‘Rol model olmakla rahip gibi yaşamak arasında bir denge var.’
Bu sözlerin sahibi Steven Gerrard, 36 yaşında aktif futbol
yaşantısına nokta koydu. Birçoğumuzun aklında Gerrard hakkında kötü
bir an kalmamıştır. Ama gerçekten de o bir rol model gibi yaşadığı
gibi hiçbir zaman rahip de olmadı. Arabasıyla bir çocuğa çarptı,
bir barda DJ’ye saldırdığı gerekçesiyle mahkemeye çıktı. Bunların
arasında yazmak ne kadar doğru bilmiyorum ama Liverpool tarihinin
en çok kırmızı kart gören oyuncusu unvanını da halen elinde
tutuyor. Lakin futbolseverler haklı. Aklımızda bunların değil,
inanılmaz gollerin, büyük bir adanmışlığın, bir imajın hem de çok
iyi bir imajın sahibi olarak kaldı Gerrard.
Aslında hayat ona, Tanrı’nın davrandığı kadar cömert davranmadı.
Yetenekleri ona Liverpool altyapısına girme konusunda yeterli
yardımı yapmıştı. Ama bir gün top oynarken ayağına batan tırmık
sonrasında her şey değişebilirdi. Tabii eğer Liverpool doktorları,
olay sonrasında genç oyuncularına müdahale eden doktoru dinlemiş
olsalardı. Çünkü doktor, tetanos gerekçesiyle küçük yıldız adayının
ayak başparmağının kesilmesini önermişti. Liverpool doktorları ise
buna karşı çıkmıştı. İyi ki de bu hamleyi yapmışlar. Zira futbol
sahalarının gördüğü en büyük yıldızın kariyeri daha başlamadan
bitebilirdi.
Hayat, Steve G’ye engel çıkarmak için bununla kalmadı. Yaşı 15
olduğunda Liverpool altyapısında defansif orta saha olarak görev
yapsa da boyu kısa olduğu için sıkıntı yaşadı. Dedik ya Tanrı
vergisi yeteneği ona hep bir adım şansı daha tanıdı. Sırf bu
sıkıntıyı aşmak ve kendi yeteneğini test etmek için katıldığı
Manchester United deneme antrenmanı sonrasında kendisine 7 yıllık
sözleşme teklif edildi. Buna karşın Merseyside temsilcisinde
kalmayı seçti Steve G, zaten aklında ayrılmak yoktu. Yani test
sonucu: Başarılı.
Ve nihayet kader onun da yüzüne güldü. 1998’de 18 yaşında,
hayallerinin kapıları kapanmamacasına açılmıştı önünde. Liverpool A
Takımı’nın oyuncusuydu artık. 17 yıl boyunca da bu rüya sürdü. Hem
de bir destana dönüşerek. 2003’ten sonrası ise bir ikona süreciydi.
Çünkü efsaneler arasına adını yazdıracağı kaptanlık serüveni
başlamıştı.
Ama işte tam da bu noktada rahiplikten ayrılış da başlamıştı.
Yanlış anlamayın insanlıktan değil sadece sessiz sedasız hayattan
kopuş başlamıştı Steve G adına. Her zaman bir araba tutkunuydu.
İşte o tutku 2007 yılında onun adına bir kabusu tetikledi.
Arabasıyla, 10 yaşında bir çocuğa çarptı Gerrard. Ama kaçıp
gitmedi. Siyasi bir destek de beklemedi büyüklerinden. Zaten hız
sınırlarını aştığı için gerçekleşmemişti bu kaza. Lakin yine de
ambulans gelene kadar başından ayrılmadı Jamie Hellawell’in.
Suçluydu ve olması gereken gibi suçlu hissediyordu. Bu sebeple
küçük Hellawell’in gönlünü almak zorundaydı. Fakat önünde bir engel
vardı. Jamie Hellawell en büyük rakiplerini tutuyordu yani o bir
Manchester United taraftarıydı. Hemen telefonu eline alıp Wayne
Rooney’i aradı. Jamie’nin ayakkabılarını imzalattı. Kendisinin
imzalı forması da cabasıydı. Almıştı gönlünü küçük futbol
tutkununun.
Lakin felek peşindeydi bir kere. Bu olayın üstünden bir sene
geçmeden bu kez kendisini hakimin karşısında buldu. Bu kez sebep
bar kavgası. Dişi kırık ve başında büyük bir hasar bulunan barın
DJ’i, suçlanan ise Steven Gerrard’dı. Mahkemeye çıktı. Aklandı.
Bu andan sonra da hep sahada kaldı ünü. Hanesine yazılı onlarca
başarı, boynuna taktığı onlarca madalyanın dışında 2005’te
İstanbul’da bize yaşattıklarıyla da hafızalarda ve de kalplerde
bambaşka bir yere sahip oldu hep. Yaşadıklarını birçoğumuz
aklımızın karanlık dolaplarına sakladık. Liverpool sempatizanı olun
ya da olmayın, Steve G’yi sevmemek için kendinizi çok zorlamak
durumunda kalırsınız. Yaşadığı kazayı ve suçlandığı kavgayı
getirirsiniz belki aklınıza. Tabii eğer karanlık dolabın anahtarını
bulabilirseniz. Bulsanız bile bir Gerrard füzesiyle dağılıverir
kafanız. Eksiler artıların yanında denizde bir damla kalır ve siz
sadece böyle büyük bir yıldızı –şanslıysanız canlı canlı da-
izleyebilmiş olduğunuz için şükrederken bulursunuz kendinizi.
Sonuçta izlediğiniz ne bir rahiptir, ne sadece saha içinde
değerlendirebileceğiniz bir futbolcu. Steve Gerrard’ın da dediği
gibi ikisinin arasında bir denge vardır. Biz de ona vurulduk
zaten.