Yavuz Selim Demirağ: Cezaevleri dolu

Dün cezaevine giren gazeteci Yavuz Selim Demirağ, bugünkü köşesinde cezaevlerindeki doluluktan bahsetti. Demirağ yeni cezaevleri yapmakla övünen iktidara bir de tavsiyede bulundu: "Hazır hükümet köprü ve hastaneler için hasta ve geçiş garantisi veriyor ya. Tutuklu ve hükümlü garantisi verilerek yeni cezaevlerinin inşaası sağlanabilir."

Abone ol

DUVAR - Yeni Çağ gazetesinden Yavuz Selim Demirağ bugünkü köşesinde cezaevine giriş sürecini anlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret suçundan 11 ay 20 gün hapis cezası alan ve dün cezasının infazı için Ayaş Açık Ceza İnfaz Kurumu’na giren Demirağ cezaevlerinin doluluğuna dikkat çekti.

Hapisanelerde yatacak yer yok başlıklı yazısında kendisine cezaevlerinde yer olmadığı için 10 gün süre tanındığından bahseden Demirağ, cezaevi yapmakla övünen iktidarın cezaevlerini özelleştirme fırsatını kaçırmaması gerektiğini anlattı.

Yazının tamamı şöyle:

Hapisanelerde yatacak yer yok...

Canım memleketimde hapishaneye girmek bile mesele... Hastanede yattığım için bir ay süre ile ertelenen infazın yerine getirilmesi için Adliyeye gittim. Cezaevlerinde yer olmadığı için 10 gün süre tanınacağı söylendi. Sonuçta kendimizi ona göre hazırladık. Şiddet ile devam eden hayatımızın bir akışı var. "Uzatmayalım, bir an önce bitsin... Yarın öbür gün yakalama kararı ile muhatap olmayalım" düşüncesi ile 2 fotoğraf ile dilekçe yazmaktan imtina ettim. Savcı bey anlayış ile yol gösterdi. Kim bilir belki de "kendi ayağı ile hapis yatmaya gelenler de varmış" diye iç geçirmiş olabilir.İktidar partisi yeni bilmem kaç tane cezaevi yapmakla övünüyor. Gider ayak iktidara bir önerim olacak. Bu işin özelleştirilmesi şart. ABD'nin bazı eyaletlerinde "özel cezaevleri" var. Hazır hükümet köprü ve hastaneler için hasta ve geçiş garantisi veriyor ya. Tutuklu ve hükümlü garantisi verilerek yeni cezaevlerinin inşaası sağlanabilir. Böylelikle devletin hazinesinden para çıkmaz. Enflasyon artmaz! Sonuçta yeni iş ve istihdam alanı açılır. Yandaşlar zengin edilir. Ne dersiniz? Hazır potansiyel var iken bu fırsatın kaçırılmaması lazım. Arz-talep var...Bu arada benim gibi huysuz birinin okuyucuları tarafından sevildiğini hissetmek anlatılmaz bir duygu. Yüzlerce e-posta, binlerce mesaj ile daha içeri girmeden yalnız olmadığımı hissettirdi. Sosyal medya gerçeği yeniden yüzüme çarptı. Merhum Abdullah Yüce'nin muhteşem sesi ile söylediği "Bu ne sevgi ah, bu ne ızdırap" şarkısı çınlıyor kulaklarımda. Sevgi ve destek güç veriyor insana. Okuyucusu ile bütünleşen yazara ne mutlu...İçeri giderken insanın doğal olarak aklı dışarıda kalıyor. Sözcü Gazetesi'nin karar duruşmasında bulunmak isterdim. Son 10 yılı mahkemeleri takip ile geçirdiğim için, Sözcü'ye yapılan haksızlığı takip ederek yazmayı istiyordum. Yüreğim Sözcü ile... Öte yandan İstanbul seçimlerini yerinde takip etmeyi arzu ediyordum. Ekrem İmamoğlu'na söz vermiştim. Seçimin sonuçlarını İstanbul'da yaşamak vardı. Nasip...

***

SON DAKİKA!

Gereken işlemlerinin tamamlanmasının ardından Ayaş Cezaevi'ndeyim. İlk intibalarımı yarın sizlerle paylaşmak dileğiyle... (KAYNAK)