Los Angeles Times, altı yıl kadar önce “Isla Vista'da
6,8 büyüklüğünde bir deprem olduğu” tweetini silmek zorunda kalmıştı. Çünkü deprem
yeni değildi, 1925'te olmuştu. “Yapay zeka”nın ürettiği paylaşım
otomatik olarak yayına girmişti!
Gerçi o günden beri yapay zeka araçları çok gelişti, giderek
daha yetkin hale geliyorlar. Ama yine de gazeteciyi devreden
çıkarıp, haberleri yapay zekaya bırakacak aşamaya gelmiş
değiliz.
Son zamanlarda yaygınlaşan yapay zekayla yapılan çeviriler bunun
kanıtı. Özellikle haber sitelerinde yabancı dildeki birçok haberin,
yapay zeka desteğiyle Türkçeye çevrilmiş olduğu hemen anlaşılıyor.
Uzmanların vurguladığı gibi yapay zeka, başka dillerdeki haber
metinlerini Türkçeye çevirebiliyor ama Türkçeleştiremiyor. Gözüme
çarpan birkaç örneği aktarayım.
Artı Gerçek’in, “ABD'de yapay zekanın çeviri yanlışları
iltica başvurularında hatalara yol açıyor” başlıklı haberinde yapay zeka ile
Türkçeye çevrildiği belli oluyordu. Çünkü bir cümle “Ancak hâlâ
çoğu durumda 'eğitim tekerlekleri' çıkarılmış olarak ve işin içinde
bir insan olmadan kullanılmaya hazır değil” diye çevrilmişti. “Eğitim tekerlekleri” diye çevrilen
“bisiklete binmeyi yeni öğrenen çocuklar için takılan küçük
tekerlekler”. Ama bu bir benzetme. Bir insan çevirse eminim “destek
önlemleri” diye daha anlaşılır biçimde Türkçeleştirirdi.
Independent Türkçe’nin “Rus basınında Gazze savaşı”
başlıklı haberinde Uluslararası Adalet
Divanı’ndaki “hakem heyeti”nden söz ediliyordu. Oysa “hakem heyeti”
dediği yargıçlardı. Gazze’de Filistinliler’in “topluca öldürülmesi”
yerine “total şekilde öldürülmesi” deniyordu.
BBC Türkçe’nin “Avustralya'da
milletvekilinin fotoğrafıyla oynayan TV kanalı” haberinde “sorumlu” sözcüğü yerine “suçlu”
denilmişti. Cumhuriyet’teki, “Alplerin Titanik’i” haberinde Santis gemisi için
“Battığında, gemideki yaklaşık 2224 yolcu ve mürettebattan yaklaşık
1500’ü hayatını kaybetti” cümlesi yer alıyordu. Oysa onlar
Titanik’teki kayıplardı; Santis bilerek batırıldığı için hiç insan
kaybı olmamıştı.
Bu örnekler bile The Guardian’ın yeni duyurduğu “yapay zeka kullanım
ilkeleri”ndeki “İnsan kontrolü mutlaka sağlanmalı” maddesinin ne
denli zorunlu olduğunu gösteriyor. “Yapay zeka” programlarının
çevirdiği haberler, mutlaka bir gazetecinin gözetiminden
geçmeli.
İlerde yapay zeka kullanımı nereye varır şimdiden bilmek
olanaksız. Medya kuruluşları, uzak durmak ya da kontrolü ona
bırakmak yerine yapay zekanın gazetecilik ilkelerinden sapmadan ve
kendi gereksinimlerine uygun biçimde nasıl kullanılabileceğine kafa
yormalı…
Nitekim Cumhuriyet, Türkiye’de
kendi “yapay zeka robotu”, GPT Store’da yer alan ilk medya kuruluşu
oldu. Anadolu Ajansı da “Medyada yapay zeka etik kullanım
rehberi” hazırladı. Bir de yapay zekanın uyumu ve gazetecilik
uygulamalarında geliştirilmesi amacıyla “Teknoloji ve İnovasyon
Direktörlüğü” kurdu.
Bu direktörlük, geçen hafta Amazon ile birlikte yapay zeka
teknolojilerinin medya sektöründeki uygulamalarını incelemek üzere
çalıştay düzenledi. Çalıştayda
medyanın gereksinimlerine yönelik yapay zeka temelli çözüm
modelleri üzerinde duruldu. Kuşkusuz haberlerin Türkçeye çevirisine
uygun bir “yapay zeka” programı da o gereksinimlerden biri….
BAKAN KOCA DA YUHALANMAMIŞ GİBİ…
İktidar medyası, 6 Şubat depremlerinin yıldönümünde yine pembe
gözlükleri takmıştı. Dayalı döşeli evlerde oturan mutlu depremzede
haberlerinden geçilmiyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Gaziantep ve
Hatay’daki konuşmaları manşetleri süslüyor; binlerce depremzedenin
TOKİ’den evlerini teslim almak için kura çektiği haberleri
sayfaları kaplıyordu.
Halbuki kuraları çekilen evlerin bile hepsi tamamlanmamıştı, bir
kısmı göstermelik kuraydı. İnşaat Mühendisleri Odası’na göre bir
yıl içinde yüzde 70’ten fazlası tamamlanan konut sayısı sadece 25
bin 119’du. Bir yılda 319 bin konut yapılacağı söylenmişti ama
ihale edilen konut sayısı 108 bin 936’da kalmıştı. Tabii ki bu
veriler iktidar medyasında bir cümle bile yer alamadı.
İktidar medyası, Hatay’daki anma töreninde Sağlık Bakanı
Fahrettin Koca ile Hatay’ın CHP’li Belediye Başkanı ve başkan adayı
Lütfü Savaş’ın yuhalanması olayına da şaşı baktı. Sanki orada
sadece Lütfü Savaş yuhalanmış gibi yayımladılar bu haberleri.
Gaziantep’te bir kadının CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e tepki
göstermesini de bu haberlere eklediler.
Halbuki yuhalanmayı içine sindiremeyen Fahrettin Koca, sosyal
medyada özetle “...sessizlik
içinde ruhlarına fatihalar okunmasından, dualar edilmesinden
rahatsız olan mı var? Yeri gelir protesto anlayışla karşılanır. Ama
bu hürmet dakikaları onun vakti değil” diye yanıt vermişti
tepkilere. En azından bakanın yanıtı aktarılabilirdi, onu da
yapmadılar.
İktidar medyası, İstanbul’da anma etkinliğine polisin müdahale
etmesini ve Hatay’da demokratik toplum örgütlerinin yürüyüşüne izin
verilmemesini, Malatya’da valiliğin üç gün süreyle gösterileri
yasaklamasını da haber yapmadı.
Kısacası deprem felaketi yaşandığında iktidar medyası nasıl
güzellemeler yaptı ve sorunları görmezden geldiyse bir yıl sonra
yine aynı tutumu izledi; toplumdan bilgi saklamaya devam etti.
KADIN CİNAYETİNDE SURİYELİ AYRIMCILIĞI
Sözcü’nün üçüncü sayfasında alt alta iki kadın cinayeti
haberi yer alıyordu. Erkek katilin ve öldürdüğü sevgilisinin Türk
olduğu habere “Sevgilisini sokak ortasında öldürdü” başlığı
konulmuştu. Öbür haberde öldürülen kadın Rus, öldüren erkek ise
Suriyeliydi. Sözcü, bu habere ise “Sevgilisini öldüren
Suriyeli’ye müebbet” başlığını uygun bulunmuştu.
Sözcü, eğer katil erkeğin
ulusal aidiyetini başlığa çıkaracak kadar önemli buluyorsa ilk
habere de “Türk erkek sevgilisini sokak ortasında öldürdü” başlığı
koymalıydı. Türk erkek cinayet işleyince onun Türk olduğunu
yazmayıp, Suriyeli öldürünce ulusal aidiyetini başlığa çıkarmak
ayrımcılıktan öte tam bir nefret söylemi. Bir Suriyelinin işlediği
cinayetten bütün Suriyeliler sorumlu tutulmuş oluyor.
Doğru olan, cinayetin katilin ya da öldürülenin “Suriyeli”
olmasıyla doğrudan bir ilişkisi yoksa başlıkta bundan söz etmemek.
Türk erkeklerin cinayetlerinde Türk olduğunun yazılmaması gibi…
ŞİRKETİN SESİ YENİ ŞAFAK
Yeni Şafak’ın, kamu lehine rapor yazan bilirkişileri
“Bilirkişi mi çete mi?” diyerek hedef
göstermesini “Patron gazeteciliğinde yeni zirve” başlıklı yazımda
eleştirmiştim. Yeni Şafak, geçen hafta kendini yine aştı;
bu kez bilirkişiler ile birlikte yargıcın da adını vererek hedef
gösterdi.
Ankara 43. Asliye Hukuk Mahkemesi
yargıcının hedef gösterilmesinin nedeni, Kocaeli Stadyumu inşaatını
yapan firmanın fiyat farkı talebini reddetmesiydi. Yargıç, bu
kararı verirken bilirkişi raporuna dayandığı için Yeni
Şafak, “haber” kılıklı metne “Hakim-bilirkişi çetesi
işbirliği” başlığı atmıştı; yargıcı da
“çetecilik” ile suçluyordu!
Daha önce olduğu gibi bu metinde de imza yoktu; yine dava açan
ve gazetenin sahibi olan Albayrak grubuna bağlı firmanın ismi
gizlenmişti. Belli ki, Albayraklar’ın hukuk bürosu hazırlayıp
gazeteye göndermişti.
Albayraklar, şirket çıkarlarını korumak için gazeteciliği silah
olarak kullanmakta bir beis görmüyor. Oysa Yeni Şafak, 30.
kuruluş yıldönümü olan 24 Ocak’ta “30 yıldır milletin sesi”
manşetiyle çıkmıştı. “Şirketin sesi” deseler daha doğru
olacaktı...
TEK CÜMLEYLE:
- “İnci taneleri” dizisinin yayımlandığı Demirören grubu medya
kuruluşları başta olmak üzere iktidar medyasının tamamı MHP Genel
Başkanı Bahçeli’nin konuşmasını “Dilber karakteri komplo emaresi”
görüşünü dile getirdiği cümleyi ayıklayarak yayımladı.
- Habertürk, “Özel okulun fahiş kitap ücreti talebi”
haberinde sözünü ettiği özel okulun adını vermedi.
- Hürriyet (Kocaeli ve Gaziantep), Sabah
(Kocaeli ve Gaziantep), Akşam (Bursa ve Konya), Yeni
Akit (Bursa), Takvim (Gaziantep), Posta
(Konya) AKP’li belediyelerin deprem bölgesindeki yardımlarını
tanıtan metinlerini haber görünümü altında yayımladı.
- Yeni Akit, “Erbakan Hoca’nın varisleri düşmanları
sevindirmemeli” haberinde muhalefet partilerini “düşman” olarak
nitelendirdi.
- Yeni Şafak, AKP Kastamonu Belediye başkan adayı Tahsin
Babaş için yayımladığı “Kastamonu yeni projelerle ihya olacak”
sayfasına “Bu bir reklamdır” uyarısı koymadı.
- Türkiye gazetesi, 6 Şubat’taki anma töreninde elinde
karanfillerle ağlayan bir kadını gösteren fotoğrafta AP
Foto muhabiri Metin Yoksu’nun imzasını kullanmadı.
- Sözcü, Bahçeşehir Koleji’nin Jonova takımını yendiği
basketbol karşılaşmasını şiddete dönüştüren “Ejderhalar parçaladı”
başlığıyla haber yaptı.
- Türkgün yazarı Yıldıray Çiçek, DW Muhabiri
Alican Uludağ’ı “etki ajanı” ve “kirli algıcı” diyerek aşağılamaya
çalıştı ve hedef gösterdi.
- Hürriyet’in, “Ressamın komşu çilesi” haberi suçlanan
tarafın görüşü alınmadan tek yanlı yazılmıştı.
- Yaygın medya, ücret artışı taleplerini duyurmak için farklı
kentlerden Ankara’ya giden kamu işçilerinin polis tarafından
başkente sokulmamasını haber yapmadı.
ELEŞTİRİ, ŞİKÂYET
VE ÖNERİLERİNİZ
İÇİN: