Bir yanda can pazarı, diğer yanda kriz nedeniyle hayli yıpranmış
yaşam koşullarının daha da beter hale gelme riski. Öncelik hayatta
kalmak elbette, ama sonrası için hayatın nasıl sürdürüleceği de
kocaman bir muamma. Zira tüketim ve inşaata dayalı ekonomik modelin
acısı son krizde, yüzbinlerce yeni işsiz ve yaygın yoksullaşma ile
deneyimlendi. Korona virüsü salgınının bunun üzerine nasıl bir
yıkım ekleyeceğini tahmin etmek güç. Bütün dünyanın kafa yorduğu
bir soru bu.
Lakin AKP iktidarı hiç oralı değil. Enfekte olmuş ekonomik
modeli her ne pahasına olursa olsun sürdürmekte ısrarcı. Tercihini,
işverenlerin elini kredi, borç, vergi ve teşviklerle rahatlatmaktan
yana kullanarak gösterdi zaten. İşin tuhafı, herkesin evde
kalmasını gerektiren bir salgında, tüketimi cazip hale getirecek
uygulamaları ön plana çıkarıyor.
Peki tevekkülle, duayla, patronların neşesini yerine getiren
paketlerle işler yürür mü?
‘Dolar silah, kriz komplo’ yaklaşımıyla nasıl ki ekonomik krizin
yeni işsiz ordusu yaratması ve yoksulluğun yayılması önlenemediyse,
aynı paradigmanın virüsün bağıra çağıra getirdiği yıkımı
engellemesi de mümkün görünmüyor. Daha şimdiden yüzbinlerce insanın
belirsiz bir süre işini kaybettiği gerçeği, daha ne kadar
gizlenebilir ki? Önlem paketlerinde onlara yer vermemenin, gerçek
hayatta bir karşılığı var mıdır?
***
Gelin korona virüsü salgını kaç çalışanın işini etkiledi ve
etkileyecek, madde madde kaba bir projeksiyon çıkarmaya
çalışalım.
*SGK verilerine göre, Türkiye’de kamu ve geçici iş yerleri hariç
1 milyon 791 bin 956 daimi özel iş yeri bulunuyor. Burada çalışan
zorunlu sigortalı sayısı ise 12 milyon 655 bin 273 kişi. Bunun
yarısından fazlası hizmetler sektöründe yer alıyor.
*İlk etapta salgın önlemi olarak 150 bine yakın iş yerinin
kapatıldığı açıklandı. Bunlar ağırlıklı olarak kafeler, barlar,
berberler, lokantalar, çay bahçeleri, sinemalar, spor salonları vb.
Ortalama 1-9 çalışana sahip mekanlar. Yani 200 bin ile 1 milyona
yakın kişi doğrudan, süresi belirsiz halde işini yitirdi
aslında.
*Ardından AVM’lere kısıtlama geldi. Şu ana kadar 40 AVM tamamen,
kalanları da belli saatlerde kapandı. AVM’lerde yer alan 180’e
yakın şirket şubelerine kilit vurdu. Türkiye’de AVM’lerde çalışan
sayısı, Alışveriş Merkezleri Yatırımcıları Derneği’nin verilerine
bakılırsa, 530 bin kişi. Yine derneğin açıklamasına göre,
mağazaların yüzde 70’i kepenk indirdi. Ağırlığı büyük şehirlerde
olan bu merkezlerde çalışanların üçte ikisi, yine geçici süre işini
kaybetmiş anlamına geliyor.
*Virüsün ilk etapta doğrudan etkilediği ana sektör hizmetler
elbette. Burada da perakende, yeme-içme ile konaklama ve seyahat iş
kolları hassas alanlar olarak öne çıkıyor. Yan hizmetleri de dahil
edersek 519 bin 949 iş yeri ve toplam 2 milyon 438 bin 635 çalışan
var.
*Etki sıralamasında ikinci halka olarak mobilya, tekstil ve
toptan ticareti sayabiliriz. İş yeri sayısı 234 bin 680, çalışan
sayısı 2 milyon 7 bin 821.
*Şu anda salgını yayma konusunda en tehlikeli iş kollarından
biri olan taşımacılık ve kurye faaliyetlerinde henüz ciddi kesinti
görünmüyor. Ama söz konusu iş kolunun perakende ve toptan ticaretle
ilişkisi düşünüldüğünde, yakın zamanda burada da ciddi sıkıntılar
başlayacak demektir. Bu alanda 21 bin 441 iş yeri ve 295 bin 656
çalışan bulunuyor.
Sadece sokağa çıkmamanın doğrudan etkilediği sektörlere
bakıldığında, 754 bin 629 işyerinde çalışan 4 milyon 446 bin 456
çalışanın yaşam olanaklarının ciddi risk altında olduğunu söylemek
lazım. Buna yakın zamanda faaliyetlerine ara vermesi beklenen ve 1
milyon 218 bin 806 zorunlu sigortalıyı barındıran inşaatı da
eklersek; çalışan sayısı 6 milyona yaklaşıyor. Aileleri de dahil
edildiğinde salgının ekonomik olarak ilk anda 15 milyondan fazla
insanı vuracağını tahmin etmek abartı sayılmaz. Üstelik burasının
en örgütsüz, güvencesiz, düşük ücretli iş kolları olduğunu da
eklemek gerekir.
***
Dünyada pek çok devletin çalışanlara maaş ve iş garantisi
vermesi, gelir desteği sunması boşuna değildir. Kitlesel tüketim
gücü tahrip olduğunda, ne ürettiğinizin bir manasının olmayacağı
basit bir iktisadi kuraldır. Ülke içinde tüketimi de istihdamı da
ayakta tutan hizmetler sektörü çökerse eğer, duayla filan
kurtarabileceğiniz bir ekonomi de kalmaz. İktisadi açıdan en riskli
çalışanlardan başlayarak iş ve gelir garantisi sağlayan bir
önlemler dizisi uygulanmadan, her seçenekte virüs kazanır.