde etkin olmuş
her isim bu hareketin güçlenmesinde vebal sahibi. 15 Temmuz
kalkışmasını yapacak denli güçlendirirken sade vatandaşa, sıradan
insana haksızlık yapılmış, cemaatle ilişkisi olmayanların hakkı
yenerek kadrolar Gülencilere peşkeş çekilmişti.
15 Temmuz sonrası ise sıradan insana “kandırıldık” deme
lüksü tanınmadığı için FETÖ adı altında en çok cemaatin alt
kadroları bile sayılmayacak mensupları işinden edildi. 17-25 Aralık
FETÖ ile mücadelede milat kabul edilmekle gerçekleşti haksızlığın
en büyük kısmı. Çünkü bu milat ile siyaset ehli kurtarıldı. Bu
milat ile karar mekanizmasında tahrip gücü yüksek kararlara imza
atanlar aklandı. Ama bu milat kabul edilen kıvrak dönüşe ayak
uyduramayanlar rızık ile imtihan ediliyor. Ve biz ramazanı idrake
hazırlanıyoruz.
Hakkı yenenlerin yanında olmak bu ramazan ve her zaman
boynumuzun borcu…