Hiç hesapta yoktu aslında. Geçen yaz LeBron James, Los Angeles'a uçakla indiğinde Lakers'ın yeniden yarışta olması bekleniyordu. Kimileri bu başarısızlığın faturasını koç Luke Walton'a kesiyor. Aslında resme bu karanlık boyaları süren ressamın Lakers yönetminden başkası değil. Elimize bir kalem alalım ve kasete sokalım, meseleyi manuel olarak geriye saralım. Öyle zaman makinesine de binmemize gerek yok. Çünkü spor aleminde “dün” o kadar uzak değildir.
NBA'de toplamda 30 takım var. Normal sezon 82 maçtan oluşuyor. Her takım 82 maç yapıyor. Normal sezonun bitiminde her iki konferanstan sekizer, toplamda 16 takım playoff'lara kalır. İki konferansın şampiyonu karşılaşır sonunda ve seriyi kazanan NBA'in şampiyonu olur. Kimilerine göre bu Dünya Şampiyonu demek oluyor. Peki kalan 14 takıma ne olur? Nisan sonunda playoff'lar başlarken onlar evlerine döner ve haziranın ortasına kadar sürecek playoff'ları ellerinde patlamış mısır ile TV'den izlerler. Bu sezon Los Angeles Lakers'ın tüm oyuncuları playoff'ları evden seyredecek. Peki ya idari kadro? Onlar asıl o zaman mesai yapmak zorunda kalacaklar. Neden mi? Çok basit, anlatalım.
Şu anda LA Lakers'ın durumunun Titanik filminden hiçbir farkı yok aslında. Çok büyük hayallerle inşa edilen bir gemi. Karnaval havasında Southampton Limanı'ndan ayrılık. Bir New York hayali. Yeni dünyaya ayak basma hayali. Karanlıkta görülmeyen bir aysberg ve “güm!”, sert bir kaza. Batmaya başlayan gemiyle birçok insanın hayali de batıyordu. Bu hikayede Lakers, Titanik pozisyonunda. Hani gemi batarken müziklerini çalmaya devam eden kemancılar vardı? LeBron James'in bulunduğu durum bizzat böyle diyebiliriz. Lakers, şu an itibariyle batıyor... Kemancılar ise çalmaya devam ediyor.
Şimdi yazımızın başında bahsettiğimiz “kalem” ve “kaset”i elimize alalım ve konuyu bir iki şarkı geriye saralım. Sezon başında NBA'de gündem neydi? Spor dünyası neyi konuşuyordu? LeBron James, 16 kez şampiyon olmuş, sayısız efsanenin formasını giydiği Lakers formasını üzerine geçirmişti. Kimileri bahisleri yüksekten açıyordu, kimileri ise daha temkinli atıp tutuyordu. Ama ben dahil tüm NBA medya ailesi olağanüstü beklentiler içine girdi. Belki de bu kocaman beklenti Lakers'ın bu noktaya gelmesine neden oldu, kim bilir.
Lakers, yıllardır yeniden yapılanma içindeydi güya. Sezon başında Brook Lopez ile yollarını ayırdılar. Magic Johnson, daha sonra bu genç kadronun arasına genç bir süper yıldızı getiremeyince 33 yaşındaki LeBron James'i katarak kara bulutları dağıtacağını düşündü. Önce buradan yürüdüler. Kadroya ne alakaysa Lance Stephenson'ı kattılar. Golden State'in zayıf halkası Javale McGee'yi transfer ettiler. Sezon başlayınca bir de takıma savunmada direnç getirsin diye veteran oyuncu Tyson Chandler'ı dahil ettiler. LeBron James, kariyeri boyunca etrafında iyi şutörler ile oynamaya yatkın bir oyuncu. Şut atabilen bir uzun olan Brook Lopez takımdan hangi basketbol zekasıyla gönderildi gerçekten merak ediyorum.
Sezonu kör topal götürüyorken şampiyonluk hayal gibi duruyordu ama “Lakers playoff'lara beş veya altıncı sıradan girer mi” diye de merak ediliyordu. New Orleans Pelicans'tan ayrılmak isteyen Anthony Davis'i takıma katmak için çırpınan Lakers, tüm oyuncularını masaya koydu. Lakers kadrosu zaten genç ve deneyimsiz. Kendini manav tezgahında gibi hisseden oyuncuların bir anda kimyaları bozuldu. Lakers maçlarını açıp bir göz gezdirirseniz, oyuncuları teneffüse çıkmak için sıkılarak dakikaları sayan öğrenci modeline benzetebilirsiniz. Ne Anthony Davis'miş ya! Lakers yöneticileri neredeyse masör dahil, tüm oyuncuları, artı tesis çalışanlarını bile vermeye hazırdı. Peki sonra ne oldu? Anthony Davis'in “takas işi” yattı. Bir sakatlık geçiren LeBron James ve “bum!”, Lakers sezonu kapattı.
Evet, normal sezonun bitmesine 15 maç kaldı ve Lakers matematiksel olarak olmasa da psikolojik olarak sezonu kapatmıştır. 29 senedir NBA'i kanlı canlı takip ediyorum. Tarihini tersten bile anlatabilirim ama son 29 senesine gözlerimle tanıklık ettim. O kadar olay transfer, sansasyonel takas gördüm ama böylesine skandala şahit olmadım. O kadar amatörce ve o kadar rezil bir tablo çizildi ki... Bu dünyada da tartışılmaya başlandı. Çünkü sonuçta bu bir iş. İş dünyasından her şey her zaman yolunda gitmeyebilir, en azından beklendiği gibi gitmeyebilir. Ama işin nasıl yol aldığı bazen daha önemli bir meseledir. Bugün Los Angeles Lakers'ın büyüklüğü tartışılmaya başlandı. “Lakers ne zaman bir oyuncuyu istemiş de alamamış?” tezi ve görüşleri çürümeye başladı. Ama bu istedikleri oyuncu Anthony Davis'i alamadıkları için değil, süreci skandal yönettikleri için.
Lakers, şu anda batmaya hazır bir Titanik durumunda. Lakers yönetimi bu yaz muhakkak yine sansasyonel hamleler yapacaktır ondan hiç şüphem yok. LeBron için “acaba ayrılır mı?” sorusu soruluyor ve tartışılıyor. Bilirsiniz ki gemiyi ilk fareler terk eder. Batmakta olan gemide şu ana kadar keman çalan LeBron James ve basketbol müdürü Magic Johnson bakalım yaz aylarında nasıl pozisyon alacaklar? Filikalara mı atlayacaklar yoksa gemide mi kalacaklar?