Yaşamak bir zamanlama meselesi!

İnsanlığın hırs kıvılcımlarına denk gelmeyenlerin mi ancak bir yaşam hakkı olacak? Dışlayıcılıkla, şiddetle örülü bir dünyada yaşam mücadelesi vermek mi vazgeçilmez olacak? Mehmed Rauf ve Ocean Vuong aralarındaki 127 yıla rağmen “yaşamak meselesi”nde aynı umutta buluşuyorlar. Hem de kelebekler üzerinden.

Burcu Aktaş bu.aktas@gmail.com

Aklım kelebeklerle dolup taşıyor. Onlarla ilgili şiirler, romanlarda söz açmalar, benzetmeler, öyküler… Akıp giden onca metin içinde Mehmed Rauf’un düzyazı şiiri ‘Kelebek’de duruyorum. Arzu dolu bir kelebek güneşin ilk ışıklarına karşı zevk dolu, neşeli bir dansa başlıyor. Mehmed Rauf, kelebeğin yaşamından bir senfoni oluşturuyor. “Gizli gizli gülümseyen çiğ taneleri”, “ışıkların sevgi dolu kucağı…” Kelebek yaşıyor. Yaşam sarhoş edici ve zevk verici. Derken “altın başlı, lacivert gözlü, gül dudaklı mini mini bir çocuk” çıkıyor ortaya. Kelebeği görür görmez bakışlarında “hırs kıvılcımları…” Kelebeğin peşinde koşmaya başlıyor, saçları terli alnına yapışıyor. Kısa bir süre sonra zafer kazanmışçasına bir tavır çocukta. “Gül renkli parmaklarının arasında bir toz...”

Halid Ziya, bu düzyazı şiiri Mascagni’nin müziğine benzetiyor. Bir Mascagni eseri eşliğinde okursanız ‘Kelebek’i, Halid Ziya’nınkinin ne kadar doğru bir saptama olduğunu göreceksiniz.

Siyah İnciler, Mehmed Rauf, Hazırlayan: Rahim Tarım, Yapı Kredi Yayınları, 224 syf., 2023 (‘Kelebekler’, Siyah İnciler’in içinde yer alıyor.)

Gül renkli parmaklar arasında toz… Kelebekle hissettiğim duygudaşlık Mehmed Rauf’un bu metnini hatırlattı kuşkusuz. İnsanın hırs kıvılcımlarının sebep olabilecekleri 1892’de yazılmış bu düzyazı şiirden 2019’da yazılmış bir romana sürüklüyor beni aniden. Yazar, nüfusu on beş bini aşan monark kelebeği kolonisinin kuzeyden güneye göç edip kışı geçirmek üzere Meksika’ya gidişini anlatıyor. Çamaşır iplerine, tel örgülere, arabaların kaportalarına konan bu kelebeklerin kanat çırpışlarından bahsediyor. Ve o cümle. “Bir gecelik don bütün bir nesli ortadan kaldırmaya yetiyor. O halde yaşamak, bir zaman, bir zamanlama meselesi.” Don olur mu? Ona da insan müdahale ediyor. Tabiatın dengesini altüst ediyor. Evet, insanın hırs kıvılcımları yüzünden yaşamak gerçekten bir zamanlama meselesi. Mehmed Rauf’un ‘Kelebek’i insanın yıkıcılığının, yaşam düşmanlığının şiiri. Ocean Vuong’un Yeryüzünde Bir An İçin Muhteşemiz’i ise insana rağmen hayat kalma mücadelesinin şiiri.

Yeryüzünde Bir An için Muhteşemiz
Ocean Vuong, çeviren: Deniz Koç, Harfa Yayınları, 256 syf., 2020

Rauf ve Vuong’un metinlerindeki yaşamak meselesinin “zaman” üzerine düşündürttüklerine şöyle bir bakalım. Rauf’un “altın başlı, lacivert gözlü, gül dudaklı” çocuğunun yeryüzü sahnesine çıkan insanı hatırlatması tesadüfi olamaz. Vuong’un romanı sahneye çıkan insanın sonrasına dair. O da kişisel tarihinden yola çıkıp insanlığın dışlayıcılıkla ve sınıfsal ayrımla örülü karanlık tarihini anlatıyor. Vietnamlı Amerikalı otuz beş yaşındaki Vuong’un yaşamak meselesi; dili, kimliği, erkekliği, kadınlığı, sınıf ayrımını, mutsuzluğu, ırkçılığı, savaşı işaret ediyor.

İnsanlığın hırs kıvılcımlarına denk gelmeyenlerin mi ancak bir yaşam hakkı olacak? Dışlayıcılıkla ve şiddetle örülü bir dünyada yaşam mücadelesi vermek mi vazgeçilmez olacak?

Mehmed Rauf’un altın başlı çocuğu, parmakları arasındaki tozu göstermek için elini annesine uzatırken yüzünde sıkıntılı bir sevinç gülücüğü beliriyor. İşte yaşamın geleceği o sıkıntıda saklı. Vuong da Meksika’ya uçan monarkların geri dönmeyeceğinin farkında. Ama o monarkların çocuklarının geri döneceğini biliyor. Ve dediği gibi gelecek, geçmişi ziyaret edecek… Geçmişteki yıkıcılıkları ifşa ederek…

Tüm yazılarını göster