Türkiye'de spor kulüplerinin bir çoğunun yapısı fazlasıyla çağ dışı ve muhafazakâr. Günümüze ayak uyduramamak, yeniliğe açık olamamak ve popülerleşme uğruna kulüpleri yönetenlerin yüksek egolarının sürekli okşanmasını istemesi de bugün birçok kulübün borç batağında olmasının en büyük nedenlerinden biri. Aslında birçok kulüp şu ana kadar çoktan batmış olmalıydı. Fakat ödemek zorunda kaldıkları borçların yarısından fazlası devlete ödenmesi gereken vergiler olduğu için her zaman bir çıkış yöntemi, devletimiz sağ olsun(!), bulabiliyorlar.
Her vergi ödeme haftası, futbol kulüpleri sosyal devlete olan inançlarını(!) sergilemek ve bu inancı yaymak için maçlar öncesi ellerinde “Vergi geleceğimizdir. Vergisiz kazanca izin vermeyelim.” ya da benzeri sloganlar yazan pankartlarla sahalara çıkarlar. Hatta kırk yılın başı vergi ödediklerinde bile, zaten ödemeleri gereken ödemeyi yaptıkları için o yıl vergiden affını istemiş olana laf atarak “Bakın biz vergimizi ödedik” pankartlarına bile konu olmuştur bu vergi konusu. Ancak en çok vergi indirimi alan da, zaman zaman ödemeleri gereken vergilerin neredeyse hepsini sildiren kurumlar da spor kulüpleridir. 2011, 2016 ve son olarak 2017 yılında toplamda 530 milyon TL vergi indirimi alan Galatasaray kulübü elinde vergileri ödemeye teşvik eden pankartla sahaya çıksa ne kadar vergi ödemeye teşvik edebilir ki insanı? Düşünsenize o kulüplerin vergilerini ödediğini... Belki de ülke ekonomisi bugün bu kadar berbat bir halde olmazdı.
21 Mart 2018 tarihli Kanun Hükmünde Kararname'de araya bir de vergi iadesi sıkıştırıldı. Buna göre spor kulüplerinin amatör sporcular için ödediği gelir vergisi kulüplere iade edilecek ancak geri ödenen bu ücret tekrar amatör sporcuların ve bu dallarda kulüp bünyesindeki çalıştırıcılar, sağlık çalışanları gibi kulübün diğer çalışanları ile sportif faaliyetlerine ilişkin iaşe, ibate, seyahat, sağlık, eğitim-öğretim harcamaları ile amatör spor dallarına ilişkin hazırlık kampları, müsabaka, malzeme ve ekipman, federasyon vize, lisans, tescil ve katılım harcamaları için kullanılacak. Yani bir yandan kulüplerin devamlılığını sağlayabilmesi mümkün olacak. Kulüpler, özellikle de bazı taraftarların'ölümüne sevdiği' üç büyükler, bu KHK sonrası devletimizin(!) amatör sporlara yönelik bu cömertliği ve desteği karşısında sessiz kalmadı ve resmi sitelerinden teşekkürlerini ilettiler tabii ki. Zenginden alıp fakire değil de, fakirden kesip yine fakire yük bindiren bu kararla spor kulüpleri, beyaz bayraktan önce son çıkışı kullanmış diğer yandan da kendilerini devletin şefkâtli(!) kollarına (zaten bırakmamışlar mıydı?) bırakmış durumdalar.
Şahsen devletin gerektiği yerde ve kimsenin hakkını yemeden spora katkı yapması gerektiğini, spor politikalarını düzenlemesi ve yönetmesi gerektiğini savunuyorum. Fakat son çıkan bu KHK'daki sakatlığı gören bir tek ben miyim? Son karara göre kulüpler çoktan ödemiş oldukları vergileri geri alacaklar. Yani aslında tüm vatandaşların ortak yaşam alanları ve koşulları için toplanan bu paraların geri ödenmesi demek direkt olarak ortalama yaşam kalitemizin, hani çok yüksek de değil ama, düşmesi demek. Eh tabii ki bu kesilen vergiler, yol, su, elektrik, köprü ücreti (ama Bursa'ya gidiş 20 dakika (!) oldu), toplu taşıma ücreti olarak geri sade vatandaşa dönecektir elbet bir gün. Ya da kazanılacak kupa ve madalyalarla yaşanılacak anlık zafer sarhoşlukları olarak...
Amatör sporcuların ve bu dallarda çalışan profesyonellerin alın terlerinin karşılığını alacak olmasıyla ilgili bir problemim yok. Ancak böylesi bir kararla emeklerinin karşılığını alacak olmaları pek de hoşuma gitmiyor. Bu kararla maddi açıdan sorunlarını aşarak amatör branşlarda kazanılacak başarılar da içime sinmeyecek. Çünkü aklımda her zaman o başarının arkasında, ülkedeki yetkin akademisyenleri, öğretmenleri, sanatçıları, doktorları vs. işsiz bırakan ve itibarsızlaştıran bir başka KHK'nın var olduğu düşüncesi aklımdan hiç çıkmayacak.