Yaşlılık ve prestij
Meslek hayatında yüksek pozisyonda çalışmış kişiler emekliliği yaşlılıkla bir tutuyor ve kaybedilen mesleki pozisyona bağlı olarak kaybedilen prestijin ardından üzüntüye kapılıyorlar. Alt sosyal tabakanın mensupları ise genellikle zor çalışma koşullarında yıpranan bedenlerinin nihayet dinlenmeye çekileceğine seviniyorlar.
İsmail Tufan*
Saygınlık veya aynı anlama gelen prestij, en çok değer verdiğimiz şeyler arasında ilk sıralarda gelir. Belki de ilk sırada yer alır. Saygınlığı elden giden insanın dünyası yıkılır. Mal mülk, para pul, saygınlığın yerini tutmaz. Saygınlığın yaşlılıkla alakası nedir? İlk bakışta hiçbir alakası yok görünse de çok alakası vardır. Atasözü bile var: Kurt kocayınca kuzunun maskarası olur. Anlaşılan yaşlılık güçsüzlük anlamına geliyor. Kuvvetli bir gençten yaşlı bir güçsüz ortaya çıkınca, kurt iken kuzu olunca, alay konusu ve vesilesine dönüşür. Kuvvet veya güç, görelidir. Yaşlandıkça güçsüzleşmek de görelidir. Yaşlılık kimilerine göre prestij kaybı, kimilerine göre bunun tam tersidir.
Araştırmalar ilginç bazı sonuçlara erişmemizi sağlamıştır. Yaşlılığı prestij kaybı olarak görenlerin çoğunluğu ortanın üzerinde gelire sahip olan kişilerden meydana gelmektedir. Sosyal tabaka yükseldikçe yaşlılık ve prestij kaybı arasındaki ilişki güçlenmektedir. Dolayısıyla sosyal tabakalarda alta doğru inildikçe yaşlılık ve saygınlık arasındaki bağlantıların zayıfladığı görülmektedir.
Üst sosyal tabakaların mensuplarının önemli özelliklerinden biri eğitim düzeyidir. Eğitim sadece akılla değil aynı zamanda parayla da alakalı bir olanak olduğu için yüksek tabakanın mensuplarının eğitim olanakları da artmaktadır. Özellikle Türkiye’de bu çok belirgindir. Özel okullarda okumak, yurtdışında yükseköğretim, mastır, doktora vb. yüksek tabakanın çocuklarına hazırlayabildiği alt tabakaların hayal bile edemediği olanaklardan bazılarıdır. Gençliğinde bu olanakları kullanmış, kendisine toplumda saygın bir yer edinmiş olan insanların, bundan veya bu alışkanlıktan vazgeçmesi kolay değildir. Ama yaşlılıkta işler değişir. Bir gün emekli olur, iş hayatındaki konumu elden gider.
Ayrıca “iş” kavramının da “emeklilik” gibi üst sosyal tabakalardaki anlamları alt sosyal tabakalardaki anlamlarından çok farklıdır. Her ne kadar emeklilik yasası herkese aynı olanağı sunsa da alt sosyal tabakanın mensuplarının emekliliği ile üst sosyal sınıfın emekliliği arasında çok büyük farklılıklar olabilir. Mesela Edinburgh Dükü Philip, yani İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth’in eşi, emekliliğini ilan etti. Yani emekli edilmedi, kendisi emekli olmaya karar verdi. Ona emekli de denilemez, çünkü dükler emekli olmazlar, onlar “çekilir”. Philip 96 yaşında çekildi. II. Elizabeth 91 yaşında henüz çekilmedi.
Bu radikal örnek üst ve alt sosyal tabakların yaşlılığı da farklı değerlendirdiğini görmemize yardımcı olmaktadır. Philip ve Elizabeth’ten olma Prens Charles 68 yaşındadır. Hâlâ işbaşı yapamadı. Böyle giderse dünyanın en zengin, en saygın işsizi olmaya devam edecek. Hayatı boyunca veliaht olarak kalacak. Çünkü arkadan gelen William tahtın en güçlü adayı. Boynuz kulağı geçecek gibi görünüyor. Dolayısıyla bu radikal örnekten anlıyoruz ki 68 yaşındaki Charles, 91 yaşındaki Elizabeth ve 96 yaşındaki Philip açısından yaşlılık tamamen farklı anlam taşıyor. Onların kan rengi mavi olduğu için yaşlılıkları da ayrı ve ayrıcalıklı oluyor.
Biz en iyisi normal duruma bakalım. Üst sosyal tabaka normal durumda gelir durumu ortalamanın üstünde olan kişileri kasteder. Ortalamanın üstünde gelir ise ülkeye göre dönüşür. Dolayısıyla üst sosyal tabaka kavramı mutlak gelirden ziyade kişinin yaşadığı ülkeye göre tanımlanması gereken göreli bir kavramdır. Her halükarda nerede yaşarsa yaşasın üst sosyal tabakanın mensuplarında yaşlılığı prestij kaybı olarak algılama eğilimi, aynı toplumun alt sosyal tabakalarındaki kişilerin algısından belirgin şekilde farklı çıkmaktadır, yapılan araştırmaların sonuçlarına bakıldığında.
Bunun en önemli sebebi iş hayatından kendi istekleriyle geri çekilmemeleri, aksine emeklilik yasasıyla geri çektirilmeleridir. Bir mecburiyetten bahsediyoruz. İnsan bir şeye mecbur kılınırsa genellikle buna bozulur. Halbuki emeklilik yasası için nelere katlandı insan. Şimdi bazıları için bir dezavantaj gibi görünüyor. Meslek hayatında yüksek pozisyonda çalışmış olan kişiler emekliliği yaşlılıkla bir tutuyor ve kaybedilen mesleki pozisyona bağlı olarak kaybedilen prestijin ardından üzüntüye kapılıyorlar.
Alt sosyal tabakanın mensupları ise genellikle zor çalışma koşullarında yıpranan bedenlerinin nihayet dinlenmeye çekileceğine seviniyorlar. Bu yüzden emeklilik onlar açısından prestij kaybı değil, aksine meslek yaşamlarında çıkamadıkları tatillerin acısını çıkaracakları yeni bir dönemin habercisidir. Bu yüzden emeklilik onlara prestij kaybı olarak değil, aksine prestij kazanımı olarak görünmektedir.
*Prof. Dr. Akdeniz Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Gerontoloji Bölümü