Üçüncü yazı oldu ve yazı uzadıkça işsiz okurlar çoğalıyor. Güçleniyoruz yani! Lefebvre ‘ Tüm bireysel ve toplumsal yoksulluk, çalışma tutkusundan doğmuştur.’ diyordu. Bunu vurgulayan son iki madde ile devam ediyoruz ‘10 maddede işsizlikle yaşama sanatı’na…
9- ‘Dünyanın en bölücü şeyi okullardır.’ diyen Ivan Illich ‘işsizlik’ statüsü konusunda da bir kez daha haklıdır. Çünkü işsizler de aynı görülmez bu sistemde. Eğer okumamış ve işsizseniz ‘serseri’, okumuş ama işsizseniz ‘aylak’sınızdır. ‘Serseri’ her zaman dışlanırken ‘Aylak’ bir yere kadar hoş görülür. Fakat daha önce yazdığım gibi, ikisinde de işsizseniz sadece parasızsınız anlamına gelmez bu, statünüzü de kaybedersiniz. Bu yüzden sevgili işsizler, bunun tek çözümü, yeni bir ‘statü’yü savunmaktır ki bu da ‘düzen karşıtı’ olmaktır. Yani boşuna iş aramayın, zaten bulamayacaksınız. Etrafınıza bir bakın herkes iş arıyor ve herkes peş peşe işsiz kalıyor. Bu durumda nasıl ve hangi koşullarda iş bulabileceksiniz? Hatta ararsanız, ailenizden bile saklayın. Çünkü ‘düzen karşıtı’ olmak hem sizin için en iyi statü, hem akıl sağlığınız için tek çözüm ve insanlık için gerçekten en onurlu direniştir.
Cambridge’de anlatmışlardı: Bir Hintli Cambridge felsefeyi bitirmiş, Hindistan’a dönüp bir felsefeci dükkanı (!) açmış. Kapıya ‘Cambridge felsefe mezunu’ diye tabela asmış. Bir süre işler gayet iyi gitmiş ama sonra birden pek kimse gelmemeye başlamış. Başını çıkarıp dışarı bakmış, karşıya başka felsefeci açılmış ve herkes oraya gidiyor. O felsefecinin kapısında bir tabela asılıymış: ‘Cambridge’den terk’!
10- Bu madde daha çok yakın gelecek işsizleri içindir. Şu anda çalışanlar, peş peşe yaprak dökümü gibi işten atılmalara karşı atılmamak için daha çok ve sıkı çalışmaya başlarlar. Bu kesinlikle yanlıştır. Ne kadar çok çalışırsanız o kadar çok kişi işsiz kalır. Ne kadar çok kişi işsiz kalırsa, sizin işten atılmanız o kadar kolaylaşır. Ne kadar çok çalışsanız da sizden daha fazla ve kötü koşullarda çalışabilecek işsizler vardır. Yani işten atılmamak için daha az çalışmak gerekir. Bu sizin orada insan ihtiyacı doğurur. Ülkemin bütün işçileri; işsiz kalmamak için az çalış, işi sabote et, üretimi yavaşlat. Senin ve kardeşlerinin iş güvenliği buna bağlıdır ve unutmayın ki ‘ceza sömürgelerinde kürek mahkûmları günde 6 saat, Antiller'deki köleler 9 saat’ çalışmaktadır. Sen kaç saat çalışıyorsun?
İşsizliğin içinde yaşamı sürdürebilme sanatı dayanışmadan geçer. İki şeyi anlatarak bu yazı dizisini bitirmek istiyorum:
Yerli çocuklarıyla beyaz çocukları yarıştırıldıklarında, yerli çocuklar bir engele geldiklerinde, onlara yardım etmek için diğerlerini bekliyorlardı. Onlara ‘Neden bunu yapıyorsunuz?’ diye sorduklarında, ‘Bundan sonra daha büyük bir engel karşımıza çıktığında birlikte olmazsak onu nasıl aşabiliriz ki?’ diyorlardı.
Toplama kamplarında gaz odalarına insanlar doldurulup, yavaş yavaş gaz verilmeye başlandığında önce güçsüzler yere düşüyor, diğerleri biraz daha yaşamak için onların sırtına çıkıyorlar ve 15 saniye fazla yaşıyorlardı.
Yani seçim sizin, ya yerli çocukları gibi birlikte engelleri aşacağız ya da 15 saniye daha fazla yaşamak için kardeşlerimizin sırtlarına çıkacağız.