Verilerle cinsiyet eşitsizliğinin yansımaları
Mevcut bulgular, 60 bin ücretli çalışanın bulunduğu sivil toplum alanında, kadınların sivil toplum kuruluşlarına (STK) katılımının düşük oranda olduğunu gösteriyor.
Derya Kap
Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitsizliği kaçınılmaz olarak sivil alanda da yaygın. Araştırmalar ve bu yazıda deneyimlerini paylaşan kadınlar, kadın ve LGBTİ+’lara yönelik cinsiyet temelli ayrımcılık konusunda ortaklaşıyor. Türkiye’de genel olarak sivil toplumun hâlâ “erkek ve ağırlıkla yaşlı STK’lardan oluşan bir dünya” olduğunu gösteren saptamalar, hak temelli STK’larda da geçerli görünüyor. Sivil toplumda “acil” sorunlardan toplumsal cinsiyet eşitliğine sıra gelmiyor.
SİVİL TOPLUMUN MEVCUT DURUMU
Sivil toplumda kadın ve LGBTİ+ bireylerin mevcut durumunu toplumsal cinsiyet eşitliği dinamikleri özelinde incelerken, Türkiye’deki sivil toplumun genel durumuna değinmek gerekiyor öncelikle. Sivil toplum demokratik bir toplumun tesisi için hayati bir role sahip; zira yasama, yürütme, yargı erki ve medyadan sonra “beşinci güç” olarak tanımlanıyor. Öte yandan, kamu sektörü ve özel sektörün yanında "üçüncü sektör" olarak tarif ediliyor.
Resmi verilere göre, Türkiye’de faal 121 binin üzerinde dernek, 6 bine yakın vakıf, 600 civarında sendika, 3 bin oda ve 53 bin kooperatif bulunuyor. 84 milyon nüfuslu Türkiye’de dernek üye sayısı 12 milyon civarında. Nüfusa oranladığımızda, bu oran gelişmiş ülkelere kıyasla oldukça düşük. Dernek organlarına seçilen üyelerin cinsiyetlere göre dağılımı ise 2018 yılına ait verilere göre şöyle: Kadın üye sayısı, 1.851.963 (yüzde 18.85), erkek üye sayısı, 7.974.192 (yüzde 81.15).
Son yıllarda STK’ların faaliyet alanlarının çeşitlenmesine ve sayılarının artmasına karşın, özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrası yaşanan OHAL süreci, mevzuatta yapılan değişiklikler ve pandemiyle ilişkili kısıtlamalar nedeniyle sivil alanın giderek daraldığı, örgütlenme özgürlüğü ihlallerinin arttığı ve bu özgürlüklerin genişletilmesi gerektiğine işaret eden tespitler yaygın olarak dile getiriliyor. Bu gelişmelerin bir sonucu olarak Türkiye’de cinsiyete duyarlı veriye sınırlı ölçüde ulaşılabilmesi, sivil toplumda eşitlik temelinde araştırma yürütmeyi ve analiz raporları üretmeyi güçleştiriyor. Resmî kurumlar cinsiyete duyarlı veri oluşturmada oldukça sınırlı kalıyor. Bu nedenle, Türkiye’de sivil toplumda faaliyet yürüten kadın ve LGBTİ+ların toplumsal cinsiyet eşitliğine dair dile getirdikleri deneyim ve tespitler özellikle önem teşkil ediyor.
TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ VE SİVİL ALAN: KAT EDİLMESİ GEREKEN UZUN YOL
“Toplumsal cinsiyet” kavramı, “kadın-erkek” toplumsal cinsiyet kimlik ve rollerinin pratiklerle şekillendiğini ve değiştirilebilir olduğunu kabul eder. Kavram, kadın, erkek ve LGBTİ+’ların toplum yaşamına eşitlikçi bir düzlemde katılımlarını tanım olarak içerir. UNDP Türkiye tarafından yayımlanan detaylı bir araştırma ise, Türkiye’nin toplumsal cinsiyet eşitliği performansının ülkenin insani gelişmede kaydettiği ilerlemelerin geneline kıyasla gerisinde kaldığını gösteriyor. Türkiye, UNDP İnsani Gelişme Endeksi’ne (İGE) göre son 20 yılda düzenli ilerleme göstermiş ve 2019 yılında 189 ülke arasında 54’üncü sırada (“çok yüksek insani gelişme” kategorisinde) yer almış durumda. Ancak, Türkiye cinsiyete göre ayrıştırılarak Toplumsal Cinsiyete Dayalı Gelişme Endeksi (TCDGE) ile sıralamada dünyada 162 ülke arasında 68’inci sırada bulunuyor ve OECD ülkeleri arasında da TCDGE endeksine göre en alt sırada yer alıyor.
Toplumsal cinsiyet eşitliği alanında gelişmeleri özetleyen bir diğer araştırmaya göre ise Türkiye, “toplumsal cinsiyet eşitliğinde evrensel norm ve stratejilerden giderek daha çok uzaklaşıyor.” Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini İzleme Yıllık Raporu’nda da gösterildiği üzere, 2018 yılından bu yana devlet resmî belgelerinde, ulusal eylem planlarında ve uygulamada toplumsal cinsiyet eşitliği temel bir norm olarak yer almıyor.
VERİLERLE SİVİL TOPLUMDA CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİ: “ERKEK STK’LAR DÜNYASI”
Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliğinin durumunu yukarıdaki bilgiler ışığında özetledikten sonra, sivil toplumda eşitsizliğin yansımalarına bakabiliriz. Mevcut bulgular, 60 bin ücretli çalışanın bulunduğu sivil toplum alanında, kadınların sivil toplum kuruluşlarına (STK) katılımının düşük oranda olduğunu gösteriyor. Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü göre; dernek organlarına seçilen üyelerin cinsiyet dağılımında kadınlar yüzde 18,85 iken, erkekler yüzde 81,15 erkekler düzeyinde. Karar alma mekanizmalarında erkeklerin yüksek orandaki varlığı, sivil alanda cinsiyet eşitliğinin yaygınlaşmadığını açıkça ortaya koyuyor. LGBTİ+’lar ise sivil alanda daha çok LGBTİ+ hak örgütlerinde ve kadın STK’larında kendilerine yer bulabiliyor.
Türkiye’de toplumsal cinsiyet temelli eşitsizlikler kaçınılmaz olarak sivil topluma da yansıyor. YADA Vakfı tarafından 2018 yılında yapılan kapsamlı bir araştırmada, katılımcıların yüzde 72.3’ü içinde oldukları STK’ların erkek üye ağırlıkta olduğunu söylerken; kadınların ağırlıkta olduğu STK’ların oranı sadece yüzde 10.4. Araştırmaya göre, Türkiye’deki dernek üyelerinin ortalama beşte biri kadınlardan, beşte dördü ise erkeklerden oluşuyor. Bu STK’ların da kayda değer bir kısmının kadın örgütlerinden oluştuğu dikkate alındığında “erkek bir STK’lar dünyası ile karşı karşıya olduğumuzu” görüyoruz. Diğer bir deyişle, nüfusun yarısını oluşturan kadınlar, sivil alanın ortalama onda birini oluşturuyor.
Türkiye’de STK’lara üye olan kadın sayısının yanı sıra, karar ve yönetim organlarında da kadınların varlığı sınırlı. Türkiye sivil toplumundaki kuruluşların yöneticileri ağırlıkla “erkek, orta eğitim seviyeli, orta yaş ve üzeri” kişilerden oluşuyor. YADA'nın araştırmasına göre, sınırlı sayıdaki kadın yöneticilerin ise daha genç olduğu; “30-39 yaş, yüksek eğitimli ve yüksek gelirli bir gruba dâhil olma eğilimleri” söz konusu. Genel olarak sivil topluma dâhil olan kadınların erkeklere kıyasla daha genç yaşta oldukları da söylenebilir. Ayrıca, kadın yöneticiler erkeklere göre sivil alanda daha eğitimliler. Üniversite veya yüksek lisans/doktora diploması sahip olma oranı kadın yöneticiler arasında yüzde 62.1 iken, bu eğitim dilimindeki erkeklerin oranı yüzde 42.3