Emek Erez

emekerez@gmail.com
TÜM YAZILARI
'Türkolmak' ya da olamamak Kutay Onaylı’nın 'Türkolmak' kitabı, metinlerarası geçişleri olan, yukarıda da bahsettiğim gibi kimlik ve oluş süreçlerine dair de düşündüren bir şiir kitabı fikrimce. Bunun yanı sıra kimliğin getirdiği varlık sorunlarıyla da cebelleşen yer yer genelleşen yer yer kişiselleşen bir metin olduğunu düşünüyorum.
Platonov yazıları: Umutlu zamanlar, edebiyat, emek ve trajedi Platonov’un farklı dönemlerde yazdığı metinlerden derlenen 'Edebiyat Fabrikası ve Seçme Yazılar', yazarın hem kendi edebiyat ve sanat yaklaşımını hem de döneminde bu konuda gördüğü sorunları yansıttığı eleştirileri ve çözümlerini bulabileceğimiz bir metin. Bu metinlerin önemi bana kalırsa yazıda da örneklediğim gibi güncellenebilir, şimdide tekrar düşünülebilir olmaları. Güç bir kişide toplanırsa Harry Kressing’in, 'Aşçı' romanı meselesini karakterinin etrafında dolandırarak, mesajını okurun gözüne sokmadan, onu sürekli şaşırtarak sonuna kadar merak unsurunu koruyan bir kitap. Metnin bahsedebildiğimiz kısımlarında da görüldüğü gibi yazar gücü tek kişiye verdiğimizde olabilecekleri "karizmatik" bir aşçının yardımıyla anlatmaya çalışıyor. Görüyoruz ki böyle bir durumda kendi mülkünüzde hizmetçi olduğunuz gibi itaat etmeyi arzular hale gelebilirsiniz.
‘Umutsuz Karakterler’: Sınıfsal hezeyanlar, ayrıcalık kaybı endişesi Paula Fox’un Can Yayınları tarafından, Begüm Kovulmaz çevirisiyle basılan 'Umutsuz Karakterler' romanı, karakterleri ve yarattığı atmosferle sınıfsal üstünlüğün getirdiği yaşam tarzına, ayrıcalıklı olmaktan kaynaklı endişelere eleştirel bakan bir metin olarak karşımıza çıkıyor. Hayvanlarla ilişkiyi yeniden düşünmek için mitoslar Deniz Gezgin’in 'Hayvan Mitosları', Pinhan Yayıncılık tarafından tekrar basıldı. Kitap, kendi alanında temel kaynak olmayı sürdürürken bir kere daha türümüzün hayvanlarla ilişkisini düşünmeye alan açıyor. Umuttan başlamak, ıstıraplı bir umuttan John Holloway’in 'Umutsuz Zamanlarda Umut' kitabı, Otonom Yayıncılık tarafından Münevver Çelik çevirisiyle basıldı. Holloway, iyimser olmayan, yaralanmış bedenlerimizden taşan, olumsuz ve karşı bir umut fikri geliştirmeye çalışıyor. Sistemin aslında nasıl kırılgan olduğunu göstererek bu kırılganlığın bizim için nasıl umuda dönüşebileceğini, bunun yollarını, şimdiye kadar olan mücadele biçimlerindeki sorunları da ortaya koyarak tartışıyor. Édouard Louis ve bedenlerden taşan yazı Édouard Louis’nin, “Bir Kadının Kavgaları ve Dönüşümleri” Can Yayınları tarafından, Ayberk Erkay çevirisiyle basıldı. Louis, yine sözünü sakınmadan protest tavrını sürdürüyor, bedenlerin yüzeyini aşıp derinin altını kazıyor, ondan “fışkıran” duyguları gizlemeden, gizlenmeden açığa çıkarıyor. Nasıl bir dünyada yaşıyoruz? Judith Butler’ın 'Ne Menem Bir Dünya Bu? ‘İnsanlararası Bağların Fenomolojisi’' adlı kitabı, Metis Yayınları tarafından, Burcu Tümkaya çevirisiyle basıldı. Kitap bize pandemi deneyimi üzerinden yaşadığımız dünyanın nasıl göründüğünü düşündürürken yaşanabilirliğin koşullarını gezegenle birlikte tahayyül etmenin, olabildiğince kapsamlı bir direnme politikası inşa etmenin önemini hatırlatıyor. Derinin altında hayat veya bedende kaybolmak Eva Baltasar’ın, Can Yayınları tarafından, Emrah İmre çevirisiyle basılan 'Permafrost' adlı romanı, daha çok şair kimliğiyle tanınan yazarın ilk romanı. Metnin hikayesini kısaca ifade etmek gerekirse, bedeninin ve kendi benliğinin içinde kaybolmak isteyen ancak yaşamın, toplumsal kodların bireye yüklediği sorumluluklar nedeniyle bu çabası aksayan böylece, sıkışan, hayatta kalmak için sürekli strateji geliştirmek zorunda kalan, yabancılaşan bir kadın hikayesiyle karşılaştığımızı söyleyebiliriz. Anti-politikanın politikası olarak anarşizm Saul Newman’ın 'Postanarşizmin Politikası' adlı kitabı Livera Yayınları’nın 'Anarşist Tahayyül' dizisinin ilk kitabı olarak karşımıza çıkıyor. Kitap, dünyanın güncel durumu da göz önüne alındığında radikal bir teori olarak anarşizmin bugünün siyaseti için ne anlama geldiğini tartmamıza vesile oluyor. Bilge Karasu’dan mektuplar: ‘Sıkıntılı bir günün akşamında…’ Mesut Varlık tarafından hazırlanan, 'Enis Batur’a Mektuplar-Ankara Yazıları', Metis Yayınları tarafından basıldı. Metinde Bilge Karasu için Ankara’nın anlamını düşünebildiğimiz Batur’un 'Bilge Karasu’nun Ankara’sı' yazısıyla ve Karasu’nun Ankara’nın kedilerinden, sığırcıklarına, semt pazarlarından, kentin simge mekanlarına, sokak satıcılarından, karlı Ankara günlerine değindiği, 'Ankara’nın Atkestanelerinde Sığırcık Yetişirdi' metniyle karşılaşıyor kentin sokaklarını arşınlayabiliyorsunuz. 'Perili Ev': Odalar dolusu öykü Charles Dickens’ın yönettiği All the Year Round dergisinin 1859 Noel Özel sayısında bulunan sekiz öyküden oluşan 'Perili Ev', Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayımlandı. Metnin hikayeleri gibi çevirisi de kolektif bir çabanın ürünü. Metindeki her öykü Çevirmenler Meslek Birliği üyelerinin emeğiyle Türkçeye kazandırıldı. Eyleme dönüşemeyen güç Paolo Virno’nun, Otonom Yayıncılık tarafından, Ece Durmuş çevirisiyle basılan, 'Güçsüzlük: Hezeyan ve Felç Çağında Yaşam' adlı kitabı, çağımızda güçsüzlük meselesini daha çok Aristoteles felsefesi bağlamında tartışıyor. Kitabın derdi bu konuda bir teori ortaya koymak, bu nedenle onu somutlaştırmak biraz okura düşüyor. Spinoza-Blyenbergh yazışmaları Spinoza-Blyenbergh arasındaki yazışmalar, 'Kötülük Mektupları' adıyla Alber Nahum çevirmenliğinde Norgunk Yayıncılık tarafından yayımlandı.  Çıkışı bulmanın bir yöntemi: 'Sivil İtaatsizlik' Kendimizi çıkmazda hissettiğimiz durumlarda, direnmenin başka olasılıklarını çağırmanın, hayatı tekrar yaşanır kılmakla ilgili bir yanı var. Çıkışı bulmak sadece yasanın, devletin, sistem içi yapıların tekeline bırakılamaz, öznelerin kendi iradesi ve değiştirme gücü tüm bunların üstündedir fikrimce. Yaşamın yanmasını bekleyenlerin parça parça hikayesi Süreyyya Evren’in, Can Yayınları tarafından basılan 'Ortadoğu’da Bir Ülkenin Acil Durum Alarmı', Türkiye’nin yakın tarihine kendi üslubunca bakan eleştirel bir roman. Kitabın anlatısı parçalanmış bir benlikle var olmaya çalışanların durumunu yansıtırcasına parça parça yansıyor okura. Rancière'e göre Béla Tarr: ‘Zamanın sonu’ mu? ‘Ertesi zaman’ mı? Jacques Rancière, Béla Tarr sinemasını tartıştığı, 'Béla Tarr: Ertesi Zaman' kitabında yönetmenin sinemasını baştan sona kat ederek onun bir "zamanın sonu" anlatıcısı olmadığını düşündürüyor ve yapıtlarını "ertesi zaman" kavramıyla ilişkilendiriyor. Tarr sineması, gittikçe karanlık ve kasvetli hale gelmiş, yönetmenin ilk dönem sinemasına göre gerçekliğin temsili farklılaşmıştır ama düşünüre göre, bu ayrım onu bir "tarihin sonu" sinemacısı olarak değerlendirmemize izin vermeye yeterli değildir. ‘Dünyanın yanlış yarıküresinden’ bir kadın: Violeta Isabel Allende’nin, Can Yayınları tarafından İnci Kut çevirisiyle basılan 'Violeta' adlı kitabı, İspanyol gribinin Güney Amerika kıyılarına ulaştığı bir dönemde dünyaya gelen bir kadının, Covid-19 pandemisine kadar süren uzunca yaşamını anlatıyor. Alain Badiou ve olumlanan siyah Alain Badiou’nun, 'Siyah' adlı kitabı Monokl Yayınları tarafından Nihan Çetinkaya çevirisiyle basıldı. Badiou, siyah renginin kültürel politik anlamlarını tartışırken bu rengin temsil biçimindeki sorunları görmemizi sağlıyor. Saadat Hasan Manto’nun 'Deliler Gemisi' Saadat Hasan Manto’nun, öykülerinden derlenen 'Toba Tek Singh' adlı metni, Metis Yayınları tarafından, Arzu Çiftsüren çevirisiyle basıldı. Bir ev, bir masa, kuşlar, taşlar, insanlar Pınar Öğünç'ün ilk romanı 'Şu Anda Burada mıyız?', Kolektif Kitap tarafından yayımlandı. Geri çağrılan geçmiş Nermin Saybaşılı’nın, Metis Yayınları tarafından basılan 'Çam Pürleriyle Namrun' kitabı, bir yandan deneyimlerin yok olup gitmediğini, onları geri çağırdığımız sürece orada bir yerde durduklarını, geçmiş anların insanın kendi hikayesine eklenen yanlarının söyleyebileceklerini düşündürürken diğer taraftan yer yer kültürel belleğe eklenen imgelerle bir geçmiş zaman kazısı yaptırıyor. Deleuze okumak veya Candy Crush oynamak Alfie Bown’un Keyif Almak ‘Candy Crush ve Kapitalizm' kitabı, Epona Yayıncılık tarafından, Emine Ayhan çevirisiyle yayımlandı. Beliz Güçbilmez: Kurmaca ile gerçek arasında bir sınır var Beliz Güçbilmez ile 'Anne Ben Düştüm mü? 'Kurmacalara Neden Muhtacız?'' kitabını konuştuk. Güçbilmez, "Sanat yapıtını, dikkatini ona çevirmiş herkesle ilişki kurmaya dünden hevesli, kapısı, sofrası herkese açık bir ev sahibi gibi düşünmekten yanayım" dedi. ‘Her şeye rağmen’ parlayan ateşböceklerini görmek Georges Didi-Huberman’ın 'Ateş Böceklerinin Var Kalma Mücadelesi' kitabı, Halil Yiğit çevirisiyle Norgunk Yayınları tarafından yayımlandı. Yoksulluk bazı ülkelerin kaderi midir gerçekten? Jason Hickel’in, ‘Bizi Ayıran Uçurum ‘Küresel Eşitsizliğe ve Çözümlerine Dair Kısa Bir Kılavuz'’ kitabı, Metis Yayınları tarafından, Deniz Keskin çevirisiyle yayımlandı. Hickel, küresel yoksulluğun ve eşitsizliğin nedenlerini ortaya çıkarırken bu durumu nasıl tersine çeviririz sorusu için de öneriler getiriyor. 'Başkalarının acısına' bakarken Susan Sontag'ın, 'Başkalarının Acısına Bakmak' kitabı, Osman Akınhay çevirisiyle Can Yayınları tarafından yayımlandı. Duvardan taşan hapishane Foucault, 'Hapishaneye ‘Alternatifler’'de, 'yeni' olarak sunulan ceza biçimlerinin kurumu yok etmediğini tam tersine yaşamın içinde yaygınlaştırdığını göstermeye çalışıyor. Kitapta disiplin toplumundan güvenlik toplumuna geçişte ceza rejiminin kapsamının; tüm bedenlere sirayet eden, bireyi kendi kendinin denetimcisi haline getiren pratiklerin tarihsel seyrini görebiliyoruz. Bahçe, Küller: Kurban kim? Danilo Kiş’in klasik metni, 'Bahçe, Küller', Jaguar Kitap tarafından, Özge Deniz çevirisiyle yayımlandı. David Graeber, dostlar ve sözün götürdüğü yer Mehdi Belhaj Kacem, Nika Dubrovksy ve Assia Turquier-Zauberman ile David Graeber arasındaki konuşmalardan oluşan 'Anarşizm Lafın Gelişi' metni, Aryen Yayınları tarafından yayımlandı. 'Anarşizm Lafın Gelişi', Graeber’e yöneltilen sorular ve onun cevapları baskın olsa da daha çok sözün sözü açtığı, konuşanlarla okurun farklı yollarda dolaştığı, sapmaları, patikaları olan bir kitap. Bu nedenle metin, bütünlüklü ve tek bir fikir etrafında dolaşmayan, çoklu bir düşünmenin ürünü olarak görülebilir.