Vicdani retçi Yazıcı ‘bitmeyen soruşturma senfonisini’ anlattı: ‘Gizliliğin ihlalini ihlal döngüsü'

Hakkında bir çok dava olan vicdani retçi Şendoğan Yazıcı, “Askeri Ceza Kanunu'na muhalefet” suçundan ifade verdi. Tutanağı sosyal medyada paylaşan Yazıcı bir soruşturmayla daha karşı karşıya kaldı.

Abone ol

İZMİR - 2010 yılında İstanbul'daki Harbiye Orduevi'nde vicdani ret kararını açıklayan Şendoğan Yazıcı hakkında 14 yılda sayısız dava açıldı. Hali hazırda 14 davası bulunan Yazıcı, 11 Eylül günü jandarma tarafından aranarak tekrar ifadeye çağırıldı. “1111 sayılı Askeri Ceza Kanunu'na muhalefet” suçundan ifadesi alınan Yazıcı, yaşadığı olayı sosyal medyadan duyurarak ifade tutanağını paylaştı. İfade tutanağını paylaşmasından üç gün sonra ise Yazıcı hakkında “soruşturmanın gizliliğini ihlal ettiği” gerekçesiyle bir soruşturma daha açıldı. Yazıcı, bu kez de "TCK 286'ya muhalefet" suçlamasıyla ifade verdi.

Bugüne kadar “Halkı askerlikten soğutma”, “Askeri ceza kanununa muhalefet” ve “Türkiye Cumhuriyeti'ni aşağılama” gibi birçok suçtan yargılanan Yazıcı ile hakkında açılan son soruşturmayı ve 14 yılda yaşadıklarını konuştuk.

SORUŞTURMANIN GİZLİLİĞİNİ İHLALİN İHLALİ…

“14 yıldır vicdani reddimi sürdürüyorum ve bu süreç boyunca jandarmada, poliste, savcılıkta, mahkemede defalarca ifade verdim. Ceberut sistemin, devlete biat etmeyi reddeden bireylere yönelik keyfi baskıları hiç hız kesmeden devam ediyor” diyen Yazıcı, “11 Eylül'de yine jandarmadan arandım, 1111 sayılı Askeri Ceza Kanunu'na muhalefetten ifade verdim. Her zamanki gibi ifademi sosyal medyada paylaştım. Üç gün geçti ki bu sefer de TCK 286'ya muhalefetten yani ‘soruşturmanın gizliliğini ihlal’ etmekten bir suçlama daha geldi. Absürt, değil mi? Sonsuz bir döngü gibi: ifademi paylaşmamdan dolayı 'gizliliği ihlal' ile suçlanıyorum; bu paylaşımı da yaparsam 'gizliliği ihlalin ihlalini ihlal' ile tekrar ifade vermem gerekecek. Belki de bu döngü, her adımda daha absürt bir 'ihlal ihlali' yaratana kadar sürecek. İfade sırasında soruşturmanın gizliliğine dair tek bir kelime bile edilmedi” dedi.

10 YILDA 14 DAVA AÇILDI

Hakkında şu an devam eden 14 dava olduğunu söyleyen Yazıcı, 2010 yılından bu yana devletin baskısı ile karşı karşıya kaldığını ifade etti. Yazıcı, şöyle devam etti;

“2010 yılında vicdani ret açıklaması yaptığımda başıma gelebilecekleri biliyordum. Bunlara hazırlıklıydım. Bu süreçten sonra dönem dönem şiddeti azalan dönem dönem de artan şekilde mahkeme, tutanak, para cezası, hesap blokesi yoluyla inanılmaz bir süreç yaşattılar. Şu anda 14 davam devam ediyor. 2’si AYM’de 8’i Asliye Ceza Mahkemesi’nde, 1 Ağır Ceza Mahkemesi’nde, 2 tane de istinafta var. Bu 14 davanın hazırlık sürecinde ifade, savcılık sürecinde ifade, mahkemede ifade bütün bunların toplamı ciddi bir mesaiye dönüyor. Bu makamları da verdiğim ifadelerle kendi vicdani reddimin kürsüsü olarak kullanmaya çalışıyorum. Aslında görünürde hiçbir şey yapmıyorlar. Görünürde zorla askere götürme yok ama bir ömür boyu eziyete dönüştürüyorlar bu süreçleri. İşe gidip geliyorum, gündelik hayatım devam ediyor. Ama bir gün bir telefon geliyor. Savcılıktan, emniyetten ya da jandarmadan arayıp herhangi bir konuda sistematik şekilde ifadeye çağırıyor. Gitmediğin zaman zorla getirmeye dönüyor. Bütün bunların üstesinden gelmeye çalışıyorum.”

‘FETÖ, PKK VE PYD’DEN YARGILANDIM, BERAAT ETTİM’

Yargılama süreçlerinde birçok absürt durum ile karşılaştığını da dile getiren Yazıcı, “kokteyl örgüt” suçlaması ile de yargılandığını anlattı. Yazıcı, “Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanma sürecim oldu. Sosyal medya paylaşımlarımdan yola çıkarak Gezi Direnişi’ni savunmam gerekçe gösterildi ve Gezi’nin arkasında da FETÖ olduğu iddiasıyla FETÖ’den beni yargıladılar. ‘Kobane Direnişi’ dediğim için içinde herhangi bir propaganda unsuru olmamasına rağmen ‘Devletin bölünmez bütünlüğünü yıkmaya teşebbüs’ suçlamasıyla yargılandım. FETÖ, PKK, PYD suçlamalarıyla yargılandım ve 18 yıl ceza istendi. Son duruşmada savcı beraat istedi ve beraat ettim. Bütün bu stresi yaşatıyorlar” dedi.

‘ASKER KAÇAĞI DEĞİLİM ÇÜNKÜ BİR YERE KAÇMIYORUM’

AİHM’e gitmesini engellemek için AYM’nin yaptığı başvurulara yanıt vermediğini de belirten Yazıcı, “AYM nedense bir türlü karar veremiyor. 2014 ve 2017 yıllarında iki adet bireysel başvurum var. Yıllardır komisyon önünde bekliyor. 10 yıldır bir başvuru ile ilgili karar çıkamıyor” dedi. Diğer yandan da para cezaları ile karşı karşıya kaldığını dile getiren Yazıcı, “Anayasal hakkım olan vicdani ret hakkımı kullandım. Bu hak 2006 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin imzacı olmasından doğuyor. 2010 Anayasa’sı 90’ıncı maddesi de bunu kapsıyor. Anayasal hakkımı kullandığımı düşünerek vicdani reddimi açıklıyorum. Asker kaçağı olduğuma kanaat getiriyorlar. Asker kaçağı değilim çünkü hiçbir şekilde bir yere kaçmıyorum. Her mahkememe, duruşmama ya da ifademe iştirak ettim. Mahkemem devam etmesine rağmen asker kaçağı olarak her tutanak tutulduğunda para cezası kesiliyor. Bu para cezaları da bana icra olarak geri dönüyor. Hesaplarıma bloke konuluyor. Bir yandan mahkemem devam ediyor bir yandan parama el konuluyor. Böyle bir hukuksuzluk söz konusu. Kesinleşmiş 36 bin 500 TL gibi bir para cezam var” diye konuştu.

‘AMAÇLARI ÇOK AÇIK DAVA VE SORUŞTURMA KISKACINDA TUTARAK HAYATI ÇEKİLMEZ HALE GETİRMEK’

“Hayat bize dar edilmeye çalışıyor. Otelde kalıyorsun sabah 05.00’te polis geliyor. Yolda bir çevirmeye denk geliyorsun tutanak tutuluyor. Bunlar sonsuz bir döngü şeklinde devam ediyor. Ellerinden gelse nefes almamıza dahi engel olacaklar. Bu son durum gerçekten absürt. Bu, sadece bana özgü bir durum değil. Amaçları çok açık; vicdani reddini ilan edenleri sürekli dava ve soruşturma kıskacında tutarak, hukuksuz biçimde sosyal, ekonomik ve kültürel hayatlarını çekilmez hale getirmek” diyen Yazıcı, meşru hakkını kullandığını ve kullanmaktan da vazgeçmeyeceğini belirtti. Yazıcı, son olarak şunları söyledi:

“Bu bizim meşru hakkımız. Bir yasa var ve bu yasaya göre devletin yapması gereken düzenlemeler var. Devlet bu düzenlemeyi yapmadığı için ben suçlu olmuyorum. Devletin işlediği suçun yurttaşa çektirilmesi gibi bir durum var. Bir an önce bu yasal düzenlemeyi yapıp bunları bir şekilde hayata geçirsinler diye düşünüyorum. Vicdani ret hakkı tanınırsa kimse askere gitmez diye düşünüyorlar. Bedelli askerlik uygulamasına zam kapıda. Bu devlet için en yağlı en temiz kapılardan biri. İnsanların yasal olarak birçok konuda kısıtlanması sonucunda bu insanların bedelli askerliğe yönlendirilmesi sağlanıyor. İnsanları korkutup onlara güvenlik satarak para ödemeye mahkûm etmek kadar saçma bir durum olamaz. Bir suçtan bir ceza alınır. Türkiye Cumhuriyeti devletinde asker gitmeyi reddetmek diye bir ceza yok. Var olduğunu var sayalım. Bunun cezası neyse bir kez çekersin ve sonrasında hayatına devam edersin. Sonsuz bir döngüden bahsediyoruz. Ben 90 yaşına da gelsem yine Asliye Ceza Mahkemelerinde askere gitmeyi reddettiğim için yargılanacağım. Bitmeyen bir senfoniden bahsediyorum”