Igor Tudor, 15 haftası geride kalan ligde, 32 puan toplayan ve
liderlik koltuğuna yeniden oturan Galatasaray'ın teknik direktörü.
Sarı-kırmızılılar, ligin en çok gol atan ve galip gelen takımı.
Tudor, takımıyla iç sahada çok iyi işler yapıyor. Ancak derbilerde
ve “büyük maçlarda” başarısız. Kıyasıya eleştiriliyor, kendi
stadında yuhalanıyor. Daha bu hafta Galatasaray evinde devreyi 2-0
geride kapatınca küçük çaplı bir infialin ortasında buldu kendini.
Fakat takımı ikinci yarıda 4 gol bulmayı başardı ve maçı
kazandı.
Ümit Özat, 15 haftası geride kalan ligde, 12 puan toplayan ve
16'ncı sırada yer alan Gençlerbirliği'nin teknik direktörü.
Kırmızı-siyahlılar ligin en çok gol yiyen takımı. İlhan Cavcav
ölmeden önce göreve gelen Özat, geçen yıl, kulübün son 10 yılda
elde ettiği en iyi dereceyle (8'incilik) ligi tamamladığı için bu
sezon öncesi istediği transferleri yapmış, takımı kurmuş ama 3
hafta sonra görevden alınıp 2 hafta önce ise yeniden işine dönmüş.
Geçen hafta Gençlerbirliği Ankara'da Sivasspor'u 4-0 yenince maç
sonunda önceki performansları nedeniyle kendisini eleştiren
gazetecileri eleştirmiş ve daha önce yaptığı cinsiyetçi
açıklamalara ek olarak, bu kez de ırkçı açıklamalarda bulunmuş.
Bu hafta deplasmanda Antalya'dan alınan 1-1'lik beraberlikle
çıktıkları dönüş yolunda, takımla aynı uçağa denk gelmiş olan bir
taraftara sözlü saldırıda bulunmuş. Ki, o
taraftara iki hafta önce de Instagram üzerinden özel mesajla
hakaret etmiş. Ankara sporunu
takip eden internet sitesi Klasspor'dan Bülent Atlas'ın aktardığına göre, saldırıya
uğrayan taraftar Mehmet Soylu ile birlikte maçı izleyen yanındaki
15 yaşındaki oğlu Ömer'e ise futbolculardan Zeki Yavru müdahale
ederek olayın ses kaydını almaya çalışan çocuğun elinden telefonunu
alıp söz konusu belgeyi silmiş.
Tudor, her ne kadar antrenörlük yeteneğini beğenmesek de hiçbir
zaman aldığı eleştirileri şahsileştirmemiş ve işine odaklanmış.
Özat ise kendisine eleştiride bulunan gazetecileri tesislere
sokmamış, maç sonu basın toplantılarına almamış, skandal sözler
sarf etmiş ve taraftarlara sataşmış. Bunları yaparken 1923 yılında
kurulan kulübü Gençlerbirliği'nin değerlerini de ayaklar altına
almış. Ve takımı hâlâ küme düşme hattında. Lig sonunda alt lige
düşebilecek takımlar arasında gösteriliyor.
Bu verilerin ışığında yeniden düşünürsek, Ümit Özat'ın Tudor
kadar eleştirilmemesi ve gündeme gelmemesi nasıl açıklanabilir?
GALATASARAY'IN GALİBİYETİ, AKHİSAR'IN
LANETİ
Galatasaray geçen hafta sahada teslim olarak kaptırdığı liderlik
koltuğunu bu hafta iç sahadaki gergin ortamda yeniden kazandı.
Devrenin sonunda yedikleri ikinci gol, belki de Galatasaray'ın
silkinmesine yardımcı oldu. Aynı gol ikinci devrenin başında gelmiş
olsa bu kadar kolay geri dönemeyebilirlerdi. Her ne kadar 3 puan
almayı başarsalar da önceki iç saha performanslarından uzak kalan
sarı-kırmızılıların, ikinci yarının başındaki baskı kurduğu anlar
etkileyiciydi.
Rakip Akhisar, ikinci yarının tamamında çaresiz kaldı. Tabii
bunda, ilk devrenin sonunda topu ileriye taşıyabilen kilit oyuncusu
Lopes'in atılması da etkili oldu. Buldukları iki golde de
Muslera'nın hatalarını iyi değerlendirdiler. Ama onun dışında
sahada mevcudiyetleri yok denecek kadar azdı. O nedenle, bu
galibiyet Galatasaray'a ve özellikle Tudor'a nefes aldırsa da
ileriye dair çok şey söylemedi. Akhisar ise Trabzon'u deplasmanda
6-1 yendikleri maçtan sonra bir türlü galip gelemedi. Acaba Trabzon
dolaylarından bir laneti mi yüklendi?
MUTLU FENERBAHÇE, MUTSUZ OYUN
Son haftaların mutlu takımı Fenerbahçe, zor bir deplasmanı
geride bıraktı. Rakip Bursaspor maç boyunca topu ele geçirdiği
dakikalarda hiç organize olamadı. Fenerbahçe baskısının etkisini
dışarıdan fazla hissedemedik, bu durum yeşil-beyazlıların
beceriksizliği gibi göründü. Ancak ne olursa olsun Fenerbahçe
muhtemel puan kaybı yaşayabileceği bir haftayı 3 puanla kapadı.
Geçen haftaki çoşkulu ve eğlenceli futbolu göremedik; sanki birkaç
sezon öncesinde yine Aykut Kocaman'ın çalıştırdığı o takımı izler
gibi olduk. Taraftar bunu sorun etmedi çünkü artık Fenerbahçe
yarışın içindeki pozisyonunu hayli sağlamlaştırdı. Ev sahibi Bursa
ise alacağı bir 3 puanla yarışın içine kendisini atabileceği şansı
tepti.
NEREDE O ESKİ DEPLASMANLAR...
Beşiktaş, bu hafta yine bir deplasmanda takıldı. Burada
kaybedilen puanlar değil, alınan puan daha önemliydi. Maçın
neredeyse tamamında topa hâkim olarak oynadılar. Fakat Şampiyonlar
Ligi'nin aksine, ligde oynadığı takımlar öncelikli olarak çok daha
iyi ve katı savunmalarla karşılıyor siyah-beyazlıları. Ancak bu
durum Beşiktaş'ın geçmiş yıllardaki kendi top çevirme becerisi ve
hızının gerisinde kaldığı gerçeğini değiştirmiyor. Şenol Güneş'in
oyuncu değişiklikleri yapmak için uzun süre beklemesi halini de.
Beklentilerin altında kalan bir maç izletseler de her iki takım 7
maçtır yenilmiyor.
Deplasmanda takılan bir diğer takım Başakşehir oldu. Beşiktaş'la
birlikte Başakşehir, son yıllarda deplasmanda oynanan maçlarda en
başarılı takımlardı; bu sezon öyle gitmiyor. Başakşehir'in temposu
da haftalar ilerledikçe düştü. Oyun içinde pozisyon üretmekte
zorluk çekiyorlar. Bunların yanında, bu sezon kalelerinde çok daha
fazla gol yediler. Sivasspor ise aldığı bu galibiyetle ligin üst
bölümünde kalmayı başarabilen zincirin son halkasını oluşturdu.
TURİSTİK FUTBOL
Antalya'da şehir ve turizm nasıl yönetiliyorsa futbol kulübü de
öyle yönetiliyor: Şehre ait olmayan yapay bir kültür ve plansız bir
gösterişle. Çok iyi bir stadyum yapılıyor ama saha zemini futbol
oynamaya elverişli değil, belki de ülkenin en kötüsü. Yıllık 7
milyon Euro verip futbolcu alabilecek bütçeleri var ama zemini
düzeltmek için harcayacak 500 bin Euro'luk bir bütçe kalemleri yok.
Süper Lig'de yer alan takımlar muazzam yayın gelirlerine sahipler.
Bu gelirin küçük bir kısmını, daha iyi futbol oynanacak bir ortam
ve altyapıdan çıkarılacak bir futbolcu için ayırmalarını beklemek,
çok mu fazla şey istemek olur?
Evinde oynadığı maçta Gençlerbirliği'ne son dakikalarda
yenilmeyerek hem rakiplerinin üstünde kaldılar, hem de küme düşme
eşiğinin üzerinde yer aldılar. Rakip Gençlerbirliği bu hafta
kazanamayınca gelmesi muhtemel bir skandal Özat açıklamasından
yırttık derken, yukarıda bahsi geçen hadiseleri yaşadık. Futbol
olarak şansları var ama imaj olarak iki takım da çoktan alt lige
düştü.
Göztepe, duraklama döneminin ardından son 3 maçını kazandı.
Malatya'da aldıkları 3-2'lik sonuçla, yine klasik görüntüsünü
vererek, bol gollü bir maçı geride bıraktılar. İyi gidenlerden bir
diğer takım ise deplasmanda 3-0 kazanan Trabzonspor oldu.
Bordo-mavililerin oynadığı oyun ise kesinlikle 3-0'lık galibiyet
alacak kadar değildi. Kasımpaşa, ligin gamsız ekiplerinden.
Kazansalar da kaybetseler de buna pek aldırış etmiyorlar.
PENALTILAR BİRAZ FAZLA OLDU
Alanyaspor, bu hafta Ankara'da Osmanlı'ya 3-0 kaybetti. Bu
onların üst üste 3'üncü mağlubiyetleri oldu. Bu maçlarda sahada
olmayan Vagner Love'yi çok arıyorlar. Love'nin eksikliğinden çok bu
maçta değinilmesi gereken, ev sahibi ekibin 13 ve 28'inci dakikalar
arasında bulduğu 3 penaltı golü olmalı. Özellikle ilk ve son
penaltıların, tıpkı Fenerbahçe ve Beşiktaş'a verilen
penaltılar gibi, inandırıcılıktan uzak olmaları dikkat çekti.
Hakemlerin mümkün olduğunca maçın dışında kaldığını ne zaman
göreceğiz acaba. Çok konuşuldukları aşikar; ancak onlar da bu
duruma fazlasıyla malzeme vermiyorlar mı?