''Yasak Elma'nın tadına biz de bakmak istiyoruz'
Fox Tv ekranlarında yayınlanan 'Yasak Elma' dizisinde kadınlar, zengin Halit’i 'baştan çıkarmaya' çalışırken, dizi de seyirciyi baştan çıkarıyor. Yasak elmanın tadına biz de bakmak istiyoruz...
Ayşe Naz Bulamur
Reklamcı bir arkadaşımın ricası üzerine, dört yıldır reyting rekorları kıran, Talat Bulut ve Şevval Sam’ın başrollerindeki 'Yasak Elma' dizisini seyretmeye başladım. "Yalılarda geçiyor, herkes ne şık, uçuruyor dizi beni başka bir dünyaya" diyor misafirim, Boğaziçi Üniversitesi Kennedy Lodge’da manzaraya nazır yemek yerken.
İstanbul sosyetesini eleştiren dizinin açılış müziği, Richard Gere ve Julia Roberts’ın unutulmaz filmi "Pretty Woman"ın şarkısı. Dizi neden Türkiye’deki sınıf çatışmasını bir Amerikan filmi üzerinden anlatsın diye düşünüyorum. Filmde, zengin, yakışıklı Edward, iş yemeklerinde ve seyahatlerinde eşlik etmesi için tuttuğu seks işçisi Vivian’a zamanla âşık oluyor. Kadının tek şartı var, o da dudak dudağa öpüşmemek. Her sahnede karakterlerin birbirlerine bakışı ve dokunuşlarından zamanla gelişen aşklarını hissediyoruz, özellikle Vivian prensiplerini kırıp Edward’ı öptüğünde...
'Yasak Elma', "Pretty Woman" göndermesi ile, maddi çıkar gözeten karakterlerin sadece kiralık aşk yaşadıklarını ima ediyor. Eş adayları, banka hesapları, arabaları ve villaları üzerinden değerlendiriliyor. 19. yüzyılda yaşamış Alman filozof Karl Marx, kapitalizmle birlikte bireylerin satın alınabilecek ürünlere dönüştüğünü savunur. Dizi de günümüz İstanbulluların değerlerinin para üzerinden ölçüldüğünü gösteriyor. Sosyetenin gözdesi Ender, eşi Halit’ten yüklü bir nafakayla boşanabilmek için garson Yıldız’ı hizmetçi olarak işe alır ve eşini 'baştan çıkarmasını' ister. Aklınca müstehcen fotoğraflarını çekip, zengin bir dul olacaktır. Fakat sosyeteye hayran Yıldız, Ender’in oyununu Halit'e ifşa eder, âşık olmadığı halde evlenir ve böylece yıldızı parlar. Şatafatlı hayatı biten Ender, Halit'le tekrar birlikte olabilmek için Halit’in yeni eşiyle aynı çatı altında yaşar.
Dizinin atıf yaptığı "Pretty Woman"dan bir diğer farkı, öpüşme değil şefkatli bir dokunuş sahnesi bile olmaması. "Dost başa düşman ayağa" diyor jenerik, kadınların topuklu sandaletlerine
odaklanarak. Halit’in, eski eşine "asalak kardeşini al git buradan" ve izinsiz evlenen kızına "defol git evimden" demesi de Marx’ın savunduğu gibi kapitalist ekonomide aile bağlarının koptuğunu, insanların birbirinden yabancılaştığını gösteriyor. Servet uğruna eş bile zehirleniyor.
Dizi, sevgisiz, işsiz güçsüz, sanattan uzak sosyete ile dalga geçiyor; onları çocukluğumun kocaman mavi gözlü ve donuk bakışlı bebeklerine benzeterek. Mavi gözlü oyuncuların seçilmesi tesadüf mü? Markaja alınan, sanki biraz maviliği ile oynanmış, gözlerde hiçbir duygu belirtisi yok. Karakterlerin mimikleri, el hareketleri de ne kadar robotik. Özellikle Ender rolündeki Şevval Sam, bu histerik el ve dudak hareketlerini çok güzel yapıyor.
Peki, biz neden animasyon karakterlerini andıran bu servet avcılarını izliyoruz? Yasak ağaçtan elma yiyip cennetten kovulan Havva gibi, biz de suç işlemek pahasına bu şatafatlı yalılarda uyanma düşleri kuruyoruz da ondan. Kadınlar, pinpon topu gibi oynadıkları zengin Halit’i baştan çıkarmaya çalışırken, dizi de seyirciyi baştan çıkarıyor. Yasak elmanın— sadece belirli bir zümrenin erişebileceği yalılarla çevrili boğaz hattının—tadına biz de bakmak istiyoruz...
Ve dizi, hikâyeyi anlatma yetkisini, doğuştan zengin birine değil de garsonluktan sosyeteye geçen Yıldız’a vererek, seyirciye sınıf atlama ümidi veriyor. Bir yıldız gibi doğma serüvenini anlatırken, "siz de hayata deniz manzaralı pencerenizden bakabilirsiniz" mesajını veriyor. Anlatıcı göz de ürkütücü bir mavi değil, yeşil. Bir an güveniyoruz ona. Kendimizi, aynı Yıldız
gibi, lüks bir yatta, günbatımında, şarap içerken tahayyül ediyoruz. Fakat senarist, meşhur Amerikan pembe dizisi 'Yalan Rüzgarı’na referans vererek köşeyi dönme hayalinin tamamen kurgusal olduğunu vurguluyor. Boğaz da tüm çekiliği ile bizi adeta rüzgâr gibi çarparken anlıyoruz sınıf atlama sevdasının yalan olduğunu.