Enflasyon, hayat pahalılığı ve yoksulluğa karşı toplumun çeşitli kesimlerinden sesler yükselirken vakıf üniversitelerinde çalışan akademisyenler de düşük ücret politikası ve geçim sıkıntısı koşullarına tepki gösterdi.
17 Nisan 2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan bir yasayla vakıf üniversitelerinde çalışan öğretim elamanlarının ücretlerinin devlet üniversitelerindeki emsallerinin ücretlerinden daha az olmayacağı hükme bağlanmıştı.
2547 sayılı YÖK (Yüksek Öğretim Kurumu) Kanunu’na 7243 sayılı yasayla bir madde eklendi. 17 Nisan 2020 tarihli Resmi Gazete'de yer alan ilgili madde şöyledir: “Vakıf yükseköğretim kurumlarında çalışan öğretim elemanlarına unvanlarına göre Devlet yükseköğretim kurumlarında ödenen ücret tutarından az ücret verilemez.”
Bu açık yasal hükme rağmen çeşitli vakıf üniversitelerinde emsal ücret politikası uygulanmıyordu. Hatta YÖK, 21 Temmuz 2022 tarihli kamuoyuna yaptığı açıklamada, vakıf üniversitelerinden bu yönde şikayetler alındığını, dokuz vakıf yükseköğretim kurumunda inceleme başlatıldığını duyurmuştu.
YÖK’ün duyurusunda, “bazı vakıf yükseköğretim kurumlarının Kanun’da açık düzenleme olmasına karşın görev yapan öğretim elemanlarına ödenen ücretlerde Devlet üniversitelerindeki ücret artışının gözetilmediği ya da ücret artışının sözleşme tarihleri bahane edilerek ilgili dönemlerde yapılmadığı” anlaşılmıştır. Bu tespitler çerçevesinde Kurumuz tarafından gerekli işlemler yapılmaktadır” denilmişti.
DEVLET’TE 30 BİN, VAKIF’TA 22 BİN
Tüm bu gelişmelere rağmen yine çeşitli vakıf üniversitelerinde “ucuz emek politikası” ve düşük ücret uygulaması devam ediyor. Eğitim sendikası yöneticilerinden alınan bilgiye göre, bir araştırma görevlisi, devlet üniversitelerinde 30 bin lira dolayında bir maaş alırken vakıf üniversitelerinde 22-23 bin lira dolayında bir ücret almaktadır.
Keza doktor öğretim üyesi, devlet üniversitesinde 34 bin lira ücret alırken vakıf üniversitesinde 25 bin lira dolayında bir ücrete “talim” etmektedir. Doçent ve profesör ücretlerinde de aynı ayrım sürmektedir.
Bu adaletsizliği protesto etmek amacıyla önceki gün (7 Ekim 2023) İstanbul / Kadıköy Süreyya Operası önünde bir grup akademisyen ve eğitim sektöründeki örgütler bir protesto eylemi düzenledi.
Etkinlik düzenleyen örgütler şöyleydi: Eğitim Sen İstanbul 6 Nolu Üniversiteler Şubesi, Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası, Sosyal-İş İstanbul Şubesi, Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği ve Vakıf Üniversiteleri Dayanışma Meclisi.
YOKSULLUK SINIRI 43 BİN TL
Öte yandan Türk-İş’in Eylül 2023 tarihi itibariyle yaptığı araştırmaya göre, dört kişilik bir ailenin aylık geçim harcaması, 43 bin 433TL’dir. Bu durumda hem devlet üniversitelerinde çalışan akademisyenlerin önemli bir bölümü, hem de vakıf üniversitelerinde çalışan öğretim elemanları yoksulluk sınırının altında bir ücretle geçinmeye çalışıyorlar.
Bir grup vakıf üniversitesi akademisyeniyle eğitim örgütlerinin önceki gün yaptığı eylemde, Emek Partisi İstanbul Milletvekili İskender Bayhan da bir konuşma yaptı. İskender Bayhan, “Seçim sonrası ülke çapında geçim koşulları ve yoksulluğa karşı bir ücret mücadelesi başladı. Akademisyen arkadaşlarımız da ucuz emek sömürüsüyle karşı karşıya bulunuyorlar. Bu mücadeleleri ortaklaştırmamız lazım” dedi.
Eyleme katılanlar, “Eşit işe eşit ücret”, “Ücretli köle olmayacağız”, “Yasayı uygula, ücretleri eşitle”, “Rakamlar sahte, yoksulluk gerçek”, “Birleşe birleşe kazanacağız” sloganlarını attılar.
Etkinlikte Eğitim-Sen İstanbul Üniversiteler Şube Başkanı Beyzade Sayın, Özel Okul Öğretmenleri Sendikası yöneticisi Tahsin Sayın, Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği’nden Deniz Yükseker birer konuşma yaptılar.
AKADEMİSYENLER GEÇİNEMİYOR
Daha sonra tüm bu kuruluşlar adına ortak bir basın açıklaması gerçekleştirildi. Açıklamada, vakıf üniversitelerinde çalışan akademisyenlerin ağırlaşan çalışma koşulları ve hayat pahalılığı karşısında ücretlerinin eridikleri dile getirildi.
Yine açıklamada, emsal ücret ödenmesi konusundaki yasal hükme rağmen 3.5 yıldır birkaç istisna dışında vakıf üniversitelerinde yasanın hiçe sayıldığı ifade edildi. Basın açıklamasında daha sonra şöyle denildi:
“Öğrenim ücretlerine her sene rekor zamlar yapan ve kârlarına kâr katan vakıf üniversiteleri patronları, konu çalışanların ücretlerine ve haklarına geldiğinde ortadan kayboluyorlar. Aynı üniversite patronlarının bir yandan yeni birimler, fakülteler açarken, kontenjanları arttırırken 'batıyoruz' bahanesiyle çalışanlarının ücretlerini aylarca ödemediği örnekleri biliyoruz.”
YÖK’ün bu konudaki incelemelerinin de sonuçsuz kaldığına değinilen açıklamada, caydırıcı hiçbir uygulamanın yapılmadığı kaydedildi. Basın açıklamasında, eşit, bilimsel ve parasız bir eğitim ve özgür, özerk ve demokratik üniversite için mücadeleyi sürdürecekleri belirtildi.
SENDİKAL ÖRGÜTLENME ZOR
Vakıf üniversitelerinde çalışanlar, akademik ve idari yönden kamu statüsünde, çalışma koşulları açısından da iş kanunlarına tabi olarak görev yapıyorlar. 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında çalışan akademisyenlerin işçi sendikalarında örgütlenmeleri oldukça zor gözüküyor.
Örgütlenebilecekleri 10.nolu işkolu, ticaret, büro ve eğitim işkolu adını taşıyor. Bu işkolunda Temmuz 2023 Çalışma Bakanlığı İşkolu istatistiğine göre 4 milyon 167 bin 249 kişi çalışıyor. Bu işkolundaki bir sendikanın toplu sözleşme yapabilmesi için en az yüzde 1 oranında bir üyeye sahip olması gerekiyor. Bu rakam da 41 bin 672.
Örneğin DİSK’e bağlı Sosyal-İş Sendikası ve Özel Öğretmenler Sendikası, bu üye sayısını örgütleyebilmiş değil, o nedenle toplu iş sözleşmesi yapamıyor. Yani, yüzde 1’lik işkolu barajını geçemiyor.
Türk-İş’e bağlı Tez Koop-İş Sendikası, işkolu barajını geçmesine rağmen vakıf üniversitelerinde bir örgütlenme çalışmasına girmiş durumda bulunmuyor.
EĞİTİM-SEN’İN BAŞARISI
Öte yandan Eğitim-Sen İstanbul Üniversiteler Şube Başkanı Beyzade Sayın’ın verdiği bilgiye göre, sendikanın açtığı bir dava sonucu vakıf üniversitelerinde çalışan akademisyenler de kamu görevlisi olarak tanımlanıp kamu görevlileri sendikalarına üye olma hakkını elde etmişler.
Şube Başkanı Beyzade Sayın, “Bu mahkeme kararı sonucunda Kadir Has Üniversitesi’nde çalışan akademisyen arkadaşlarımız Eğitim-Sen’e üye olup ücretleri de kamudaki emsalleriyle eşitlendi” diye konuştu.
Eğitim-Sen, Kadir Has Üniversitesi’ndeki üyelerinin kamu görevlileri sendikalarıyla ilgili işkolu istatistiğinde yer almaması üzerine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı aleyhine dava açtı. Bakanlık, bu akademisyenlerin İş Kanunu’na tabi olup ancak işçi sendikalarına üye olabileceğini iddia etti.
Eğitim-Sen de, daha önceki idare mahkemesi kararını emsal gösterip vakıf üniversitelerinde çalışan öğretim elemanlarının kamu görevlisi niteliğinde sayıldığını belirterek kamu sendikalarında örgütlenebileceğini ifade etti. Sonuçta uyuşmazlık Danıştay’a taşınmış durumda, yüksek mahkemenin kararı bekleniyor.