Yangından sonra Türkevleri: Soğutma yapılmadı meralar gitti
Yangınların çoğunun söndürüldüğü Muğla, yangın sonrası döneme hazırlanıyor. Yangında meralarını ve zeytinliklerini kaybeden Türkevler Köyü, ekonomik zorluklarla nasıl başa çıkacağını düşünüyor.
Osman Çaklı – Meral Candan
MUĞLA - Akdeniz kıyısında 28 Temmuz'da başlayan yangınların büyük çoğunluğu söndürüldü. Bir kısmının soğutma çalışmaları devam ediyor. Kemerköy Termik Santrali’ne ulaşan yangın, Milas'ın Türkevler Köyü’nde geniş bir araziyi küle çevirdi. Geçimini santralde işçi, tarlada çiftçi ve hayvancılıkla sürdüren Türkevleri sakinlerinin artık hayvanlarını çıkarabileceği merası, hasadını yapabileceği bir zeytinliği yok.
Türkevleri köy kahvesinde, köy muhtarı Ercan Yılmaz ve muhtar azası, aynı zamanda bir dönem termik santral işçisi olan Orhan Barbaros ile yangının çıkışını ve geride bıraktıklarını konuştuk.
'YANGINI ÖNLEYEBİLİRDİK'
Muğla'daki yangınlar, ilk 31 Temmuz'da Beyciler Köyü’nde başladı. Müdahalenin gecikmesi alevlerin Mazı, Gökpınar, Bozalan ve Türkevleri köylerine sıçramasına neden oldu. Türkevleri Köyü'ndeki yangın Beyciler'den dört gün sonra gerçekleşti. Yangından geriye küllerin kaldığı Türkevler Köyü'nde 7 yıl önce de bir yangın çıkmış. Yangın sonrası ağaçlandırma çalışması yapılmayan Türkevleri Köyü, bu nedenle Bozalan ve Mazı köylerine göre daha makilik bir arazi yapısına sahip. Beyciler'de başlayan yangından sonra muhtar Ercan Yılmaz, "Köylülerle birlikte yangını önleyebilirdik" diyor. Türkevleri'ne 30 kilometre mesafede olan Beyciler'deki yangını duyduktan sonra alevlerin köylerine ulaşma ihtimaline karşı yangına hazırlık yapmak istediklerini sözlerine ekleyen Yılmaz, "OGM şeflerine çok söyledik, 'helikopter zaten gelmiyor, yangının önüne set kuralım' dedik.
Görüşmeden sonra gece saat 01.00 sularında OGM ormana dozer gönderdi. Ancak dozer ormana indirilmedi” diye anlatıyor. Yetkilileri arayarak durumdan haberdar eden Yılmaz, yangına müdahale planının değiştiğini öğreniyor. “Bana 'biz planı değiştirip yangını daha yukarıda karşılama kararı aldık' dendi. O da güzel fikirdi ama yangın ormanın içerisine bir kere girdi. Rüzgarın etkisiyle gelişi önlenemedi" diyen Yılmaz’a göre hendekler açılıp arazözler konuşlandırılsaydı yangın bu kadar büyümezdi. Rüzgarın etkisini yitirmesi sayesinde alevler daha fazla yayılmadı ve ertesi gün havadan yapılan müdahalelerle yangın söndürüldü. Ancak Türkevleri Köyü’nde yaşanan yangın bununla sınırlı kalmadı. Soğutma çalışması yapılmaması nedeniyle bir gün sonra araziden yeniden dumanlar yükselmeye başladı.
‘İLK YANGIN İKİNCİNİN YANINDA OT YANIĞI GİBİ KALIR’
Dumanı görür görmez köylüler, 177’yi arayarak müdahale edilmesini istedi. Ancak bir türlü gelemeyen müdahale dumanın alevlere dönüşmesine sebep oldu. Bu sefer helikopter talebinde bulunduklarını anlatan Yılmaz, geç kalındığını şu sözlerle ifade ediyor: "Orman şefi destek istedi ama iş işten geçmişti. Rüzgar on dakikada yangını büyüttü. Helikopterler ve işçiler sadece bir saat soğutma çalışması yapsaydı, orman bu kadar yanmayacaktı.” Türkevleri'ndeki yangının söndürülmesinde gönüllülerin öneminden de bahseden Yılmaz, onlar olmasa yangının etkisinin çok daha büyük olacağını söylüyor. Türkevleri Köyü’nün etrafını çevreleyen tepelerde neredeyse yanmayan alan yok. Bu nedenle yangın alanına kıyasla yanan ev sayısının sadece üç olmasını büyük bir şans olarak değerlendiriyor Yılmaz. Hem muhtar Yılmaz hem de muhtar azası Orhan Barbaros, ikinci yangının çok daha büyük bir yıkıma yol açtığı konusunda hemfikir. Barbaros bunu, "İkinci yangın sırasında göz gözü görmüyordu. Biz de hazırlıksız yakalandık. İlk yangın, ikincinin yanında ot yanığı gibi kalır" sözleriyle tarif ediyor. Barbaros, yıllar önce köyde çıkan yangını hatırlatarak yangına müdahale konusunda ders çıkarılmadığını düşünüyor: "Hemen hemen aynı yerler yandı 7 yıl önceki yangında. Şimdi ise çok daha büyük bir alanı kaybettik. Daha önceki yangından ders çıkarılmadı, bu yangından da çıkarılacağını sanmam."
HAYVANLARIN OTLADIĞI MERALAR ARTIK YOK
Şimdi zorlu bir mücadelenin ardından yangından kurtulmayı başaran Türkevleri'nde yaşayanların önünde yepyeni sorunlar ve sorular var. Bir kısmı termik santralde işçi, bir kısmı ise çiftçilik ve hayvancılık ile geçimini sağlayan köylüler, yangında meralarının ve zeytin bahçelerinin kül olması nedeniyle ne yapacaklarını şaşırmış durumda.
Yangının bölge ekonomisinde ciddi sonuçlar doğuracağını belirten Yılmaz, “Çiftçiler, artık hayvanlarını otlatabileceği meraya sahip değil” diyor. Dolayısıyla hayvan bakım maliyetlerinin artacağını söyleyen Yılmaz, çiftçinin para kazanamayacağını belirtiyor. Aza Orhan Barbaros ise toprak üçüncü yangını gördüğü için toparlanmanın zaman alacağını ve işlerinin güç olduğunu ifade ediyor.
‘TEPELER BOŞ KALDI, SEL VE HEYELAN OLUŞABİLİR’
Yılmaz ve Barbaros, bir yandan da yangın sonrası hasar tespit çalışmalarıyla ilgileniyor. Devletin ne kadarlık destek sağlayacağı sorusuna Yılmaz, kendilerine verilen bilgi doğrultusunda yüzde 40-45 civarında bir yardım, kalan kısımla ilgili de uzun vadeli kredi kullandırmak olacağını söylüyor. Zeytinciliğin yaygın olduğu köyde çiftçiler, hasat için hazırlık yapıyordu. Bütün sene için yapılan plan, yangınla birlikte yok oldu. Yerleşik nüfusun ekonomik kaybı, birkaç aylık değil. Hatta kaybın giderilmesi uzun yıllar alacak. Barbaros, geçen yıl zeytinde çok verim alınamasa da, bu yıl için beklentinin yüksek olduğunu söylüyor. Zararın boyutlarıyla ilgili Barbaros, "Geçen yıl 500 kilo zeytinyağı bekleniyordu, bu yıl 3 tonluk beklenti vardı" diyor. Yılmaz Barbaros’a ek yaparak sadece Milas yöresindeki çiftçilerin değil, Türkiye'nin katma değer kaybettiğini söylüyor: "Bu bölge, binlerce ton yağ katma değer yaratıyordu." Yangınla birlikte ortaya çıkan ekolojik ve ekonomik hasar, çiftçileri düşündürürken köylüler, yangının kontrol çalışmalarının kendilerine bırakılması halinde bu denli hasarın oluşmayacağını ileri sürüyor. Yılmaz, bugünü geçerek geleceğe işaret ediyor: “Tepeler boş kaldı. Yağmur döneminde burada sel ve heyelan riski var. Yeni afetlere açık hale geldik.”