2024’ün bitmesine günler kala 75.2 milyar liralık tartışmalı bir
ihale yapıldı. Delice (Kırıkkale)-Çorum arasındaki 120 km’lik hızlı
tren hattı, pazarlık usulü ile Yapı Merkezi İnşaat-YSE Yapı
ortaklığına verildi. Bir hafta önce CHP Milletvekili Deniz
Yavuzyılmaz, milyarlık işin Çelikler-Gülermak ortaklığına
gideceğini duyurmuştu. Öyle de oldu. YSE Yapı, Çelikler ile
ilişkili bir şirket.
Ekonomik paylaşım ağını ihale düzeni üzerine inşa etmiş bir
iktidar için sürpriz bir sonuç değil bunlar. Metro ve hızlı tren
ihaleleri yıllardır iktidara yakın 10 şirketin arasında çevrilen
bir ‘oyunundan’ ibaret. İhaleyi ister muhalefetin elindeki
belediyeler yapsın ister bakanlık, oyuna yeni birilerinin sızması
imkansız görünüyor. Çünkü döşenen her metre ray, yandaşların tazı
payından başlayıp küresel ticari rekabet uzanan devasa bir besin
zincirini oluşturuyor. Yani kimsenin derdi Delice kasabasının
sakinlerinin rahat ve konforlu seyahat etmesi değil.
Nasıl mı? Bu zinciri halka halka inceleyelim şimdi…
***
Tartışma yaratan ihaleden bir ay önce İngiltere ile Türkiye
arasında demiryolları konusunda yeni işbirliği mutabakatı
imzalandı. Toplantıda daha önce ihalesi yapılan üç projenin durumu
da anlatıldı. Bunlar Ankara-İzmir, Mersin-Gaziantep ve Yerköy
(Yozgat)-Kayseri hızlı tren hatları. Üç hat için 4 milyar Euro’luk
bir borç, Birleşik Krallık İhracat Finansmanı öncülüğünde yabancı
bankalardan alındı. Ankara-İzmir ihalesi ERG İnşaat’a, Mersin-
Gaziantep hattı Rönesans Holding’e, Yerköy-Kayseri ise
Doğuş-Çeliker-Özkar ortaklığına verildi.
Üç hat ile ilgili anlaşmaya göre, projelerde kullanılacak mal ve
hizmet tedariki için İngiliz şirketlere yüz milyonlarca sterlinlik
imtiyazlar tanınacak. Ray, bağlantı elemanları, sinyalizasyon,
telekomünikasyon, elektrifikasyon sistemleri için malzemeler,
ekipmanlar ve hizmetler İngiliz şirketlerinden alınacak. Ayrıca
sigorta ve nakliye hizmetleri de yine İngiliz şirketlere ait.
Birleşik Krallık İhracat Finansmanı anlaşmayı kendi kamuoyuna,
kapitülasyonlara atıf yaparak “İngiltere’nin 160 yıl sonra
Türkiye’deki ilk demiryolu işi” diye tanıtıyordu. 860 milyon
Euro’luk kredinin verileceği Rönesans Holding’in, anında İngiliz
şirketlerle anlaşmalar yaptığını da açıklıyordu.
Kısaca şu an inşa edilen üç büyük hızlı tren projesinin
arkasında, nereden geçeceğinden tutun da alınan borca ve
imtiyazlara kadar her şeyi belirleyen İngiliz sermayesi
bulunuyor.
Peki bunu neden yapıyorlar? Çürümeye yüz tutmuş ve sonunda
kamulaştırmak zorunda kaldıkları kendi hatları dururken, bizim
memleketin altyapısını, ‘temiz ulaşım politikası’ adı altında
böylesine içten destekliyorlar? AKP’ye buradan düşen pay nedir?
Önce tartışmalı son ihalenin devamına da bir bakalım…
***
Sırada Karaman-Ulukışla ile Ulukışla-Yenice arasına kurulacak
hatların ihalesi var. Ayrıca Samsun-Kalın arasındaki hat
yenileniyor. Bu hatlar Delice-Çorum-Merzifon-Samsun ile birleşecek.
Haritanın bütününe bakınca Samsun-Mersin limanları ile
Samsun-Edirne arasında bir ağ örülmesi planlanıyor. Haritanın
bütününe bakınca kabaca Batı-Doğu, Kuzey Batı-Güney Doğu ve
Kuzey-Güney arasında limanları da bağlayacak, 22 devasa lojistik
deposunu da içerecek bir ticaret ağı örülmek isteniyor. Nitekim 4
Aralık 2024 günü Dünya Bankası da 660 milyon dolarlık bir krediyi
onayladı. Paranın verilme gerekçesi Sivas Divriği ile Kars’ın
Gürcistan sınırına uzanan 660 km’lik rayların modernleştirilmesi.
Dünya Bankası resmi açıklamasında bu adımın, ‘Orta Koridor’ olarak
bilinen ve Çin’e kadar uzanan Trans-Hazar Uluslararası Ulaşım Yolu
için önemli olduğunu belirtiyor. Esasında bütün hızlı tren hatları
dönüp dolaşıp ‘Orta Koridor’a bağlanıyor.
Teknik detayları karmaşık olan Orta Koridor ile ilgili şu bilgi,
Avrupa sermayesi için hızlı hatların önemini özetlemeye yeter:
Çin-Avrupa güzergahından mal akışı yüzde 90 deniz yoluyla, Süveyş
Kanalı bağlantısıyla gerçekleşiyor. Normal şartlarda süre 35-45 gün
arası.
Karayolundan ise süre ortalama 15 güne kadar iniyor. Dolayısıyla
Türkiye-Gürcistan-Azerbaycan-Kazakistan raylarla ip gibi birbirine
bağlanmak mecburiyetinde. Bunun dışında Avrupa’dan başlayıp Türkiye
ile Irak’ı da içeren ve Basra Körfezi’ne bağlanan ‘Kalkınma Yolu’
projesi; Hindistan’ın devreye girdiği bir başka hat, İsrail-Suriye
eksenli projeler de tartışılıyor kuşkusuz.
Ticaret yolları haritası ile bölgesel savaşlar, çatışmalar,
küresel gümrük kavgaları iç içe geçmiş vaziyette. Haliyle o meşum
soruyu sormadan olan biteni anlamak zorlaşıyor: Mallar ucuza
üretilip dünyanın bir ucundan diğer ucuna nasıl seyahat edecek?
Siyasi rejimlerin karakteri, yolsuzluklar, rüşvetler, zorla
kamulaştırmalar, çevresel tahribat, halkların acil ihtiyaçları vs.
kimsenin umurunda değil. Önemli olan istikrar ve
güvenlik!
Örneğin; şu sıra gündemde olan ‘Kürt açılımı’ konusunda PKK
yöneticilerinin uzun uzun yaptığı açıklamaların merkezinde bile
küresel düzeyde şekillenen ticaret ve enerji hatları bulunuyor.
Türkiye’nin dışlandığı, dolayısıyla Ortadoğu’da aktör olarak İsrail
ve Suudi Arabistan’ın öne çıktığı ‘yeni paradigmaya’ ya uyum
sağlayacağını ya da tasfiye olacağı ileri sürülüyor.
İşte Erdoğan rejimi de Türkiye’yi yeni oluşan bu küresel iş
bölümünde ucuz emek ve hammadde ile tahkim edilmiş bir lojistik
üssü olarak masaya sürüyor. İç ve dış politikasının ağırlık
merkezini bunun üzerine inşa ediyor.
Azerbaycan-Ermenistan arasındaki Karabağ Savaşı’nın sonucunu
takip edenler konunun Orta Koridor’un kilidi Zangezur
geçişiyle alakalı olduğunu da görebilir. İçeriye ‘Türkün SİHA gücü’
olarak pazarlanan savaş, İngiliz veya Orta Asya basınında ticaret
hatları ekseninde konu oluyordu. Zangezur’da süren devasa otoyol,
köprü ve tren yolunu iktidara yakın Cengiz ve Kalyon inşa ediyor.
Ancak 2024’ün son aylarında kendini belli etmeye başlayan
Azerbaycan-Türkiye arasındaki ‘sessiz gerilim’, Azerbaycan’ın
alternatif olarak İran ile arasındaki Aras koridorunu gündeme
getirmesi vs. derken, Suriye’deki hızlı rejim çöküşü hesapları yine
değiştiriyor.
Dolayısıyla daha dağıtılacak çok fazla ihale var. Hızlı
raylardaki pay sadece ihale ile de sınırlı değil üstelik. TCDD
adına demiryolu hatlarında yük taşımada tek yetkili şirket, Pasifik
Holding. Recep Tayyip Erdoğan’ın Rize Güneysu’dan hemşehrisi olan,
aynı soyadını taşıyan Erdoğan ailesine ait şirket, basit bir çay
üreticisi iken önce Melih Gökçek döneminde belediye ihaleleri ile
beslendi; ardından Ziraat Bankası kredisi ile kurulan meşhur Next
Level AVM ile güçlendi; Emlak GYO’nun başta askeri alanlar olmak
üzere milyarlık inşaat ihaleleri ile semirdi ve 2019’da da
demiryolu taşımacılığına el attı. Pasifik Eurasia, Bakü-Tiflis-Kars
(BTK) hattı üzerinden Türkiye, Gürcistan, Azerbaycan, Kazakistan,
Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Çin’e;
Türkiye-Avrupa hattında ise Bulgaristan, Sırbistan, Hırvatistan,
Bosna-Hersek, Romanya, Macaristan, Avusturya, Çekya, Almanya,
Polonya ve Fransa parkurlarında uluslararası taşımacılık
faaliyetlerinin resmi operatörü. TCDD’nin yetkisinin nasıl
devredildiğini, askeri sanayiye doğru büyümesini ve 50 şirketlik
bir holdinge dönüşmesini başka yazıya bırakalım şimdilik.
Yani hızlı raylar Erdoğan rejimi için hayati. İçerideki dağıtım
ağından ticaretteki paya, Türkiye sermayesinin küresel iş
bölümündeki yerinden İngiliz sermayesinin çıkarlarına kadar uzanan
büyük bir besin zinciri. Memleketin ihtiyacından ziyade,
milyarlarca Euro’luk borçlanmaya dayalı ihaleleri de bu ihtiyaçlar
belirliyor.