Yıllar evvel bir arkadaşım canlıların dörde ayrıldığını söylemişti. İnsanlar, hayvanlar, bitkiler ve de veliler. Mantarları da hayvan ve bitki arası bir şey oldukları için ayrı bir tür sayanlar var ama şimdi o konuya girmeyelim demişti. Kuşkusuz “Veli” derken de, ermiş devirmişlerin yüce makamlarından söz etmiyordu. Anaokulundan başlayarak, mümkünse kırk elli yaşlarına gelinceye kadar çocuğunu dakika dakika takip eden, sosyal medya hesaplarını saatlerce inceleyen, ebeveyn olarak arkadaşlığa kabul edilmiyorsa sahte bir hesap alıp çocuğun sayfasına sızmayı düşünen, ev ödevlerini yapabilmek için matematik ve fizik kursları alan bazı ebeveynlerden söz ediyordu.
Oldum olası “tür” çalışmalarını seven biri olarak, derhal dikkat kesilmiştim. Bir tür olarak veli! Bir sosyal tip olarak veli...Waww demiştim kendi kendime, çok incelenesi bir alan. Bir yüksek lisans öğrencimi bu konuda araştırma yapmaya, tez filan yazmaya teşvik edecektim ki (neyse ki) üniversiteden atıldım. Yine de söyleyeyim, veli tipinin sosyolojik bir bağlamda incelenmesi gereklidir. Finlandiyalı velilerle karşılaştırmalı bir çalışma daha da makbule geçer.
Bazı arkadaşlarımın veli whatsapp gruplarıyla serüvenine tanık olunca ve evvelsi gün de bir feysbuk arkadaşımın bu gruplardan tatlı tatlı şikayet ettiğini görünce şu konuya hiç değilse şu köşeciğimde bir el atayım dedim. Başka ülkelerde veli whatsapp grubu biçiminde bir sosyal ağ örgütlenmesi olup olmadığını da kurcaladım biraz.
Biz çocukken, yani yarım yüzyıl kadar önce, yurtta ve cihanda sosyal medya ya da whatsapp veli grubu zaten olmadığı gibi, kanlı canlı veli gruplaşmaları, hatta ondan da geçtim, “çocukluk” diye bir şey bile yoktu biliyorsunuz. Bazı büyük şehirlerin mutena muhitlerinde çocukluğa rastlayabilirdiniz belki. Sadece o kadar. Dahası, ergenlik ve hatta kimsede psikoloji diye bir şey de yoktu. Psikoloji olmadığı için bilinçdışı da oluşamıyordu, depresyona da giremiyorduk. Büyüyorduk bir şekil. Şimdiki çocukların olağan ergenlik hallerini görünce bayağı bir şaşırıyorum. O bünyeleri ele geçiren yaratığımsı enerji, duvara tırmanmıyorsa, tam olarak nerede duruyordu bizim zamanımızda? Açığa çıkamıyor, bilinçdışına akamıyor ve bunalıma dönüşmesi de biraz lükse kaçıyorsa, alıp başını nerelere gidiyordu o enerji?
Sonra hatırladım tabii. Okuldan ve kapı önünde sınırlı bir zaman aralığında oynanan çelik çomak ya da yakan top gibi oyunlardan arta kalan enerjimizi biz de büyükler gibi gündelik hayatın yeniden üretimi işine sarf ediyorduk. Ergenlik yılları boyunca, toplamda kaç kilo pirinç ayıkladığımı, anne gözetiminde ne miktar mantı doldurduğumu, bol sarımsakla zeytinyağında kavrulması gereken haşlanmış yeşil fasulyeleri tavada kaç saat çevirip durduğumu ya da kaç adet közlenmiş patlıcanı soyup ezerek söğürme yaptığımı inanın hatırlayamıyorum. Birçok çocuğun hayatında bu işler vardı. Bazılarımız daha yedi sekiz yaşından itibaren küçük kardeşine göz kulak olmaya başlar, bazılarımız temizlik yapılırken toz alır ve bazılarımız da mütemadiyen getir götür işlerine bakardı. Bilhassa kız çocukları böyle böyle büyürdü. Balkondan pis pis etrafı kesen erkek çocuklar ise bir nebze olsun ergen takılabiliyor, çok karmaşık olmasa da belirli bir cigabaytta bir bilinçdışına sahip olabiliyordu. Yoksa öyle, ergenlik, psikoloji veya bunalım falan, annemin de dediği gibi, hep sonradan sonradan çıktı. Bizim zamanımızda sivilceler dışında bunların hiçbiri yoktu. Eh işte çocuklarının teribble two, monster seven, horrible adölesan filan gibi dönemlerinin peşinde debelenmeleri gerekmeyince, veliler de evrimlerini tamamlayarak ayrı bir tür oluşturamıyor, normal insani vasıflarıylan yaşayıp gidiyorlardı.
Gelelim günümüzün veli whatsapp gruplarına. Hakikaten oralarda what’s up sayın okurlar?
Oralarda ne olduğuna, geçen yıl bir ekşi sözlük yazarının telefon numarasının yanlışlıkla 3-J sınıfı velileri isimli bir whatsapp grubuna eklenmesiyle tanık olmuştuk. Ne ponçiklikler, ne kurabiyeler, ne kısırlar ve ne ikramlar dönüyordu bu gruplarda... Ebeveynler sınıf başkanı seçiminde evlatlarından daha hararetle taraf oluyordu. Nitekim bu gruba yanlışlıkla eklenmekle kalmayıp, neredeyse aynı sınıfta bir evladı olduğunu sanacak kadar kendini yazışmalara kaptıran yazarımızın sonunu da sınıf başkanı olma ihtimalini sevmediği Furkan getiriyordu. Ayy gerçekten çok tatlı bir hikayeydi, komikti, bildiğiniz gibi değildi. Muhakkak rastlamışsınızdır ama rastlamadıysanız da buyrun okuyun. Şu linkte de veli whatsapp gruplarının haline dair başka bir parodi dönüyor ki bence bunu da kaçırmayın.
Çok şaşırtıcı ama veli whatsapp grupları made in Turkey bir olay da değilmiş arkadaşlar! Aha bakın, olaylar Birleşik Krallık’ta geçiyor. Şimdi tabii oralarda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın nasihatlerinin tahrik ettiği üç (hatta dört) çocuk kıskançlığı da yok değil tabii. Rahmetli Diana’nın gelini Kate’in mesela, beş yılda tam üç çocuk doğurduğunu size daha evvel de söylemiştim. Leyn, bu çocuklara öyle çeyrek meyrek de takılmaz, Emine’anım ne taktı acaba? Saraylararası münasebetler çok zor iş vallahi. Öteki gelin, gara guzu Meghan’ın da üç aylık hamile olduğu imparatorluk ahalisine dün duyuruldu, ortalık sevinçten yıkılıyor. Onun hediyesini bari atlamasa bizimkiler.
Yeri gelmişken söyleyeyim, bu ara biraz da Ürdün Kraliçesi Rana’yı takibe alacağım sosyal medyadan. Biritiş, Japon kraliçelerini, tirileçelerini, prenseslerini filan yazıyorum da onun neyi eksik? Onu da yazacağım bir gün nasipse. Üstelik de dört çocuğu var maşallah. Kraliyet ailelerinden, dört çocuktan filan söz etmişken, sayın Cumhurbaşkanımızın da dört çocuğu ve sekiz torunu var biliyorsunuz. Esra-Berat ile Bilal-Reyyan çiftleri üçer çocuklarını yapıp kenara koymuşlar. Fakat anladığım kadarıyla, yıllardır evli olan Burak Albayrak’ın sadece bir çocuğu varmış! Babasının öğüdüne pek kulak asmıyor anlaşılan. Sümeyye-Selçuk çiftinin de bir çocuğu var ama onlar zaten yeni evli. Neyse, konuyu daha fazla dağıtmayayım. Bizim saray efradı whatsapp veli gruplarına kayıt yapmış mı, ikram sırası kendilerine geldiğinde, ejder meyvesi eşliğinde tartaletli zeytin ezmesi gönderiyorlar mı okula, tüm çabalamalarıma rağmen bunu da öğrenemedim maalesef...
Veliler ve whatsapp grupları diyordum. Bu gruplara genellikle sınıf öğretmenlerini de alıyorlar. Onların durumu gerçekten de epeyce zor olabiliyor. Herkeşin çocuğu sonuçta ilkokulu bir şekilde bitiriyor. Fakat sınıf öğretmenlerinin ilkokul serüveni ömür boyu bitmiyor. Neyse ki grubu sessize alma imkanı da yok değil. Bu konudaki haberi de Zaytung’dan alalım ki tam olsun.
Böyle yani bu whatsapp grupları. Veli insanına beslenme, ödevler ve çocuk sosyalliği üzerinde tam kontrol imkanı vermesi bakımından inanılmaz bir nimet. Fakat yine de çok da şey etmemek lazım...