Yaşlılığa hazırlık
Yaşlılığa hazırlıklı olmalıyız. Yaşlılık bugün çocukluk döneminden daha uzun bir süreye denk gelmektedir. Dolayısıyla nasıl ki çocukluğumuzu tesadüflere terk etmiyorsak, yaşlılığımızı da tesadüflere terk etmemeliyiz. Bu hazırlığın bireysel ve toplumsal olmak üzere iki düzlemde gerçekleşmesi gerekir.
İsmail Tufan*
Yaşlanmak tesadüfen mi oluyor, yoksa yaşlanmaya müdahale edilebilir mi? Yaşlanmaya müdahale edebilirsek, yaşlılığa da müdahale etmiş olur muyuz? Yaşlılığa müdahale ne zaman başlamalıdır? Bu tür sorular yaşam süresi uzadıkça günlük hayatımızın kapsamında da sık sorulan sorular arasında yerini almaya başladı.
Son zamanlarda şifa dağıtıcı amatörler ortaya mantar gibi çıkmaya başladı. Hele biri var ki internette boy boy fotoğraflarını yayınlayarak hangi şifalı bitkilerle ileri yaşına rağmen zinde kalabilmiş olmasının sırlarını pazarlıyor. Adamın zavallı bir görünümü var ama kendince çok başarılı, çok zinde, çok sportmen; hatta sanırım kendince en yakışıklı erkek. Şort ve atletiyle pazılarını gösteriyor. Şifalı otlarından satın alanların da kendisi kadar olmasa da kendisine yakın olacaklarını anlatıyor. Parasal bir yakınlık! Parayla sır veriyor! Amacı insanlara şifa kazandırmak değil, şifa satmak. Şifa tüccarı! Uzmanlar ise yaşlılığı tesadüfe bırakmamayı öneriyor. Herkesin yaşlılığa hazırlık yapmasını tavsiye ediyorlar. Koyun gibi ot yemekle değil, bilinçli şekilde yaşlılığa hazırlanmakla olacak şeylerden bahsediyorlar. İlginç olan ise bu tavsiyenin doğru olduğunu genel olarak herkes kabul ediyor, ama sadece ufak bir kesim bu tavsiyeye uyarak yaşlılığa bilinçli şekilde hazırlık yapıyor.
Yaşlılığa hazırlık yapmanın belirleyici unsuru nedir? Buna kesin bir cevap vermek mümkün değilse de sosyal tabaka burada anlaşılan önemli faktörlerden birisidir. Sosyal tabaka ile her şeyi açıklayamayız, ama pek çok şeyin sosyal tabakaya bağlı olduğunu biliyoruz. Sosyal davranışlar, alışkanlıklar, beslenme kültürü, iyi-kötü alışkanlıklar genellikle sosyal tabakayla şu veya bu şekilde bağlantılıdır. Sebebi ise sosyal tabakanın sosyalizasyon sürecinde belirleyici olmasıdır. Araştırmalar sosyal tabaka yükseldikçe yaşlılığa hazırlık eğiliminde artış olduğunu göstermektedir.
Basit mantıktan hareket edenler bunun temel sebebinin eğitim faktörü olduğunu söyleyecektir. Nitekim eğitim değişkeni ve yaşlılığa hazırlık eğilimi arasında pozitif istatistiksel manidar ilişkilere rastlanmaktadır. Ancak bu istatistiksel bulgu henüz yaşlılığa hazırlık eğiliminin ardında eğitim faktörünün bulunduğu anlamına gelmiyor. Basit mantık bize şunu söyletiyor: Eğitim insanı bilinçli kılar; bilinçli insan yaşlanacağını gecikmeden dikkate alır; dikkate aldığı için yaşlılığa hazırlık yapması gerektiği sonucuna vardır; bu sonuca varınca hazırlıklara başlar.
Ancak bu mantığın en büyük problemi, insanın her koşul altında eğitim faktörüne bağlı olarak mantıklı davranış gösteren bir varlık olmadığını dikkate almamasıdır. İnsan aynı zamanda duygusal varlık olarak kolayca duygularının yörüngesinde hareket eden bir varlıktır. Genellikle duyguları aklına ağır basar. Bunu en iyi bilenler ekonomistlerdir. Örneğin daha yeni bilmem kaçıncı iPhone piyasaya çıktı. Uzmanlar bir önceki modeliyle arasında pek fark olmadığını söyledi. Ama satış rekorları kırıyor. Mantıkla bunun alakası olabilir mi? Her altı ayda bir yeni bir cep telefonuna kimin ihtiyacı var? Sosyolog Durkheim 100 yıl önce insanın aklına güven olmaz derken acaba bu günleri de düşünebildi mi?
Yaşlılığa hazırlıklı olmalıyız. Yaşlılık bugün çocukluk döneminden daha uzun bir süreye denk gelmektedir. Dolayısıyla nasıl ki çocukluğumuzu tesadüflere terk etmiyorsak, yaşlılığımızı da tesadüflere terk etmemeliyiz. Bu hazırlığın bireysel ve toplumsal olmak üzere iki düzlemde gerçekleşmesi gerekir.
Sosyal devlet vatandaşa yaşlılığa en iyi şekilde hazırlanabileceği olanakları yaratmalıdır. Birey ise farkında olduğu bu olanakları kullanmalıdır. Burada toplum-birey, çevre-birey, devlet-vatandaş ilişkilerinden bahsettiğimiz anlaşılmaktadır. Yani organizasyon olarak toplum veya devlet ve aklını kullanma yeteneklerine sahip olan ama ender hallerde bundan yararlanan birey, yaşlılığa hazırlık hedefinde ortak olarak kabul edilmelidir. Birbirlerine olan bağımlılıkları bu hedefe erişme veya erişememe konusunda belirleyici faktör olacaktır. Yani basitçe “ne yapalım eğitim düzeyi düşük, dolayısıyla yaşlılığa hazırlanmasını bekleyemeyiz” mantığı çürüktür, herhangi bir tutarlılığı, sağlam bir dayanağı yoktur.
Her fert kendi yaşlılığına hazırlık yapabilir. Eğitim düzeyine göre bireye nasıl hazırlık yapacağı anlatılabilir ve yönlendirilebilir. Eğitim düzeyi bilgi transferinin tarzında belirleyici olabilir. Ama hedef değişmez. Günümüzün uzun ömürlü insanlarını eğitiminden, cinsiyetinden, sosyal tabakasından bağımsız olarak yaşlılığa hazırlanmalarını sağlamamız; başarılı ve sağlıklı şekilde yaşlanmaları için olanak yaratmamız, bu olanaklardan nasıl faydalanacaklarını göstermemiz gerekmektedir.
*Prof. Dr. Akdeniz Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Gerontoloji Bölümü