Geçen yıl Cannes jürisi tarafından görmezden gelinen “Şüphe”nin
üç kahramanının bir araya geldiği ilk bölümde yemek sahnesi var.
Kedisini Jong-su’ya emanet ettikten sonra Afrika seyahatine giden
Hae-mi orada Ben isimli bir adamla tanışmıştır. Üçlü havaalanında
buluştuktan sonra yemek için restorana otururlar. Hae-mi,
Afrika’dayken gün batımını seyretmek için çöle yaptığı ziyareti
anlatır. Bir grup olarak gitmişlerdir ama o kendini yalnız
hissetmiştir. Çünkü gruptaki tek Koreli odur. Çöp yığınlarından
başka bir şey olmadığını söyleyerek başladığı anlatısını, güneşin
batmasıyla birlikte değişen renklere, uçsuz bucaksız kum
tepelerinde oluşan ahenge vurgu yaparak devam ettirir ve “o gün
batımı gibi yok olmak istedim” der gözyaşlarını tutamayarak. Ve
devam eder “Ölmek dehşet verici. Bu yüzden hiç var olmamış gibi yok
olmayı diledim.” Ben, Hae-mi’ye bakarak hiç ağlamadığını söyler.
Jong-su “ama hüznü hissediyorsun değil mi?” diye sorar. Bu gizemli
adamın işinin “oyun” olduğunu, “çalışmakla oynamanın aynı şey
olduğunu” öğreniyoruz biraz sonra.
Yaratıcı yazarlık okuduktan sonra düzenli bir iş tutturamayan ve
nihayetinde babasının evine dönen Jong-su, “gün batımında yok olmak
isteyen” Hae-mi ve kaynağı belirsiz servetini ‘oyun’dan kazandığı
söyleyen Ben arasındaki ilişkinin temel dinamikleri bu sahnede
atılıyor. Ben’in Jong-su’ya “Sana kendi hikayemi anlatmak
istiyorum” dediği andan itibaren gerçeğin oyun ve hikaye ile
bağlantısı da hep netameli hale geliyor. Artık bundan sonrası ne
kadar Ben’in oyunları ne kadar Jong-su’nun hikayesinin bir parçası
belirsizleşiyor. Uzun aralıklarla kamera arkasına geçen Chang-dong
Lee’nin sekiz yıl sonra Murakami’nin bir öyküsünden hareketle
yarattığı “Şüphe”nin en güçlü tarafı oyun, kurmaca ve gerçek
arasındaki sınırları ustaca belirsizleştirmesinde. Böylece birinden
diğerine savrulduğumuz ama bunu yaparken aradaki geçişlerin farkına
varamadığımız bir anlatıyla karşı karşıya kalıyoruz. İlk elden
söylemekte fayda var: “Şüphe” her izleyişle farklı sonuç çıkarmaya
müsait bir yapıya sahip. Adana Film Festivali’nde “Şüphe”yi
izledikten sonra akşam yemeği için masaya oturan dört film
eleştirmeni dört farklı final kurgulamıştı kafasında ve hepsi de
gayet anlamlıydı.
Ben’in bir anda ortaya çıkışı, Hae-mi ile Jong-su arasındaki
Afrika seyahati öncesi başlayan yakınlaşmayı da sekteye uğratıyor
haliyle. Jong-su, Ben’in evinin balkonunda Hae-mi’ye “Muhteşem
Gatsby gibi sanki. Ne yaptığı bilinmiyor ama zengin. Şu gizemli
gençler. Kore’de bir sürü Gatsby var” sözleri meselenin
sınıfsallığını ortaya koyuyor bir süre sonra. Nihayetinde ikisi de
orta halli bir kasabadan çıkıp gelmiş çocukluktan tanışık iki
insan. Çocukken ‘çirkin’ olan Hae-mi, estetik ameliyat olmuş
güzelleşmiş ama mağazalara müşteri çekme işinin ötesine gidememiş,
kredi kartı borçları olduğu için ailesi tarafından dışlanmış genç
bir kadın. O, Ben gibi yaşamak isteyen ama buna gücü
yetmeyenlerdendir. Jong-su ise daha çocukken annesi tarafından terk
edilen, öfke sorunları nedeniyle cezaevinde olan bir babanın oğlu
olarak yazar olma umutları taşımaktadır. Ben ise tam bir
belirsizlik abidesidir ve bu zenginliğin kaynağının bilinmezliği
ile Hae-mi’ye olan yakınlığı birleştiğinde giderek büyüyen bir öfke
biriktirmeye başlar içinde Jong-su’nun.
Yazının bundan sonrası bir parça ‘spoiler’ içermek zorunda
kalacak. Filmi henüz izlemeyenler için bu uyarıyı not düşelim.
“Şüphe”nin senaryosunun etkileyiciliği söylenen hiçbir sözün havada
kalmaması, dönüp dolaşıp başka bir anlama bağlanmasında yatıyor bir
yandan. Hae-mi’nin yıllarda unutulmayacak gün batımına karşı dans
sahnesinin hemen ertesinde tam da “o gün batımı gibi yok olmak
istedim” dileğindeki gibi ‘ hiç var olmamış gibi yok olması’ ile
film başka bir boyut kazanıyor. Tıpkı yazının girişindeki yemek
sahnesi gibi kırılma anlarından birisi yine bir masa etrafında
oluyor. Hae-mi’nin dans ettiği, içki ve esrarın kafaları
bulanıklaştırdığı bu yemeğin ardından bu Hae-mi denklemden çıkıyor.
Ama Ben’in ‘yakmak’ ile kurduğu oyun ilişkisi giriyor hikayenin
içine. Hae-mi’nin ortadan kaybolmasıyla birlikte, Ben’den
şüphelenmeye başlayan Jong-su bir yandan kadını ararken diğer
yandan da Ben’in yakacağını söylediği seraları dolaşıyor. Ama
ikisinden de sonuç çıkmıyor. Long-su’nun şüphesi, Ben’in hiçbir
şeyi ciddiye almayan her şeyi bir oyun gibi kurgulayan tavırlarıyla
birleşince büyük bir öfkeye, öfkede finalde gerçek bir yangına
dönüşüyor.
“Şüphe”, bir yanıyla işsizlik, belirsizlik, tatminsizlik ve
geleceksizlikle boğuşan Kore toplumunun genç kuşaklarına bakarken;
diğer yanıyla da dünyadaki bir salgının resmini çekiyor adeta.
Nasıl ki bugün doğru ile yanlışın, gerçek ile sanalın, zengin ile
fakirin, haz ile mutluluğun birbirinin içine girdiği, sınırların
bulanıklaştığı bir dünyada yaşıyorsak; Chang-dong Lee de filmi
böylesi dille anlatmayı tercih ediyor. Haliyle ne kadarı
Jong-su’nun öfkesi, ne kadarı Ben’in oyunu ne kadarı Hae-mi’nin
hayali belirsizleşiyor.
[embed]https://www.dailymotion.com/video/x6rsh9u[/embed]
ŞÜPHE
ORİJİNAL ADI: Buh-Ning
YÖNETMEN: Lee Chang-Dong
OYUNCULAR: Yoo Ah-In, Steven Yeun, Jeon
Jong-seo
YAPIM: 2018 Güney Kore
SÜRE: 148 dk.