Geçen hafta Süper Lig’de İstanbul’un iki yakasında iki müsabaka oynandı. Cumartesi günkü Kasımpaşa-Başakşehir maçında ev sahibi takımdan 16 yaşındaki Yasin Özcan bu sezon Süper Lig’de ve Avrupa’nın beş büyük liginde gol atan en genç oyuncu oldu. Pazartesi akşamı ise Ümraniyespor’un Fenerbahçe’yi ağırladığı mücadelede ülke futbolunun en parlak yeteneği olarak görülen Arda Güler kulübede beklerken göz önünde yine hakemler vardı…
SAHADAYSAN HER ŞEY MÜMKÜN
2006 doğumlu Yasin Özcan 58 numaralı formasından da anlaşılacağı üzere aslen Sivaslı. İlk kulüp deneyimini 2015 yılında girdiği Sivas İl Özel İdarespor’da yaşadıktan sonra ertesi yıl İstanbul’a gelip Kasımpaşa altyapısına katıldı. Geçen seneden beri profesyonel. Selçuk İnan’ın teknik direktörlüğe gelmesiyle birlikte A takımın parçası oldu. Bu sezon dördü ilk 11’de olmak üzere yedi maça çıktı.
Kasımpaşa epey zorladığı Başakşehir’e 1-3 kaybetse de 16 yaşındaki Yasin’in ceza sahasının dışından sol ayağıyla attığı güzel gol ve dengeli oyunu umut verdi. Yüzde 83 gibi makul bir pas isabet yüzdesiyle oynadı, girdiği sekiz ikili mücadelenin dördünü kazandı. İki top kazanma, iki şut pasıyla takımına katkı yaptı.
Selçuk İnan mücadelenin ardından, “Yasin Özcan için çok mutlu ve umutluyum. Çok yetenekli bir oyuncu. Yetenekli olmasaydı bu formayı giyemezdi. Hak ettiği için oynuyor” diye konuştu. Yasin ise “Henüz 16 yaşındayım ve tecrübeli değilim. Ama Donk ağabeyim yaşından, tecrübesinden dolayı bana saha içerisinde her türlü yardımı yapıyor. Nerede nasıl duracağımı, pozisyonumu, her şeyi gösteriyor” ifadelerini kullandı.
1.85 boyundaki Yasin stoper veya geçen hafta olduğu gibi sol bek oynayabiliyor. Henüz hakkında iddialı kanaatlere varacak kadar izlemedik. Ancak fiziksel yapısı, temiz sol ayağı ve sakin duruşu güzel şeyler vaat ediyor.
Futbol da uzun boylu bekleri sever. Hem takıma ekstra hava hakimiyeti getirirler, hem de pozisyon becerileri geliştikçe savunmanın merkezine geçip atletizmleriyle fark yaratırlar. Yasin de doğru yerlere bakarak kendine Paolo Maldini, Giorgio Chiellini, Eric Abidal gibi ilham kaynakları bulabilir. Ama en önemlisi oynamak. Aksi halde gelişim gösterse bile bu gelişimi gören olmayacak.
ARDA’NIN BEKLEYİŞİ
İnanmıyorsa kendisinden 14 ay büyük Arda Güler’e bakabilir. 17 yaşındaki Arda Ümraniye’de yine kulübedeydi.
Fenerbahçe’de 10 numaralı formayı giymek kolay değil. Ancak forma numarasının anlam kazanması için sahada olması gerekiyor. Arda Güler Avrupa’da ve kupada görece şans bulmasına ve aldığı süreyi çok iyi değerlendirmesine rağmen Süper Lig’de pek ortalarda yok. Takımın abartılı bir şekilde dribbling üzerinden oynadığı, hücumda doğru kararları alacak bir akla ihtiyacı olduğu açıkken, Jorge Jesus’un bu konudaki en büyük etkiyi yaratabilecek Arda’yı görmezden gelmeye devam etmesini inattan başka bir sözcükle açıklamak kolay değil.
Kasımpaşa’nın genç oyunculara şans vermek için Fenerbahçe’ye kıyasla daha rahat bir yer olduğunu iddia edenler de çıkacaktır. Ancak kümede kalma baskısı da en az şampiyonluk baskısı kadar ciddi. Üstelik Arda’yı oynatmayınca şampiyon olacağınızın garantisi yok. Onu da boş verelim; kimse her sezon şampiyon olamıyor. Başarı gelmediğinde taraftarla kulüp arasındaki organik bağın sürmesini sağlayacak birinci etken ise kendi yetiştirdiği oyuncular.
Yasin ve Arda mükemmellikten uzak; ciddi gelişime ihtiyaç duydukları da kesin. Ama burada da farklı bir ikiyüzlülük devreye giriyor. 17 yaşındaki bir oyuncu mükemmel olmak zorundaymış gibi sürekli eksiklerine vurgu yapılırken, 28 yaşında bir sürü defosu olan aynı takımdan mevkidaşına “tamamlanmış ürün” muamelesi yapılıyor. Türkiye’deki kadroların genel kalitesi düşünülünce Yasin ve Arda’nın rahatlıkla oynayabileceğini ligdeki VAR hakemleri bile görüyordur.
BİZİM KARARIMIZ
Tabii ki “en iyisini hoca bilir” diyebilirsiniz. José Mourinho’nun enteresan benzetmesini hatırlayalım: “Genç oyuncular kavun gibidir. Kesip tadına bakana kadar ne kadar iyi olduğunu tam olarak bilemezsiniz” demişti.
Muhakkak ki Jorge Jesus da bize kıyasla futbol üzerine çok daha fazla kafa yoruyor ve pratik bilgisi çok daha fazla. Ama genç oyuncuların ilk adımı atmak için kendi performansları kadar teknik direktörün ve kulübün tutumuna muhtaç oldukları da malum. Yani altyapıyı bir nevi kuyu olarak görüp, “Çıksana oğlum altyapıdan!” diye bağırmakla sonuç alınamıyor. Oyuncuyu yukarı çekip çekmemek hocanın ve kulübün takdirine bağlı. Kamuoyu desteği ve baskısı da önemli. Tabii böyle bir önceliğiniz varsa.
Bizim yok. Hafta sonunda Yasin’den çok fazla bahseden olmadı. En fazla “rekor” kısmıyla ilgilendik. Arda Güler ise Fenerbahçe son haftalarda sendelediği için konuşulmaya başladı ama onun da tartışmalı bir VAR kararı kadar hükmü yok.
Aslında denklem karmaşık değil. Ali Koç, Abdülkadir Bitigen, Dursun Özbek vesaire konuşmaya devam edersek Yasin Özcan ve Arda Güler’i seyredemeyeceğiz. Çünkü ihtimalleri ikiye indirmiş oluyoruz.
Birinci senaryo: Yasin, Arda veya benzerleri gereken özen gösterilmediği, daha fazla şans bulmaları yönünde baskı yapılmadığı, ya da olgunlaşmadan şımartıldıkları için yeterince gelişemeyecek ve Gürhan Gürsoy, Umut Salgınoğlu, Caner Bozkurt, Batuhan Karadeniz gibi bugün hatırlamadığımız veya potansiyelinin çok gerisinde kalmış isimler arasına katılacaklar. Adları eski “rekortmen genç” listelerinde birer detay olarak kalacak.
İkinci senaryo: Bu oyuncular Türkiye’deki mevcut futbol iklimine bakıp bu çölde çiçek açmayacağını fark edecekler ve biz daha kendilerini doğru düzgün izleyemeden Cengiz Ünder, Zeki Çelik, Çağlar Söyüncü, Enes Ünal, Merih Demiral gibi soluğu Avrupa’da alacaklar.
Her iki durumda da Süper Lig’e, tuttuğunuz takımlara değer katmayacaklar. Sonra 2030-2031 sezonunda Arda Güler ile Yasin Özcan (veya benzer potansiyele sahip başka iki genç) bir Serie A mücadelesinde karşı karşıya gelecek. Aynı saate denk gelen Fenerbahçe-Kasımpaşa maçının ardından, Arda’dan kazandığı bonservisi Brezilya liginden ikinci sınıf bir oyuncuya yatıran o günkü Fenerbahçe başkanı (veya Fenerbahçe’nin kayırıldığından emin rakip “büyük” başkanlardan biri) hakem yaygarası koparacak. O kulüp bazen Fenerbahçe, bazen Galatasaray, bazen Beşiktaş, oyuncu ise bazen Arda, bazen Ahmet, bazen Mehmet olacak ama herkes gürültünün geldiği yere bakmaya devam edecek.
Sonra neden burada hiçbir şey düzelmiyor diye hayıflanacağız ama kendimizi değiştirmek yerine tuttuğumuz kulübün başkanının arkasına sığınıp rakip taraftarla küfürleşmeye devam edeceğiz. Başka çaremiz yok mu gerçekten?