Van’da 13 yıllık konteyner kent: Çocukların beslenme çantası boş

Van depremlerinin üzerinden 13 yıl geçti ancak 100’ü aşkın aile halen konteyner kentte barınıyor. Ders zilinin sesi duyuluyor ama çocuklar ya okula gidemiyor ya da artık gidemeyeceğini biliyor.

Abone ol

VAN - Van, 23 Ekim ve 9 Kasım 2011 tarihlerinde 7,2 ve 5,6 büyüklüğünde iki yıkıcı depremle sarsıldı. Yüzlerce insanın yaşamını yitirdiği, binlerce konutun yerle bir olduğu depremin ardından barınma ihtiyacının karşılanabilmesi için öncelikle çadır kentler, ardından konteyner kentler kuruldu.

Yıllar içerisinde bu barınma alanları teker teker kaldırıldı ama Van’ın merkez ilçelerinden biri olan Tuşba’nın Seyrantepe mahallesindeki konteyner kent 13 yıldır olduğu yerde duruyor ve onlarca aile halen burada yaşıyor.

Seyrantepe Mahallesi'nde bulunan 13 yıllık konteyner kent - Van/Tuşba

KONTEYNER KENTİN NÜFUSU ARTTI

120 konteynerden oluşan bu alanda, geçtiğimiz yıl 72 aile yaşıyordu. Şimdi ise aile sayısı, neredeyse tüm konteynerleri dolduracak şekilde artmış durumda. Bir zamanlar buradan ayrılan aileler, yüksek kiraları karşılayamadıkları için geri dönmüş. Üstelik sadece onlar da değil. Evsiz kalan, sığınabileceği başka bir yeri ve maddi imkânı olmayanlar da son çare olarak buraya yerleşmiş. Deyim yerindeyse bu alan, ufak bir mahalleye dönüşmüş. Burada doğup büyüyenler olduğu gibi, son birkaç yıl içinde gelip yerleşenler de var.

Buradaki zorlu yaşam koşullarından en çok çocuklar etkileniyor. Sadece bir kilometre ötedeki okulun ders zilinin sesi buradan duyuluyor olsa da çocukların büyük çoğunluğu ya okula gidemiyor ya da daha fazla gidemeyeceğini bilerek büyüyor. Biz de o çocukların anneleri ile konuştuk.

BİRİ AYAKKABI BOYACISI, DİĞERİ ÇÖPTEN ERZAK TOPLUYOR

Nazife Yoğun, Van depremini yaşayanlardan. Kendisiyle beraber bir oğlu, kirada yaşadıkları evin enkazının altında kalmış ve ancak saatler sonra kurtarılabilmiş. Biri 16, diğeri 17 yaşında iki erkek çocuk sahibi olan Yoğun, çocuklarını ancak beşinci ve altıncı sınıfa kadar okutabilmiş. Sonrasını ise şöyle anlatıyor: “Biz depremden sonra mecburen buraya geldik. Çocuklarım küçüktü, eşim çalışamıyordu. 13 yıl geçti, çocuklarım büyüdü ama halen buradayız. Çocuklarımı okutamadım. Şimdi oğullarımdan biri ayakkabı boyacılığı yapıyor, diğeri ise çöpten bir şeyler toplayarak eve getiriyor. Yetkililer bizi de düşünsün. Bizi düşünürlerse, biz de diğer insanlar gibi yaşamayı severiz. Kimse bizi görmüyor, el uzatmıyor.”

Buradaki çocukların çoğu aynı ilkokula gidiyor. Ders saat 08.00’da başlıyor, 14.00’da sona eriyor. Anneler, bu saatler içinde acıkacak olan çocukları için bir beslenme çantası hazırlamak istese bile bu çoğu zaman mümkün olmuyor. Memihan Polat da o annelerden biri.

ÇOCUKLARIN BESLENME ÇANTASI BOŞ

İki yıl önce yaşadıkları evden kirayı ödeyemedikleri için çıkarılan ve gelip buradaki boş bir konteynere ailesi ile birlikte yerleşen Polat, yaşadıkları zorluklardan dolayı çocuklarını okuldan almayı düşündüğünü söylüyor: “Her gün başka bir şeye katlanıyoruz. Okulda yemek verilmiyor. Beslenme çantalarına benim bir şeyler bırakmam lazım ama yok. Bazen patates, bazen bir parça peynir bırakıyorum çantalarına. Okuldan bir şey istendiği zaman alamıyoruz. Çocukturlar, hevesleniyorlar, canları bir şey istiyor ama alamıyoruz. Böyle devam ederse ortaokul bittikten sonra alacağım. Lise, üniversite mümkün değil. Bizim yaşadığımız hayatı yaşamasınlar diye okutmak istiyorum ama imkânımız yok.”

‘DAHA FAZLA NASIL GÖNDEREBİLİRİM OKULA?’

Özkaya ailesi de 13 yıldır burada yaşıyor. Ailenin babası, geçirdiği rahatsızlıklarından dolayı çalışamıyor. Anne Semra Özkaya ise “Ekmek almaya bile yetmiyor” dediği sosyal destek ödeneği ile üç çocuğundan ikisini okutmaya çalışıyor. O da çocuklarını okula daha fazla gönderemeyeceğinden endişe ediyor: “Ben 13 yıldır burada yaşıyorum. Meğerse hiç ev hayatı yaşamamışım. Bazen babamın evine gidiyorum, saray gibi geliyor. Üç tane çocuğum var, üçü de burada doğdu. İkisi okula gidiyor. Okulun, çocuklardan bazı istekleri oluyor, alamıyoruz. Mesela üniforma istediler ama onu da alamıyoruz. Devlet çocuklara kitap veriyor ama okul bazen başka kitaplar da istiyor, testler istiyor. Onları da alamıyoruz. Çocuklarım her şeyden geri kalıyor. Dördüncü sınıfa giden çocuğum bile halen bir şey öğrenemedi. Daha fazla nasıl gönderebilirim okula?”

SALGIN HASTALIK TEHLİKESİ

Bu konteyner kentteki bir diğer sorun ise çevre kirliliği ve buna bağlı olarak gelişen sağlık sorunları. Ne yazık ki bundan da yine en çok çocuklar etkileniyor. Uzun zamandır gönüllü olarak, eşi ile birlikte, konteyner kenti sık sık ziyaret eden doktor Ömer Alpago ile burada karşılaştık. Alpago, çocukların yaşadıkları ve yaşayabilecekleri sağlık sorunlarına dikkat çekiyor: “Burada yaşayan çocukların kış aylarında çok sık alt solunum yolu hastalıkları geçiriyor. Bu çocuklar temel besin ihtiyaçlarını bile bulmakta zorlanıyorlar. Anneler bebeklerine süt vermekte zorlanıyor. Bu besin eksikliklerine bağlı olarak, çocukların adaptasyon, motivasyon ve derste kalma süresi de azalıyor. Burada en çok endişelendiğimiz şey, bir salgın hastalığın ortaya çıkması. Buradaki her on çocuktan yedisinin, özellikle de kız çocukların, saçlarında bit vardır mutlaka. Çoğunun bağırsak enfeksiyonu var. Bu çocukların ilerde gelişim problemleri olacak ve büyüyemeyecekler.”