Uzmanlar, ABD seçimlerini yorumladı: Türkiye için de fırsat ve krizler kapıda

ABD seçimlerinden Trump’ın zaferle çıkmasını, ABD iç ve dış politikasını bekleyen değişimi ve Ortadoğu’nun geleceğini yorumlayan uzmanlar, Trump’ın pragmatist bir dış politika izleyeceğini ifade etti.

Abone ol

ANKARA - Aylardır beklenen Amerikan seçimleri 5 Kasım’da gerçekleşti. Biden döneminde başkan yardımcılığı yapan Kamala Harris, ABD'nin eski başkanı Donald Trump karşısında Demokratların adayı oldu. Nihayetinde sonuçlar henüz resmileşmese de Donald Trump’ın bir kez daha Beyaz Saray’ın sahibi olacağına kesin gözüyle bakılıyor. İlk dönemine göre daha hızlı hareket etmesi beklenen Donald Trump’ın 4 yıllık başkanlığı demokrasiden dış politikaya pek çok konuda ABD ve dünyada değişimin habercisi ve öznesi olabilir. Trump döneminde ABD ve dünyayı ne bekliyor? Trump nasıl seçilebildi?

Bu soruları Chicago Project on Security and Threats’de araştırmacı olarak bulunan Bilkent Üniversitesi Öğretim üyesi Doç. Dr. Efe Tokdemir, Xavier Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Nazan Bedirhanoğlu ve Portland Devlet Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Elif Sarı Genç’e sorduk.

‘TRUMP İÇ SİYASETTE PAZARLIK İLE BOĞUŞMAK ZORUNDA KALMAYACAK’

Müstakbel ABD Başkanı Donald Trump, yalnızca bir önceki dönemine göre aldığı oyu artırmadı aynı zamanda partisi ABD’nin yasama ayağında çoğunluğu kazanacak gibi görünüyor. Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Efe Tokdemir’e göre bu durum Trump’ın pazarlıktan kurtulması anlamına geliyor.

Tokdemir, durumu, "Başkanlığın ötesinde Cumhuriyetçiler Senato ve Temsilciler Meclisi’nde de seçimin kazananı oldular. ABD Başkanlık sisteminin ciddi bir denge ve denetleme sistemi üzerine kurulduğunu, seçimlerin ara seçim sonuçlarıyla sürekli dengelenen bir düzende gittiğini düşünürsek 'üçleme' yapmak Amerikan siyasetinde nadir görülen bir durum. Bir de bu üçlemenin özellikle Senato ayağının 53-54 senatörle geliyor olması, iç siyasette Trump’ın pazarlıklarla boğuşmasının da önüne geçecek" sözleriyle yorumladı.

Tokdemir, Trump’ın yeni döneminde yargıdan toplumsal hayata kadar geniş bir dönüşüm olabileceğini de öngördü:

"Birleşik hükümet sağlandığı için Trump’ın eli vaatlerini yerine getirmekte çok rahat. İkinci dönemi olduğu için de zaten çok da tarzı olmayan temkinli davranışı pek sergilemeyecektir. Üstüne Anayasa Mahkemesi’ni ve böylece geleceği şekillendirme gücü de düşünülerek partisinden yeterince destek de bulacaktır. İç politikada milliyetçiliğin, ırkçılığın, beyaz üstünlüğü söylemlerinin, göçmen karşıtı tutumun artacağını da öngörmek yanlış olmaz."

‘TRUMP OTORİTERLEŞTİRME GÜCÜNE KAVUŞTU’

Portland Devlet Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Dr. Elif Sarı Genç de Tokdemir gibi yürütme ve yasamada yaşanan bu birliğin Trump’ın elini rahatlatacağını söyledi ve ABD’de demokrasi açısından çanların çalabileceğini hatırlattı.

Genç durumu şu ifadelerle değerlendirdi: "Demokrasinin geleceği açısından Amerika'da önümüzdeki süreç Trump'ın ilk döneminden daha tehlikeli görünüyor. Başkanlığın yanı sıra, şu an sonuçlar Senato'da çoğunluğun Cumhiyetçiler’de olduğunu gösteriyor. Anayasa Mahkemesi’nde muhafazakarların çoğunlukta olduğu düşünülürse, Trump ikinci döneminde Amerika’nın siyasi kurumsal yapısını çok ciddi biçimde dönüştürme ve otoriterleştirme gücü elde etmiş oluyor. Bu otoriterleşmeye neoliberal ekonomi politikalarının eşlik edeceği ve sermayenin bu dönüşümden ciddi kazançlar elde edeceğini söyleyebiliriz."

‘DAHA RADİKAL BİR TRUMP DÖNEMİ AMERİKAN SİYASETİNE YÖN VERECEK’

Trump’ın ikinci başkanlığı döneminde Amerika’yı ne bekliyor sorusuna Xavier Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Nazan Berihanoğlu, radikalleşmeye dikkat çekerek yanıt verdi.

Behirdanoğlu, "Trump ikinci döneminde daha radikal olacaktır, ki hem kampanyasında bunun sinyallerini verdi hem de ilk dönemine göre daha fazla oy aldı. Kürtaj mevzusunda bir süre adım atmayıp bunu bir koz olarak kullanabilir. Seçim döneminde yargı ve bürokrasi atamalarına değindi. Buraya üst düzey atamalar yapacak ki bu, Trump dönemi bittiğinde dahi fikirlerinin kurumsal karşılığının olması demek. Böylece varislerine de yol açacak. Trump Cumhuriyetçi Parti'yi de ele geçirdi. Onu eleştiren isimler susturuldu veya partiden uzaklaştırıldı. Basın ve akademi üzerindeki baskı artacaktır ki Gazze konusunda zaten bu Biden döneminde görünür olmuştu" yorumuyla sadece kurumsal değil, medya ve akademi açısında da zor günlerin kapıda olabileceğini hatırlattı.

‘TRUMP POPÜLİST VE SİYASİ DOĞRUCULUKTAN HAYLİ UZAK RETORİĞİYLE KAZANDI’

ABD’yi bekleyen koşullara dönük pek de parlak günlere işaret etmeyen uzmanlar, 'Trump nasıl kazandı?' sorusunu da dış politikadan ekonomiye öne çıkaran faktörleri işaret ederek yanıtladı.

Doç. Dr. Tokdemir’e göre Trump’ın kazanmasında kendi performansı kadar rahibi Kamala Harris’in kampanyası da etkili oldu. Tokdemir; artan göç, bunun karşında yükselen milliyetçilik, pandemi sonrasında toparlanamayan ekonomi ve İsrail karşısındaki aciziyet yine Trump’a zafer getiren konular olduğu kanaatinde. Bu faktörlerin yol göstericiliğinde Trump’ın performansının da etkisine Tokdemir şu sözlerle dikkat çekti:

"Trump seçimi kendini ifade etmeyen ya da edemeyen kitlelerin siyasi doğruculuktan bir hayli uzak retoriğiyle, popülist tavırlarıyla, demokrat olmayan tarzıyla kazandı. İlk kampanyasında ona galibiyeti getiren de buydu, bir sonrakinde mağlubiyeti getiren de. Trump pek değişmedi, bağlam transforme olarak onun kazanmasını kolaylaştırdı da denebilir."

Portland Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Genç, iki adayın kampanyasındaki farklılığın Trump’ın zaferinde etkili olduğu görüşünde. Harris’in kampanyasında kürtaj yasağını ve Trump’ın anti demokratik eğilimlerini ön plana çıkardığını hatırlatan Genç, Trump'ın ise "Bugün ekonomik olarak 4 yıl önce olduğundan daha iyi durumda mısınız?" sorusu ile kampanyasını yürüttüğünü hatırlattı. Dr. Genç, "Trump’ın ekonomiyi, yüksek enflasyonu merkeze almış olması Harris karşısında başarı kazanmasına etki etti" değerlendirmesiyle toplumun temel önceliğinin ekonominin olabileceğine dikkat çekti.

‘DEMOKRATLARIN KÜÇÜMSEDİĞİ GRUPLAR TRUMP’IN KAZANMASINDA ETKİLİ OLDU’

Trump nasıl kazandı sorusunu, Xavier Üniversitesi Öğreti Üyesi Dr. Bedirhanoğlu bağışçılar ve farklı toplumsal kesimleri yatay kesen bir cazibenin etkili olabileceğine vurgu yaparak ele aldı:

"Trump ciddi bağışlar topladı, Elon Musk gibi büyük sermayedarları yanına çekti. The Economist gibi dergilerse Harris’e destek açıkladı. Gazeteler açıklamadı, ki genelde açıklarlardı. Dahası, bazı bölgelerde kritik eyaletlerde tepki oyları da Trump’a gitti, göçmenlerden, kadınlardan da oy aldı. Ancak büyük bağışçıları yanına çekmesi, medya üstündeki gücü de bu süreci etkiledi. Sosyolojik olarak toplum bölünmüş durumda. Örneğin küreselleşmenin yarattığı dalga ve fabrikaların ülke dışına çıkması sonrasında işsiz kalan beyazların sorunlarını Demokratlar görmezden geldi, hatta bu kitleleri küçümsediler. Bu da bu oyların da Trump’a gitmesine etki etti."

Siyahların katılımının düşük olmasının da seçime etki ettiğine dikkat çeken Bedirhanoğlu, bunda siyahların hiçbir başkanın kendi sorunlarını çözemeyeceğine dönük inancın etkili olabileceği kanaatinde.

‘DIŞ POLİTİKADA DAHA PRAGMATİST BİR ABD GÖREBİLİRİZ’

Trump’ın bir önceki dönemi hafızalarda olmakla beraber, dünyadaki politik gelişmeler bir hayli değişti. 'Bu değişim ABD dış politikasında nasıl karşılık bulacak?' sorusuna Doç. Dr. Tokdemir ‘Make America Great Again’ sloganın çoğunlukla yanlış anlaşıldığını hatırlatarak şöyle yanıt verdi:

"Bu slogan Amerika’nın daha da aktif olması değil, aktivitesinin sınırlanması, tercihen gerçekleşmesi, gerçekleştiğinde de 'hak ettiği ödemeyi tahsil etmesi' üzerine kurulu. Bu anlamda Trump’ın ne ABD’nin başat güç olduğu, Dünya jandarması rolünü benimsediği bir uluslararasıcı; ne de dış dünyaya tamamen kapalı bir izolasyonist, daha çok seçici bir pragmatist olduğunu düşünüyorum. Çin’le ticaret savaşları kaldığı yerden devam edecektir. NATO odaklı çok-yanlı hareket tarzı başına buyruk ABD tek taraflılığında politikalarla dengelenecektir, dış yardım vb. konularda ABD’nin çok daha seçici ve sınırlı olacağını da bekleyebiliriz. Belki de en dramatik politika dönüşümü Ukrayna’ya koşulsuz desteğin koşullu bir desteğe dönüşmesi olacaktır: Sürekli olarak barış arama ve çatışmayı mümkün olduğunca çabuk sonlandırma koşulu. Ha keza, yukarıdaki prensipler ışığında Trump’ın Ukrayna konusunda aslen Avrupa’nın elini taşın altına koymasını talep etmesi de olası."

Dr. Genç de Tokdemir gibi Trump döneminde olası NATO ve Ukrayna konusunda bazı değişikliklerin görüleceğini düşündüğünü ifade etti ve "Bu değişimlerin Ortadoğu’ya yansıması için biraz beklemek gerekebilir" uyarısında bulundu.

‘TÜRKİYE ABD İLİŞKİLERİ TRUMP DÖNEMİNDE DİBE VURMUŞTU’

Dış politikada Trump etkisinin görüleceği en önemli bölgelerden biri Ortadoğu, buna bağlı olarak da Türkiye. Tokdemir, "Muhtemelen Trump’ın Netanyahu ve İsrail’e retorik desteğinin Biden yönetimine göre daha fazla olacağını, ancak çatışmanın da bir an önce sonlandırılmasını isteyeceğini düşünüyorum. Kişilik olarak da vaatleri bazında da Trump’ın en çok vurguladığı konu tarz ve zamanlama. İsrail üzerine de yaptığı açıklamalar çoğunlukla 'İsrail’e destek veriyorum, ancak ne yapıyorlarsa hemen yapsınlar, bu konuyu kapatsınlar' şeklinde özetlenebilir. İran’a çok daha sert bir tavır takınılması olası" sözleriyle Ortadoğu’yu bekleyen gelişmeleri değerlendirdi.

Türk kamuoyu Trump’a daha sempatik bakıyor olsa da (Türkiye yapılan araştırmada Trump’a desteğin en yüksek olduğu ülkelerden biri), Türkiye – ABD ilişkilerinin en dibe vurduğu dönemlerden birinin Trump dönemi olduğunu hatırlatan Tokdemir, S-400’lerden Rahip Brunson’a uzanan kriz dönemlerini akılda tutarak kriz ve fırsatların yeniden masada olabileceğini söyledi.

Tokdemir gibi Dr. Behirhanoğlu da Trump döneminde Ortadoğu’daki durumun daha çatışmacı bir dinamiğe gidebileceğini düşünüyor. Bedirhanoğlu, seçim döneminde hem Trump hem de Harris'in İsrail’e desteğe devam edeceklerini ifade ettiğini hatırlatarak durumu şöyle değerlendirdi: "Trump’ın desteği artırabileceğini hesaba katmak gerekiyor. Buysa Gazze ve Ortadoğu açısından sürecin daha da karmaşık ve kötü olmasına neden olabilir. Benzer biçimde Ukrayna’ya finansal desteğin kesilmesinin de bölgesel ve küresel etkileri olacaktır ki bu Ortadoğu’daki denkleme de yansıyacaktır."