Varank'a çevrecilerden tepki: Sömürge madenciliğine karşı mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz

Bakan Varank’ın “Maden tartışmaları siyasi saiklerle oluyor” sözlerine Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği'nden tepki geldi: Sömürge madenciliğine karşı mücadelemizi sürdüreceğiz.

Abone ol

DUVAR - Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Çanakkale'nin Lapseki ilçesinde Nurol Holding-TÜMAD Madencilik tarafından işletilen Lapseki Altın Madeni’nde incelemelerde bulundu. Bakan Varank ziyaret sonrası ‘Milli madencilik politikası’ ifadesini kullanarak millileşme vurgusu yaptı. Varank, “Maden tartışmalarının çoğunluğu siyasi saiklerle oluyor” diye konuştu.

Halktv’den Eda Narin’e Bakan Varank’ın açıklamalarını değerlendiren Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği Başkanı Süheyla Doğan, AK Parti’nin iktidara gelmesinden hemen sonra ‘Maden Yasası Değişikliği’ olarak bilinen bir düzenleme ile birçok kanunda değişiklik yaptığını hatırlatarak, “Bu düzenleme ile madencilere dikensiz gül bahçesi yaratıldı. Ülkenin her yanında madencilik yapılabilir hale geldi. Bir sürü destek ve teşvik verildi” dedi.

‘KAZDAĞLARI’NIN YÜZDE 79’U MADEN RUHSATLARI İLE KAPATILDI’

1980’li yıllarda başlayan özelleştirme politikalarının sonucu olarak AK Parti iktidarı ile birlikte kamusal madencilikten tamamen çıkılıp onun yerine özel sektör madenciliğine geçildiğini belirten Doğan, “Ülkenin her tarafı maden alanı olarak parsellendi. Kamunun elindeki her türlü bilgi özel sektörün hizmetine sunuldu. Maden alanları hızla ihale edilerek yabancı ve yerli şirketlere satıldı. Ülke adeta işgal edildi. Madenciliğe kapalı çok az alan kaldı. Ülkenin yüzölçümünün en az yüzde 60’ı, Kazdağları’nın yüzde 79’u maden ruhsatları ile kapatıldı. Yabancı ve yerli şirketler dağlarımızı delik deşik etmeye başladı. Halihazırda 20’ye yakın çalışan altın madeni projesi var” ifadelerini kullandı.

‘ÇEVRE FELAKETLERİ YAŞANDI’

Doğan, altının siyanürle yıkanması işlemi olan ‘siyanür liçi’ uygulanarak yapılan altın madenciliğinin çevresel risklerine dikkat çekerek, “Hem dünyada, hem de ülkemizde yaşanan maden felaketleri yüzünden ciddi çevre felaketleri yaşandı, insanlar ve doğa büyük zararlar gördü. Romanya’daki büyük maden kazasından sonra Avrupa Birliği Parlamentosu siyanür liçinin yasaklanmasına dair tavsiye kararı aldı ve çoğu ülke bu karara uyarak siyanür liçli altın madenciliğini yasakladı” dedi.

‘ALTIN  MADENCİLİĞİNE İHTİYAÇ YOK’

Altının spekülatif bir maden olduğuna dikkat çeken Doğan, yaşamsal ihtiyaçlar için elzem olmadığının altını çizdi. Doğan, dünya üzerinde bugüne kadar çıkartılmış olan altın madeni miktarının yaşamsal ihtiyaçlar için gereğinden fazla olduğunu belirterek, “Yeni altın madeni çıkarmaya ve doğaya çok ciddi zarar veren bu madenciliğe ihtiyaç yok. Özel sektör tarafından çıkartılan altın madenlerinin tamamı çıkartan şirketin oluyor ve yalnızca ocak başı bedelinin yüzde 2.25-4.5 arasında devlet payı alınıyor. Çıkartılan altın devlet tarafından satın alınıyor ve bankaların kasalarına, yer altına saklanıyor. Devlet; halkın, kamunun olması gereken madeni yeniden özel sektörden satın alıyor. Mevcut maden yasası ile gerçekleştirilen ve kârı şirketlere, zararı ve riski halka yıkan bu madenciliğin de hiçbir kamu yararı yok” ifadelerini kullandı.

‘MADEN ALANLARI ASLA ESKİ HALİNE GELMİYOR’

Madencilik faaliyetleri sonrası yapılan rehabilitasyon çalışmalarını “tam bir yalan” olarak değerlendiren Doğan, “Madencilik yapılan ve tonlarca siyanür, sülfirik asit gibi kimyasallar kullanılan maden alanları asla eski haline gelmiyor. Hatta çoğu yerde terk edilip gidiliyor. Maden felaketleri sonrasında kesilen cezalar da asla doğaya verilen zararı karşılamıyor” diye kaydetti.

‘SÖMÜRGE MADENCİLİĞİNE KARŞI MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRMEYE DEVAM EDECEĞİZ’

Bakan Varank’ın “Madenler konusunda ülkemizde zaman zaman farklı tartışmalar olabiliyor. Ben açık konuşacağım. Bunların çoğunluğunun siyasi saiklerle olduğunu bilmemiz gerekiyor” sözlerine ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Doğan, şu ifadeleri kullandı:

“Ülkemizdeki sömürge madenciliğine, halkı hiçe sayan, halkı evinden, barkından, tarlasından, ormanından, havası, suyundan eden, çevreyi kirleten, orman ekosistemlerini tarumar eden, şirketlerin kârına kâr katan ve riski halka yıkan bu madenciliğe karşı çıkıyoruz. Bu tabii ki siyasi bir duruştur. Ancak iktidar karşıtlığı üzerinden değil, bilimsel ve ahlaki, etik temeli olan bir karşı çıkıştır. Halktan ve haklıdan yana bir duruştur. Sömürge madenciliğine karşı mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz. Sayın Bakan’ı sömürge madenciliği yerine halktan yana ve doğayı ve ekosistemi gözeten kamusal bir madencilik politikası uygulamaya, madencilikle sağlanan 5-10 yıllık geçici istihdam yerine tarım ve turizm gibi kalıcı istihdam olanakları yaratan politikalar üretmeye çağırıyoruz.”