Yasemin Göksu: Bu single, dünyanın bütün Çingenelerine bir saygı duruşudur

Sanatçı Yasemin Göksu ile yeni single’ı Djelem Djelem (Celem Celem)’i konuştuk. Göksu, “Kibir denen öldürücü virüsten kurtulmamız, dilimizi ırkçı, ayrımcı kirli ifadelerden arındırmamız, ırkçılığın çağ dışı bir hastalık olduğunu kabul etmemiz gerekiyor” dedi.

Abone ol

DUVAR - Şarkıcı ve müzisyen Yasemin Göksu’nun yorumuyla Dünya Çingenelerinin milli şarkısı olarak kabul edilen Djelem Djelem (Celem Celem), 23 Nisan’da dijital platformlarda yayınlandı. Karantina günlerinde Çingenece single’ıyla dinleyicisini selamlayan Yasemin Göksu, “Djelem Djelem, benim için Esma Redzepova’ya ve onun nezdinde dünya Çingenelerine bir saygı duruşudur” dedi.

Anadolu Müzik etiketiyle yayınlanan şarkının düzenlemesi Mehmet Yöntem ve Cem Sait Aslantunalı imzasını taşıyor.

Yasemin Göksu, ilk solo albümü olan "Gül Kuruttum"u 1995 yılında yayımlandı, 1998 yılında "Kalanların Ardından" ve 2005’te "Ateş Oldum" albümlerini çıkardı. Göksu albümlerinin ardından, "Işıklar Sönmesin", "Hoşçakal Yarın", "Büyük Adam Küçük Aşk", "Umut", "Elveda Rumeli" gibi birçok film ve dizinin müzik çalışmalarında da yer aldı.

2004 yılında Üç Kadın adlı projeye dahil olan Göksu’nun "Ah" albümü de 2014 yılında piyasaya çıktı.

Yasemin Göksu ile Djelem Djelem (Celem Celem) single’ını, Çingene müziğini, şarkının yeniden yorumu ve klibini konuştuk.

“Djelem Djelem” single’ınız geçtiğimiz günlerde dijital platformlarda yayınlandı. Nasıl geri dönüşler aldınız?

Bunu söylemeye biraz çekiniyorum ama çok güzel geri dönüşler aldım. Dinleyenler başarılı bulduklarını söylediler. Kayıtlar sırasında, özellikle Makedonca bilen ya da Makedon olan (oyuncu Filiz Ahmet gibi) arkadaşlarıma, onların arkadaşlarına dinlettim. Olur aldıktan sonra, işin duygu kısmına yöneldim. Tekrar dinlettim; en doğru ve iyi bulduğumuz yorumu, kaydı kullandık.

Ama dili hiç anlamayan dinleyicilerim de yorum olarak etkilendiklerini söylediler ya da yazdılar. Çok mutlu oldum ama kendimi övüyor gibi algılanmasın ne olur, bu beni çok utandırır ve üzer. Soruyu bana sordunuz, ben de bana gelen değerlendirmeleri iletiyorum sadece. Elçiye zeval olmasın aman...

‘HAYATIMI DA POLİTİK TERCİHLERİMİ DE VİCDANIMLA OLUŞTURDUM’

“Djelem Djelem, benim için Esma Redzepova’ya ve onun nezdinde dünya Çingenelerine bir saygı duruşudur” diyerek Çingenece single’la dinleyicinizi selamlıyorsunuz. Neden böyle bir seçim yaptınız? Bu single’ı nasıl tanımlarsınız?

Müziğini, sesini vicdanıyla sarmalayarak yaşayan bir insanım ben. Hayatımı da politik tercihlerimi de vicdanımla oluşturdum ve yaşadım. “Mesleğim şurada, yaşamım burada” demedim hiç. Var oldukları günden bu yana, zulüm görmüş, hâlâ görmekte olan bir halkı es geçerek, Esma Redzepova'yı anlamak imkânsız olduğu gibi, dinlemek de anlamsızdır. Esma, kısacık ömrünü; aidiyetini, halkını, dilini asla yadsımadan; tam tersi onları sonuna kadar sahiplenerek yaşadı. Esma'ya olan hayranlığımın en büyük sebebi, onun bu erdemli kimliğidir.

İşte bu nedenle bu single, Esma Redzepova'ya ve onun nezdinde dünyanın bütün Çingenelerine bir saygı duruşudur.

Dünya Çingenelerinin milli şarkısı olarak kabul edilen Djelem Djelem (Celem Celem)’i sizin yorumunuzla dinliyoruz bu single’da. Tedirgin oldunuz mu yeniden yorumlarken?

Hem de nasıl... Aslında Gelem Gelem'i yıllardır sahnede söylememe rağmen, kalıcı bir kayda geçirmek beni ciddi olarak ürküttü. Sevgili menajerim Hasan Aldemir, bu şarkıyı single yapmamız için ısrar ettiğinde iki yönlü endişelendim. Öncelikle Esma'nın ve farklı usta yorumcuların seslendirdikleri bir şarkıydı. Bizim ülkemizden de bazı kıymetli yorumcular söylemişti. Bu durum gerilmeme sebep oldu elbet. Zira amacım salt eğlendirmek için değil, ağıt kısmının da tamamını okumaktı.

Kayıtları yaptıktan sonra, nazımın geçtiği pek çok sanatçı ve yorumcu dostuma yolladım. "Ağıt kısmının tamamı olmalı mı, kaç kıta olmalı, altyapı nasıl geliyor, benim yorumumu nasıl buldun" gibi sorulara boğdum onları. Sıkıca eleştirmelerini, fikirlerini istedim. Sonuçta hepimizin fikrinin ortalamasını aldık. Bana kalsa tamamı ağıt ve 8 dakikaya yakın olacaktı. (Gülüyor)

KLİPTEKİ FOTOĞRAFLARDA GERÇEKTEN CELEM CELEM VAR’

Kendal Rohat karantina nedeniyle şarkıya, 2010 yılında Silikozis Hastası kot kumlama işçileriyle dayanışma amacıyla düzenlenen konserinizden alınan görüntülerden yararlanarak bir klip hazırladı. Klip hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Bence bu klip zaten başka bir şekilde olamazdı. Zira, "Silikozis Hastası Kot Kumlama İşçileri" için "Dayanışma Komitesi" olarak verdiğimiz mücadele hayatımda çok önemli bir yerde. Başta, meslek hastalığı olarak tekstil sektöründe Silikozisi dünyada ilk tanılayan Prof.Dr. Zeki Kılıçarslan, Prof. Işın Kılıçarslan, silikozis hastası kot işçileri -ki biri oğlum kabul ettiğim Abdülhalim Demir'dir-, gazeteci, hukukçu, köşe yazarı, tasarımcı, çizer, sanatçı, siyasetçi ve aktivistlerden oluşan komitemiz, bizim ailemiz gibi oldu yıllar içinde. Bu dayanışma konserini de bu çekirdek ailemize şevkle katılan ve büyük ailemizi oluşturan sanatçı dostlarımızla yaptık. O konserde Mısırlı Ahmet ve ritim atölyesinin öğrencilerinin ritmleri üzerine, İspanyol Dans Performans ustası Cristiane Azem'in dansları eşliğinde okumuştum Celem Celem'i. Bunu söylememden hiç hoşlanmayacak ama o konsere katılan hiçbir sanatçı dostumuz hiçbir maddi karşılık almadığı gibi, Cristiane ta İspanya'dan, uçak biletini bile almamızı reddederek, kendi imkânlarıyla gelmişti. Yani o fotoğraflarda gerçekten Celem Celem var.

Klibi hazırlayan Kendal da, benim kalbimin evlatlarından çok özel bir çocuktur. Demem o ki, bunca önemsediğim şarkının klibinde "özeller" bir araya gelmiş oldu. Ben çok sevdim, umarım izleyenler de sevmişlerdir.

Çingeneler, kültürel ve kimlik üzerinden sürekli baskı altındalar. Bunu aşmanın yolları nelerdir?

Bunun keşke bireysel yolları olsa. Bunlar dünyanın her yerindeki devlet politikaları. Irkçılıktan, ayrımcılıktan, kafatasçılıktan beslenen politikacıların insanlara zerk ettiği zehirle oluşturduğu insanlık dışı uygulamalar. Ve maalesef bulaştığı kadar kolay temizlenmiyor toplumların zihinlerinden bu zehir.

Çingeneler, izledikleri tüm yollardan aldıkları dans ve müzik kültürünü gittikleri yerlere de taşımışlardı. Dansın yasaklandığı, müzikle birlikte düzenli salınımlara bile asla izin verilmediği dönemlerde bile

Çingeneler kendi müziklerini ve danslarını sürdürdüler. Siz Çingene müziğini nasıl tanımlarsınız? Çingene müziğini diğer türlerden ayrı kılan nedir?

Çingeneler yüzyıllardır kölelikten soykırımdan, sürgünden tamamiyle kurtulamamış, dünyanın en çok zulüm gören, acılı halklarından oldular. Yaşadıkları her yerdeki siyasi irade, onları eğitimden yoksun, mülksüzleştirerek göçebe ve yarı göçebe yaşamaya zorladığından, hayatları acı tecrübelerle, açlıkla, yoklukla sınandı. Bu sebeple belki, göçerken yapabilecekleri belli işler konusunda ustalaştılar. Doğrusu ben bu aidiyetsizlik ve zorlu tecrübelerin onlara aynı zamanda bir özgürlük duygusu, asi, sert bir öfke ve belki tüm bu acıları kolaylaştıran bir yaşam felsefesi kazandırdığını düşünüyorum.

Yerleşik düzene geçtikten sonra da bu dayatmalar sürdü, resmi işlerde çalıştırılmadılar. Tüm bu yoksunluklar arasında ellerinden alınamayan çok az şeyleri kaldı. Geçimlerini sürdürebilecek bazı zanaat kolları ve aynı zamanda onları geleceğe de taşıyacak olan müzikleri. Bütün bunlar elbette onların üretimlerine ve özellikle de icra ettikleri müziğin karakterine işlemiş durumda ve bu müzik kesinlikle benzersiz.

‘ÇİNGENE BESTECİLERİ VE İCRACI MÜZİSYENLERİ SINIRLARININ ÖTESİNE TAŞIYAN ESERLER ÇIKIYOR’

Bugün, Çingene müziği başka türlerle birlikte tekrar yorumlanıyor. Sizce ortaya çıkan eserler niteliksel olarak nasıl?

İyi bir şey bu. Tabii etnik yapısı bozulmadan yapılırsa, evrensel bir değer de kazanıyor. Çingene bestecileri ve icracı müzisyenleri sınırlarının ötesine taşıyan eserler çıkıyor. Hepimiz için önemli, değerli kazanımlar bunlar. Halkların etnik kardeşliğinin en önemli ortak üretimleri.

‘KİBİR DENEN ÖLDÜRÜCÜ VİRÜSTEN KURTULMAMIZ GEREKİYOR’

Çingene kültürü ve hafızasının yaşaması için neler yapılabilir?

Sadece Çingenelerin değil, tüm halkların etnik değer ve kültürlerine gösterilmesi gereken asgari saygıyı içselleştirmemiz gerekiyor öncelikle. Kibir denen öldürücü virüsten kurtulmamız... Dilimizi ırkçı, ayrımcı kirli ifadelerden arındırmamız... Irkçılığın çağ dışı bir hastalık olduğunu kabul etmemiz... Ve siyaseti de tüm bunlar üzerinden yeniden dizayn etmemiz...

Yeni albüm ya da single çalışmanız var mı?

Evet. Ama albüm değil, yine single olacak. Hazırladığım bir kaç eser var. Hangisine öncelik vereceğimiz henüz kesin değil. Buna menajerim ve sevgili yapımcım, dostum Cem Yılmaz'la birlikte karar vereceğiz. Ama elbette yine Anadolu Müzik'ten çıkacak.