Vize krizi: Temsilciler bir araya gelecek
DUVAR - Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, Habertürk TV'de Ciner Medya Grubu Ankara Temsilcisi Alican Türkoğlu'nun sorularını yanıtladı.
Bozdağ'ın gündeminde ABD ile yaşanan vize krizi vardı. Bozdağ, tutuklanan konsolosluk çalışanı Metin Topuz'un avukatla görüşmek istemediğini söyledi.
Bozdağ şu ifadeleri kullandı; "Benim aldığım bilgiye göre ailesinden de bir görüşme talebi olmamış. Avukatı var. Avukatla görüşme var ama ifade sırasındaki avukat dışında ayrıca bir avukatla görüşme talebi olmamış, ailesi ile de görüşme talebi olmamış."
ABD, Topuz'un 'avukatla görüştürülmemesi'nin, gerilim sebeplerinden biri olduğunu belirtmişti.
Bozdağ'ın açıklamalarından satır söyle;
Dün Dışişleri Bakanımız ile ABD Dışişleri Bakanı bir telefon görüşmesi yaptılar ve son gelişmeleri değerlendirdiler. Bundan sonra yapılacaklar hususunda görüş alışverişinde bulundular. Bakanlıktan aldığım bilgiye göre oldukça yapıcı bir görüşme oldu. Bundan sonra iki ülke arasında temsilcilerin bir araya gelip bu konu üzerinde çalışma kararı alındı. Sonucuna göre de bir adım atılacak.
Bizim beklentimiz bu krizin hem Türkiye'nin hem de ABD'nin lehine olmadığıdır. Bu kriz iki ülkeye de zarar vermektedir. İki ülke halklarına da zarar veriyor. Ben bu krizi beklemiyordum.
Ben Türkiye-Amerika ilişkilerinin bu tür krizleri aşacak güce sahip olduğuna inananlardan birisiyim.
Burada bir bilgi eksikliği veya yanlış bilgi olduğunu tahmin ediyorum. Bizim hukuk sistemimizde bir kişi gözaltına alındıktan sonra, savcılığa çıktığında tutuklama talebi ile hakimliğe gönderildiğinde avukat bulundurulması kanunen zorunludur. OHAL olduğu için belli bir süre görüştürülemiyor. 25 Eylül'de gözaltına alınıyor, 4 Ekim'de tutuklanıyor. 8 Ekim'de vize ile ilgili sorun ortaya çıkıyor. Baktığımızda haberleri var.
KONSOLOSLUK ÇALIŞANININ İFADESİ AVUKATI HUZURUNDA ALINDI: Bizim hukukumuzda savcı ve kolluk, avukat olmadan herhangi bir şüphelinin ifadesini alamaz, alırsa bu ifade geçerli olmaz. Şüpheli hakkındaki hem polisteki hem de savcılıktaki ifadesi avukatı huzurunda alınmıştır.
Benim aldığım bilgiye göre ailesinden de bir görüşme talebi olmamış. Avukatı var. Avukatla görüşme var ama ifade sırasındaki avukat dışında ayrıca bir avukatla görüşme talebi olmamış, ailesi ile de görüşme talebi olmamış.
GAZETECİLERİ TOPLAYIP AÇIKLAMASI YAPMASI BUNUN YOLU DEĞİL: Hukuk devletine uygun biçimde yürütülmesi gereken bir soruşturma yürütülmüştür. Bu konuda bilgi sahip olmak istediğinde sayın Büyükelçi, bunun yolu bellidir. Gazetecileri toplayıp açıklama yapması değildir. Dışişleri kanalına müracaat edilir. Avukat gönderebilirler. Dosyaya bakabilir. Bunun yolu, usulü, diplomatik usulde de bellidir, hukuk usulünde de bellidir. Medyayı toplayıp "burada bir intikam düşüncesi var" gibi açıklama yapmak değil.
(Bass'ın açıklamaları) Bu açıklamayı doğru bir açıklama olarak görmüyorum. O ülkenin iç işine karışma anlamı taşır. Diplomatik nezaketle bağdaşması da söz konusu değildir. Hükümete karşı, kimi kastediyorsa onlara karşı yapılmış büyük bir saygısızlıktır. Türkiye bir hukuk devletidir.
Türk hükümeti ve Türkiye Devleti bir kabile değil, bir kabile devleti değil.
Rehin alma dili, hukuku tanımamaktır. Suç nedeniyle tutuklanan kişiler rehine değildir, tutukludur.
ÖRGÜTLERLE İLTİSAKI BULUNAN KİMSENİN BİR BÜYÜKELÇİLİKTE BARINDIRILMAMASI GEREKİR: Saklamıyoruz diye açıklama yaptı. Bizim bu beyana itibar etmemiz gerekir. Büyükelçiliklerde çalışan kişilerin sicillerinin temiz olması son derece önemli. PKK terör örgütüdür, DHKP-C, DEAŞ, FETÖ Türkiye'de terör örgütüdür. Bu örgütlerle iltisakı bulunan kimsenin büyükelçiliğinde barındırılmaması gerekir. Bir temel ilkeyi hatırlatıyorum. Türkiye, Amerika Büyükelçiliğinde El Kaide terör örgütü ile iltisakı bulunan birini çalıştırmış olsa ve Amerika'nın güvenlik güçleri bununla ilgili soruşturma, gözaltı kararı verse ABD, Türkiye'nin böyle birini çalıştırmasından rahatsız olur mu olmaz mı?
(Bass'ın Türkiye'de 9.5 aydır DEAŞ'ın terör eylemi yapamadığını, bunun ABD-Türkiye işbirliği nedeniyle olduğunu söylemesi) Dünden beri bu açıklama üzerine medyada değişik yorumlar var. Sorumlu mevkide insanlar olarak o yorumlara değerlendirme yapmayı doğru görmem. Sayın büyükelçinin neyi kastettiğini açıklaması lazım.
İDLİB OPERASYONU: Türkiye ile Suriye arasında 911 kilometre sınır var. Suriye'de olup bitenleri Türkiye'nin kendi içinde olup bitenler gibi algılaması lazım. DEAŞ terör örgütünün Türkiye içinde gerçekleştirdiği eylemler, PKK-PYD-YPG'nin terör faaliyetlerinden Türkiye etkilenmektedir. Suriye'deki istikrarsızlıktan Türkiye etkilenmektedir. Türkiye, sınırlarının ötesinde kendisine dönük tehditleri ortadan kaldırmak, terör örgütlerinin barınmasını ortadan kaldırmak bakımından Suriye'de olup bitenleri yakından takip ediyor. Fırat Kalkanı bu noktada attığımız tarihi adımdır. Bir terör örgütü ile mücadelede başka bir terör örgütünün taktiksel olarak da geçici olarak da kullanılması yanlıştır.
OPERASYONUN AMACI: Türkiye, Fırat Kalkanı Harekatı ile bir terör koridorunun oluşmasını engelledi. Şimdi, İdlib de Suriye'de çatışmalardan kaçan insanların toplandığı bir yer. Orada başka çatışmaların olması bu 3 milyonun Türkiye'ye göçü anlamına geliyor. Orada Heyet Tahrir Şam diye bir terör örgütü var. O bölgeden Türkiye'ye dönük terör örgütlerinin (PKK, YPG, DEAŞ, Heyet Tahrir Şam) terör ihracını engellemek ve çatışmasızlık bölgesini ilan etmek. Orada çatışmasızlık bölgesini oluşturmak ve burayı garanti altında tutmak için de atılan bir adım. O bölgede bir terör koridoru oluşturulmasına Türkiye izin vermeyecektir.
REFERANDUM: Referandum kararı bölgenin istikrarsız olan yapısını daha fazla istikrarsızlaştırmakdan başka bir sonuç doğurmadı.