Eski zamanlarda devlet zulmüyle karşılaşanların bir iç geçirme
lafı vardı: “Osmanlı’da oyun bitmez." Neo-Osmanlı’da niye
bitsin?
Ankara 19’uncu Ağır Ceza Mahkemesi, İnsan Hakları Avrupa
Mahkemesi'nin açık kararına rağmen eski HDP Eş Genel Başkanı
Selahattin Demirtaş’ın tahliyesine karar vermeyi reddetti. Ret
gerekçeleri, anti-hukukun işleyişini billur biçimde ortaya koydu,
adeta bir gösteriydi bu:
Malum, İHAM kararı ilk açıklandığında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan, “Bizi bağlamaz. Karşı hamlemizi yapar işi bitiririz”
demişti. Ardından “AK Partili hukukçular”ın raporu geldi; rapor,
“Bizi bağlamaz” lafı çok doğru bir laf diyordu özetle, iktidar
partisinin hukukçularının genel başkanlarının sözlerini hukuk
kalıbına sokma dışına bir iş yapacağını kimse beklemiyordu zaten.
Onlar partiliydi. Formül de bulunmuş gibiydi: “Karar
kesinleşmedi…”
Mahkeme de rapordaki fikri takip ederek “Karar kesinleşmedi”
dedi, işi bitirdi. Uysa da uymasa da.
HUKUKUN İŞİ ÇOKTAN BİTTİ
İş bitti. Neyin işi bitti peki? Siyasal liderin sözü kısa sürede
“mahkeme kararı” şeklini alıyorsa, öncelikle yargının işi
bitmiştir. Mahkeme, liderin sözünü “kanun” olarak bile almamış,
doğrudan talimat biçiminde değerlendirmiştir. “Yargı”nın kendi
işini bitirdiği yerde, hukukun işi zaten yoktur, çoktan
bitmiştir.
Gerekçeye geçelim: İlk bakışta, kanun maddeleri, sözleşme
hükümleri filan tekrarlanarak sanki bir hukuk tartışması yapıyormuş
izlenimi veriliyor. Rapordaki gibi. Oysa bir tür el, daha doğrusu
laf çabukluğundan ibaret yapılan. Çünkü “kesinleşmiş karar” ile
“nihai karar” lafları arasındaki cambazlıktan çıkarılıyor
sonuç.
MAHKEME İHAM KARARINI TARTIŞAMAZ
Cambazlık şurada:
İHAM kararının “kesinleşmesi”ne dair prosedür başka bir şey,
dairenin saptadığı durumun, yani ihlal kararının “nihai” olması
başka bir şeydir. Demirtaş’ın başvurusunu değerlendiren Daire,
tutuklu kalmasının “ihlal” olduğunu saptamıştır ve bu saptama
değişmeyecektir, saptamanın ilan edildiği an itibarıyla bu karar
nihaidir. Üstelik İHAM bir karar aldığında, hakkında karar
oluşturulan ülkedeki mahkemelerin bunu tartışma imkânı yoktur.
“İhlal” mahkeme eliyle gerçekleşmişse, mahkeme kendini düzeltecek,
yani ihlali ortadan kaldıracaktır. İhlal, idari bir işlemle olsaydı
mahkeme, ihlali yapan idarenin “hukuka uymakla” mükellef olduğunu
ihtar ederek, ihlalin giderilmesine hükmetmek zorunda olurdu. İç
mahkemenin yetkileri ve görevleri bir “uygulamama” kararı almaya
uygun değildir. Tek görevi verilen karara uymak, tek yetkisi
kararın uygulanmasını istemektir.
İHAM, tutukluluğun “ihlal” oluşturduğuna karar vermiş ve
“tahliye edilmesi gerektiğini” dile getirmiştir. Bunu da kararında
açıkça dile getirmiş ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini
“tutukluluğun sonlandırılması için gerekli önlemleri almaya”, yani
ihlali bitirmeye, yani Demirtaş’ı tahliye etmeye mahkum etmiştir.
Yetkisini tanıdığınız bir mahkemenin kararını tanımayacaksanız,
bunu bari anayasa madde 90 ile yapmayın! Çünkü o madde, İHAM
kararının acele sonuçlandırılması gerektiğini söylüyor, tersini
değil. İktidar hukukçuları, İHAM'ın temyiz ya da istinaf mahkemesi
olmadığını söylüyordu, sanki öyledir diyen varmış gibi. 19'uncu
Ağır Ceza ise kendisini İHAM kararının istinaf ya da temyiz makamı
olarak atadı böylece.
BİR PROSEDÜR İCADI
Bu işte bir terslik var kesinlikle. T.C. devleti üç gücüyle,
yasaması-yürütmesi-yargısı ile ters yola girmiştir. Ters yolu
gösteren bir alt-hüküm de var kararda, hani kararın kesinleşip
kesinleşmediğinin, nihai olup olmadığının Adalet Bakanlığı’na
sorulmasına hükmeden bölüm. Sözleşme tarafı olan “devlet”in
yürütmesinin birimi olan Adalet Bakanlığı, savcılar eliyle
tahliyeyi kendi istemeliydi esasen, sözleşmenin ve kendi
anayasasının gereğini yerine getirmiş olmak için. Yerel mahkeme ise
verildiği an itibarıyla uymak zorunda olduğunu bildiği karara
uymamak için olmayan bir prosedür icat etmiş oluyor. Öyle tuhaf ki,
hem kararın kesinleşmediğinden çok emin, hem de kesinleşip
kesinleşmediğini bakanlığa soruyor!
Karar, her bakımdan gerçekten de bağımsız bir yargı kararı;
yargı bir kere daha yeni Türkiye’de kendisi dahil hiç kimsenin
hukukla bağlı olmadığını ilan etti. Kararla tahliye edilmeyenin
sadece Demirtaş olduğunu zanneden feci yanılır, kararla her an
herkesin her sebeple içerde olabileceği garantiye alınmıştır.