6 Nisan Pazartesi günü Çin’de Qingming bayramıydı, yani mezar
temizleme bayramı. Bu gün atalara, tüm ölmüşlere, sevdiklerine
saygı günü. Bu yıl bayramda salgında ölenler için Devlet Başkanı Xi
Jinping’in de katıldığı kederli ve görkemli bir tören yapıldı. 7
Nisan Salı günü Wuhan’da karantina kaldırıldı. Kentin kısmi de olsa
özgürlüğüne kavuşması havai fişekler, ışık gösterileri, şarkılar ve
sloganlarla kutlandı. Kent halkının, kenti ikiye bölen Yangtze
Nehri’nin üstündeki tarihi köprüyü yürüyerek geçmesi sevinçli ve
görkemli bir görüntü oluşturdu.
Bu iki görkemli törenin sembolizmi hatıralara kazınacak. Peki,
Çin’de salgın tehlikesi ortadan kalktı mı? Bu, tüm dünyayı sarmış
olan ama her ülkede farklı deneyimlenen salgınla mücadele için bir
umut ışığı anlamına gelir mi?
ÇİN'DE DURUM NEDİR?
Wuhan’ın başkenti olduğu Hubei eyaleti, karantinadan çıkarak
salgının daha önce kontrol altına alındığı eyaletlerle birlikte
yarı-normalleşme sürecine katıldı. Hayat tamamıyla normale dönmüş
değil elbette. Toplu taşıma
fiziksel mesafeyi koruyabilmek için üçte bir kapasiteyle çalışıyor.
Birçok iş sektörü işbaşı yaptı ama örneğin otelcilik gibi
mobiliteyi arttıracak sektörler henüz kapalı. Okulların ne zaman
açılacağı eyaletlere bırakıldı ama hem ikinci öğrenimin hem
üniversitelerin çoğunlukla nisanda açılması bekleniyor. Hubei
eyaletinde ise okullar henüz açılmayacak.
Okulların açılması yaygın test uygulaması yapmamış olan Çin için
önemli bir sınav olacak. Çünkü asemptomatik denen, belirti
göstermeyen taşıyıcıların sayısı bilinmiyor. Eğitimin başlamasıyla
öğrencilerin memleketlerinden okudukları kentlere dönmesi ve
yurtlarda kalmaya başlamasıyla asemptomatik vakaların mobilitesi
artacak. Bu, ikinci bir dalga salgını başlatabilir.
Bu tehlikenin farkında olan Çin merkezi yönetimi konuyu kabine
toplantısına taşıdı ve yerel hükümetlere yaygın test uygulamasını
başlatması talimatını verdi. Bugüne kadar bu uygulamanın
başlatılmamış olması ihmalden mi imkansızlıktan mı açık değil ama
şu ana kadar görebildiğim kadarıyla eyaletler henüz hâlâ yaygın
test yöntemine geçebilmiş değiller, hâlâ vaka-bağlantılı test
yönteminde devam ediyorlar. Özellikle yaygın test için maddi
imkanları olmayan Hunan gibi eyaletlerde asemptomatik vakalar için
dışarıdan gelenlere odaklanma eğilimi görülüyor. Çin şu anda yaşanan
ikinci dalga için yabancıları ve yabancı ülkelerden geri dönen
Çinlileri suçluyor ama ikinci dalga içeriden de başlayabilir.
ÇİN DÜNYAYA YARAR MI ZARAR MI?
Çin devlet medyasında karantina kurallarına uymayan Çin devlet
propagandası ve kamuoyunun görünür bir kısmı neden ikinci dalga
salgın için yurtdışından gelenleri suçluyor? ABD üst düzey
liderlerinin salgın için Çin’i suçlaması hatta yasal olarak sorumlu
tutulma ihtimalinden bahsetmesi Çin’i diplomatik bir karşı
saldırıya itti. Bu karşı saldırının öğeleri arasında salgınla
mücadelede Çin modelinin ne kadar iyi işlediğini kanıtlamak için
normalleşme sürecinin, belki de prematüre olarak, hızlandırılması,
resmi makamlardan olmasa da kanaat önderleri aracılığıyla virüsün
kaynağının ABD olduğu argümanının yaygınlaştırılması
ve ikinci dalga salgın için Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinin
sağlık sistemlerine güvenmeyerek Çin’e geri dönen öğrenci ve
expatların suçlanması gibi yöntemler kullanılıyor.
Peki Çin salgınla mücadele konusunda hangi konularda
eleştiriliyor? ABD’de yayınlanan bir rapor Çin’in ölüm sayılarını
düşük gösterdiğini ve asemptomatik vakaların sayısını hiç
vermediğini söylüyor. Bunun da, diğer ülkelerin salgının
boyutlarını hafife almasına yol açtığını iddia ediyor.
Gerçekten Çin’deki korona nedenli ölüm rakamları dünyanın
geneline kıyasla şaşırtıcı derecede düşük. Eğer burada
imkansızlıktan doğan bir hata varsa, karantinanın kalkmasıyla
evlerinde ölenlerin sayısı daha iyi hesaplanabilir. Ama şu ana
kadar yapılan bütün projeksiyonlar ve modellemeler Çin’in verdiği
sayılara dayandığı için halihazırda büyük bir yanılma payı söz
konusu.
Asemptomatik vaka oranlarına gelince, Çin mart sonunda bu
rakamları yayınlamaya başladı. 31 Mart’ta eyaletlerden asemptomatik
vaka sayılarını toplamaya başladı ama bunu uluslararası baskıdan
çok, normalleşme sürecinde ikinci dalgayı engellemek ve iç
kamuoyunun kaygılarını gidermek için yapmakta. Şu ana kadar
bahsedilen sayılar, hiçbir zaman yaygın test yöntemini
benimsemediği için Çin'in Güney Kore gibi doğru rakamları
vermesinin zaten mümkün olmadığını gösteriyor.
Bu da aslında, salgınla mücadelede modellerden bahsetmek için
henüz erken olduğunu gösteriyor. Çin modeli dediğimiz salgınla
mücadele yöntemi ilk aşamada başarılı oldu ama ikinci dalga için
Kore’nin uyguladığı yöntemlere yaklaşması gerekiyor gibi duruyor.
Bir diğer deyişle, salgınla mücadelede Çin modelinden bahsediyoruz
ama elbette bunlar henüz erken tartışmalar çünkü aslında başı sonu
tasarlanmış bir Çin modeli yok ortada. Elbette SARS’tan çıkarılmış
dersler var ama Çin de sorunlar çıktıkça çözme yolunda
ilerliyor.
Öte yandan, Çin modeli yalnızca bizim dışarıdan atfettiğimiz bir
bütünlüklü politikalar znciri değil. Çin de uluslararası örgütlerin
kendi modelini benimsemesini ve küresel Güney’e önermesini istiyor.
Bunun hem küresel liderlik için önemi var, hem de olursa yeni bir
finansal pazar açılacağı anlamına geliyor. Daha önce Onur Bahçecik Hoca'nın bahsettiği
gibi Çin, iklim değişikliği ve kalkınmaya dayalı insan
hakları gibi konularda uluslararası komitelere ve girişimlere mali
destek veriyor ya da önderlik ediyor ve halk sağlığı da yeni
hedefiymiş gibi duruyor.
Şimdilik bizim Çin deneyiminden öğrendiğimiz, yaygın test
uygulamasının karantinaya eşlik etmesi gerekliliği. Çin’in önündeki
bir diğer sorun da karantina sırasında iflasların yoğunlaştığı
küçük ve orta ölçekli üreticileri ve emlak sektörü. Çin’in halk
sağlığı ve iktisadi kaygılarını bir arada nasıl çözeceğini izlemek
iktisadi kaygılardan halk sağlığını feda etmekte olan Türkiye için
anlamlı olacaktır.