Vebadan koronaya: Ölümün sanatı
Bulaşıcı hastalıkların resim sanatına yansıması, 1347 yılında ortaya çıkan ve durdurulamaz bir biçimde yayılıp Avrupa nüfusunun üçte birinin ölümüne neden olan 'veba' ile başladı. Vebanın ve salgın hastalıkların her dönemde farklı biçimlerde yeniden ortaya çıkması ölüm-veba kavramının, resimlerde daha sert ve daha karamsar bir biçimde tasvir edilmesine neden oldu.
DUVAR - Yaklaşık bir yıldır hayatımızın her alanına nüfuz eden bir virüsle yasamaya çalışıyoruz: Covid-19. İlk ortaya çıktığı dönemlerde onu hemen kavramamız ve uyum sağlamamız elbette kolay olmadı. Ayrıca herhangi bir 'hazır bulunuşluğumuzun' olmadığı bu virüse karşı nasıl bir savunma geliştireceğimiz konusunda da bir fikrimiz yoktu, bu yüzden hayatta kalabilmek için bize söylenen her şeyi yerine getirmeye koyulduk. Evlerimize kapandık, pencerelerimizi kapattık, 'teması' kestik. Ölümü, kendimizden ve sevdiklerimizden olabildiğince uzak tutmaya çalıştık. Çünkü zamanla kavramaya başlamıştık ki bu virüsü yok etmek de yaşatmak da bizim 'ellerimizde'ydi. Bundan 600 yıl öncesinde yaşanan bulaşıcı hastalıkların tarihini incelediğimizde ise ölümün kapalı pencerelerden dahi içeri sızdığını, kontrol edilemez bir vahşetle ilerlediğini görüyoruz. Peki, geçtiği her noktayı talan eden ölümü, durdurmanın yolu neydi? Onunla yaşamaya alışmak!
(Resim: A detail from an 18th-century oil painting depiction of the Dance of Death.)