Wikipedia kararı, öncesi, sonrası
Okumaya başladığınız bu yazıyı, ‘kronolojik birtakım bilgiler sıralayıp “Nihayet Wikipedia’ya kavuştuk!” tok gözlülüğüyle bitirecek değilim. Amacım yasakla gelen bu yoksunluğun, idrak edemesek de, hepimizde açtığı yaradan bahsetmek. Bu sebeple yazılanları bir hukukçunun eleştirilerinden çok, genç bir yurttaşın tereddütleri şeklinde okumak doğru olacaktır.
Nihan Feyza Lezgioğlu*
Geçtiğimiz günlerde Anayasa Mahkemesi’nin Wikipedia kararı (Wikimedia Foundation Inc. ve diğerleri başvurusu, 2017/22355) Resmi Gazete’de yayınlandı. Karar üzerine Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK) tutumu ne olacak diye daha o günün sabahından kafa yormaya başladık hepimiz. Yüksek mahkemenin kararının bağlayıcılığı noktasında teoride hiçbir şüphe yok; ancak uygulamada ne ile karşılaşılacağı ne yazık ki çoğu zaman öngörülemiyor bizde.
Yakın geçmişi şöyle bir hatırlayacak olursak;
Başbakanlık Güvenlik İşleri Genel Müdürlüğü, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna (BTK) hitaben 28/4/2017 tarihli yazısı ile Wikipedia'da bulunan ve 4/5/2007 tarihli ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’un 8/A maddesi uyarınca "Yaşam hakkı ile kişilerin ve mal güvenliğinin korunması, milli güvenlik ve kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi" açısından gecikmesinde sakınca bulunan hâller kapsamında değerlendirilen iki içeriğin çıkarılması, çıkarılmaması durumunda içeriklere erişimin engellenmesi, içeriklere erişimin engellenememesi durumunda da alan adı üzerinden internet sitesinin tümüne yönelik erişimin engellenmesi kararı verilmesini talep etmişti. Bu iki içeriğin yer aldığı maddelerin ilki "State-Sponsored Terrorism" (Devlet Destekli Terörizm), diğeri ise "Foreign involvement in the Syrian Civil War" (Suriye İç Savaşına Yabancı Katılımı) başlığını taşımaktaydı. Karar metninde de ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere, bu başlıklar altında “Türkiye’yi terör örgütleriyle işbirliği içinde göstermeye çalışan içerikler”in yer aldığı iddia edilmişti. BTK aynı gün (28/4/2017 tarihinde) Başbakanlığın talebini uygun bularak birinci başvurucu tarafından (Wikimedia Foundation Inc.) söz konusu içeriklerin 5651 sayılı Kanun’un 8/A maddesinin (1) numaralı fıkrasında belirtilen sürede çıkarılmamış olması ve URL (içerik) bazlı erişimin engellenmesine teknik olarak imkân bulunmaması nedeniyle internet sitesinin tümüne yönelik erişimin engellenmesine karar vermişti.
BTK daha sonra Anayasa Mahkemesi’ne gönderdiği 19/9/2019 tarihli yazıda internet sitesinin tümüne yönelik erişimin engellenmesi sürecine ilişkin bazı açıklamalarda bulunmuş; erişimin engellenmesi tedbiri uygulanmadan önce "uyar-kaldır" yöntemine başvurulduğunu ve başvurucuya söz konusu içerikleri kaldırması için 14 saat süre tanındığını, başvurucunun anılan sürede 5651 Sayılı Kanun'da yasa dışı olarak nitelendirilen içeriği kaldırmaması ve URL bazlı erişimin engellenmesi yönteminin de teknik olarak mümkün olmaması üzerine sitenin tamamına erişimin engellendiğini ifade etmişti. Erişimin engellenmesi kararı BTK tarafından 29/4/2017 tarihinde Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliği'nin onayına sunulmuş, hâkimlik, onaya sunulan bu kararı aynı tarihte onaylamıştı. Ankara 1.Sulh Ceza Hakimliği bu kararı için,“URL adreslerinde paylaşılan içeriklerin 5651 Sayılı Kanun'un 8/A maddesi kapsamında, terörü öven, şiddette ve suça teşvik eden kamu düzenini ve milli güvenliği tehdit eden, yaşam hakkı ile kişilerin can ve mal güvenliğinin korunması, suç işlenmesinin önlenmesine bağlı olarak içeriklere erişimin engellenememesi nedeniyle internet sitesinin tümüne yönelik erişimin engellenmesine dair tedbir kararının, 5651 Sayılı Kanun'un 8/A maddesinin 2. fıkrası uyarınca onaylanmasına, belirtilen URL adreslerindeki içeriklere erişimin engellenmesi halinde hedeflenen amaç gerçekleşmiş olacağından 'www.wikipedia.org' adlı internet sitesine tümden erişim engelinin kaldırılmasına...” şeklinde gerekçe sunmuştu. Karara karşı yapılan itirazların reddedilmesi ve böylelikle hukuk yollarının tüketilmesi üzerine, internet sitesinin tamamına erişimin engellenmesi kararının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasıyla başvurucular tarafından bireysel başvuru yoluna müracaat edilmişti.
Bunun üzerine Anayasa Mahkemesi gerekli incelemeyi yapmış ve 26.12.2019 tarihli kararında;
“Başvuru konusu olaydaki erişimin engellenmesi kararında, iki URL adresinde yer alan içeriğe "millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması" kapsamında müdahale etmeyi haklı kılacak somut herhangi bir gerekçe gösterilmemiştir. Dahası başvurucunun erişimin engellenmesi kararına karşı yaptığı itiraz, içeriklerin "Devletin itibarını zedelemiş olması" gibi hangi sebeplerle "millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması" kapsamında ele alındığı anlaşılamayan bir gerekçeyle reddedilmiştir. Bu durum söz konusu kavramların geniş yorumlandığını düşündürtmektedir.” denilerek başvurucuların ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı sonucuna ulaşılmış, ihlal kararı verilmiştir.
Okumaya başladığınız bu yazıyı, ‘kronolojik birtakım bilgiler sıralayıp “Nihayet Wikipedia’ya kavuştuk!” tok gözlülüğüyle bitirecek değilim. Amacım yasakla gelen bu yoksunluğun, idrak edemesek de, hepimizde açtığı yaradan bahsetmek. Bu sebeple yazılanları bir hukukçunun eleştirilerinden çok, genç bir yurttaşın tereddütleri şeklinde okumak doğru olacaktır.
Hakimliğin 4/5/2017 tarihli ret kararının gerekçesinde; ifade özgürlüğü demokratik hukuk devletinin temel haklarından olsa da mutlak haklar arasında sayılmadığından şartların oluşması ve ölçülülüğün gerektirdiği durumlarda hakkın kısıtlanabileceği belirtilmiştir. Yine itiraz mercii, (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 15/2'nci maddesinde devletlerin sözleşmeden kaynaklanan hangi yükümlülüklerinin geçici olarak askıya alınabileceği hükme bağlanmış olduğundan) Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 20 Temmuz 2016 tarihinde ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal ile yükümlülüklerini geçici olarak askıya aldığını Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği’ne bildirdiğini, ifade özgürlüğü bu kapsamda askıya alınabileceğinden siteye erişim engelini onaylayan hakimlik kararında düzeltilecek bir husus bulunmadığını ifade etmiş ve karar yinelenmiştir.
Aslında en önce, ifade özgürlüğünü mülkiyet hakkından değersiz gören düzenden bahsetmek gerek, sınırsız bilginin yönettiği dünya insanlarını bir ada bir paftaya hapsetmeye çalışan dünya devletlerinden. Belki başka sefer.
AİHM, 10'uncu maddenin ikinci fıkrası saklı tutulmak üzere ifade özgürlüğünün sadece toplum tarafından kabul gören, zararsız veya ilgisiz kabul edilen bilgi ve fikirler için değil incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerli olduğunu kabul eder. İfade özgürlüğü; yokluğu hâlinde demokratik bir toplumdan söz edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir. AİHM, bazı istisnalara tabi olsa da istisnaların dar yorumlanması ve bu hakkın sınırlandırılmasının ikna edici olması gerektiğini neredeyse her fırsatta vurgulamaktadır. Ancak biz bir şekilde, nereden çıktığı belli olmayan ve hızla üreyen kavramlarla meşruiyetin salt erke evrilmesine şahit olduk. Anbean. “Kamu düzeninin korunması”, “milli güvenliği tehdit”, “gecikmesinde sakınca bulunan hal”, “devletin itibarı” gibi belirsiz, yetkililere geniş hareket alanı tanıyan ve böylelikle keyfiyete yol açabilecek kavramlar yavaş yavaş yasalarda da aldı yerini. Teorisyenlerin ve uygulayıcıların bütün uyarılarına rağmen kanun koyucu, kimi zaman hayal gücüne varabilecek yorumların yapılmasının önüne geç(e)medi. Darbe girişimi sonrasında ise ülke genelinde, tabiatıyla, oluşan hassasiyet nedeniyle bu gibi belirsizlikler toplumun acısı ve korkusu üzerinde yükseldi ve sivrildi. Wikipedia kararını, öncesi ve sonrasıyla bu kapsamda değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum.
Ancak bence en önemlisi, bu kararın hâlâ ümidi olan birkaç hayalperesti gerçekle yüzleştirmesiydi. Keşke fırsatımız olsaydı da mağdur sıfatıyla hepimiz başvurabilseydik Anayasa Mahkemesi’ne. Dünyadan, bilgiden, medeniyetten yıllarca ayrı kalmış olmamızı şikâyet edebilseydik. Yasağa bir yargıcın onay vermiş olması, başka bir yargıcın ise yapılan itirazı müdahalenin ölçülü olduğu gerekçesiyle reddetmesini akıl almıyor. Ama bazılarımızın bilgiye çeşitli yollarla (VPN araçları vb.) erişebiliyor olmasını yeterli görerek okuyan/söyleyen herkesin başka başka yorumladığı şu çok sevilen kavramlara sarılmasına tahammül edilemiyor artık.
Çoğunuzun uzun süre önce yitirdiği ümidi alevlendirebilecek, hak savunucularına moral verebilecek hiçbir kelimem yok. Bu enkaz nasıl kaldırılır bilmiyorum.
*Avukat