Yönetmen Paul King kariyerine hatasız bir şekilde devam ediyor. Bu Noel için ideal görünen "Wonka" filmi, aslında klasik bir kalıptan çok daha derin, incelikli ve zevk verici! Bu tarzda bir filmden daha fazla ne beklenir ki?
Willy Wonka karakteri ve sahibi olduğu 'çılgın' çikolata
fabrikası kuşkusuz fantastik türde filmlere meraklı olan
sinemaseverlere oldukça cazip bir karakter ve evren sunuyor. Ciddi
olarak ilk defa 1971 yılında Gene Wilder’ı başrole taşıyan "Willy
Wonka ve Çikolata Fabrikası", İngiliz yazar Roald Dahl’ın
kitabından uyarlanmıştı ve film, her yaştan seyirciyi masalsı bir
dünyaya çekmekle kalmıyor, aynı zamanda (çocuk karakterleri
üzerinden) kendini beğenme, açgözlülük, aşırı hırs, bencillik gibi
insani zaafların mizahi bir dille altını çiziyordu. Birçok genç
jenerasyondan sinemaseverin sadece televizyon yayınlarında
yakalayabildiği bu uyarlama (gerçi şimdi internet sayesinde ulaşmak
çok daha kolay) akıllarımızda hoş bir anı ve ağzımızda güzel bir
tat bırakmıştı. Çılgın ve fantastik dünyalara tutkun olan yönetmen
Tim Burton’ın bu projeye el atması kaçınılmazdı ve yönetmen, aradan
epey zaman geçtikten sonra, 2005 yılında, yanına vazgeçilmez
oyuncusu Johnny Depp’i alarak "Charlie'nin Çikolata Fabrikası"
adında yeni bir uyarlama sundu. Burton, bu uyarlamasında romanın
özünden kopmuyor, psikolojik alt metni ihmal etmiyor üstelik
estetik becerisini konuşturarak (ve rahat bütçesinin de yardımıyla
tabii) çok renkli, şatafatlı, devasa bir sirki andıran ve
seyircilerin fantastik dünya beklentisini fazlasıyla karşılayan bir
dünya yaratmıştı!
Charlie'nin Çikolata Fabrikası (2005)
Dolayısıyla Burton bu kadar parlak ve akılda kalır bir versiyon
sunduktan sonra tekrar bu karaktere ve konuya dönmek biraz gereksiz
durabilirdi. Ancak burada bizce "Wonka" filminin, daha doğrusu
filmi yaratanların ilk parlak fikri devreye giriyor: Bir 'remake'
yapmak değil, 'pre -sequel' yapmak! Başka bir deyişle, ana
hikayeden fazla kopmadan başkarakterin kökenlerine inmek. Hepimizin
bildiği fabrikasını açmadan önce yaşadıklarına bakmak!
Daha önce "Paddington" filmiyle değindiğimiz temalara (insani
zafiyetlere) dokunan yönetmen (ve senarist) Paul King, aynı yolda
devam ediyor ve ortaya naif, hoş bir nostalji havası estiren, çocuk
seyircileri büyüleyecek ve belki de yetişkin seyircileri tekrar
çocuk olmaya imrendirecek, dokunaklı bir masalsı film çıkıyor!
WONKA, WILLY OLMADAN ÖNCE!
Filmin daha ilk görüntüleri akarken incelikli bir yapımla karşı
karşıya olduğumuzu hissediyoruz: Yoğun bir sisin ardından yıllarını
bir gemide çalışarak geçirmiş genç Wonka, adeta ünlü ressam William
Turner’ın tablolarından 'fırlamış' gibi bir limana yanaşıyor. Çok
güzel bir şarkı eşliğinde hayalini (yani bir çikolata dükkanı açma)
açıklıyor ve bu, bize her ne kadar zor olsa da, karakterin
özelliklerinden dolayı imkansız gelmiyor: Kendisi bir süredir kendi
çapında 'kusursuz' çikolatayı yaratmak için uğraşan, biraz mucit,
biraz da sihirbaz idealist bir karakter! Ve bu iyimser, genç
karakter çok geçmeden adeta bir 'duvara' tosluyor. Adı konulmayan
bir 'kapitalist' duvara! Hem de her bireyi bir diğerini sömürmeye
iten, başka kişilerin başarılarını bir tehdit olarak algılatan,
paranoyak bir duruma sokan bir kapitalist duvara!
Dolayısıyla yumuşak ve uslu Noel filmi görüntüsü ardında
"Wonka", belli bir karamsarlık ve gerçekçilik barındırıyor.
Yönetmen King, aslında hikayesini başlatmak için biraz karikatür
durabilecek ama hikayenin akışı içerisinde tam yerini bulan
karakterler ve durumlar sunuyor. Parasız Wonka’ya kendilerini
hayırsever gibi göstererek pansiyonlarında yer açan bir kadın ve
ortağı ardından onu ciddi bir borç yükü altında bırakıp,
çamaşırhanelerinde çalışmaya zorluyor. Buradaki olay örgüsü ve
abartılı kötü karakterler birçok filmde zorlama hatta saçma
gelebilecekken filmi sarmalayan fantastik ve masalsı hava bunu
tamamıyla ‘kaldırıyor'!
PROTAGONİST VE ENGELLERİ
Senaryoda (yönetmen Paul King ve Simon Farnaby imzalı) asıl
ilgimizi çeken başkahramanın önüne çıka(rıla)n engellerin ele
alınışı oluyor. Örneğin değindiğimiz 'uçuk' borç yükü, normalde bir
'durum komedisinin' öğesi olabilecekken yönetmen bunu (başkarakteri
gibi) 'yerinde duramayan', sınırlarını zorlayan adeta hiperaktif
gibi kıpırdanan 'ateşli' filminin önüne sağlam bir engel gibi
koyuyor. Bu 'borç' sanki bir ayrıntı değil hikayenin merkez
noktalarından biri haline geliyor. Bu tarzda 'el frenleriyle'
uğraşan daha doğrusu eğlenen yönetmen gerilimli olduğu kadar
dinamik de bir tarz yakalamayı başarıyor.
Birçok yönetmen konunun sadece estetik boyutuna bel bağlayıp,
seyircileri adeta büyüleyen bir evren sunup, uslu bir şekilde
hikayesini yaratabilecekken (veya törpüleyebilecekken) King asla
böyle bir 'rota' çizmiyor. Bahsettiğimiz kapitalist 'tehdit' her
zaman var ve Wonka karakteri 'sisteme' karşı duran bir isyankar
gibi çizilmiş. Ama bu politik sayılabilecek söylem 'gözümüze
sokulmuyor'. Wonka’nın karşı duruşu tıpkı yaptığı çikolatalar gibi
mütevazi ve tatlı bir şekilde veriliyor.
Filmde bizce bir diğer önemli nokta ise şu: Yönetmenin bu
projeyi ele alırken basit bir 'öncesi' hikayesine saplanmayıp
senaryoya adeta yeni bir nefes katmak istemesi. Bu çaba filmin
neredeyse her karesinde kendini hissettiriyor. Romanın yaratıcısı
Roald Dahl’ın absürde varan diyaloglarıyla yetinmeyen King, zaman
zaman müziklerle, zaman zaman ise grafik çizimlerle senaryonun
bütün potansiyelini göstermekten kaçınmıyor. Bu başarılı sentez
filmin seviyesini yükseltiyor. Bu arada filmin dekorlarındaki
başarıyı da göz ardı etmeyelim: Gerek şehrin dış mekanlarında,
gerek başkarakterlerin adeta 'hapis kaldıkları' pansiyonda çok özel
ve özenli bir sanat yönetimi var. Filmin zirvesi ve özünü oluşturan
'şeker ve çikolata dünyası' sekansları ise Tim Burton’ı
kıskandıracak nitelikte…
JOHNNY DEPP’İN VARİSİ OLMAK
Filmdeki yan karakterler bu kadar baskın başkahramanın yanında
aksesuar gibi durabilecekken, yönetmen onlara da gereken özen ve
önemi gösteriyor: İster filmin adeta 'kötülük saçan' pansiyon
sahibi kadın (Olivia Colman’a bir kez daha alkışlar!) olsun,
isterse de Wonka’nın can yoldaşı haline gelen küçük kız Noodle
(Calah Lane) olsun bütün yan karakterler hikayeye ciddi katkı
yapıyor, bazı noktalarda yön veriyorlar. Sadece belki bu sefer
filmde 'konuk oyuncu' kıvamında bir 'Oompa Loompa’yı canlandıran
Hugh Grant’ın biraz unutulduğunu söyleyebiliriz.
Oyunculuklarda 'aslan payı' tabii ki Timothée Chalamet’nin
oluyor. Şu ana kadar genellikle dramatik rollerde büyük yeteneğini
konuşturan aktör Wonka’ya gereken enerjiyi, renkliliği ve derinliği
hem danslarıyla hem de nüanslı oyunculuğuyla vermeyi layığıyla
başarıyor. Hafızlarımızda halen taze olan bir Johnny Depp
performansından sonra bu ‘bayrağı’ devir almak ve onu aratmamak
bizce kolay bir iş değil!
Sonuç olarak yönetmen Paul King kariyerine hatasız bir şekilde
devam ediyor. Bu Noel için ideal görünen filmi aslında klasik bir
kalıptan çok daha derin, incelikli ve zevk verici! Bu tarzda bir
filmden daha fazla ne beklenir ki?