TÜM YAZILARI
Avrupa yalanlar liginde ‘yarı final’ heyecanı
Tarabya Kültür Akademisi’nin şiddet, ırkçılık ve nefret dili üzerine kitapları bulunan siyaset bilimci misafiri Dr. David Ranan, dünya ve Türkiye’ye bakışını özetlediği röportajında, “Avrupa Birliği’ne giriş sürecinde Türkiye’yi anlıyorum, tıpkı bir evlilik vaadi ardından başkasına gideceğinizi söylemenize benziyor” diyerek, uyarısını güncelliyor: “Ukrayna, savaştan bağımsız birçok sorunla mücadele ediyor. AB’li politikacılar bunu biliyor, onun için bu tür vaatler yanıltıcı oluyor..."
Ne içindeymişiz, serginin…
İzleyici, İngiliz sanatçı Christopher Page’in Dolapdere’deki Dirimart’ta 30 Ekim’e kadar sergilenen yapıtlarını tükettiğini sandığı sırada, sergi de ziyaretçileri daha bir duyarsızca besliyor. Hakikati ve ona sahip olduğunu zanneden kişi ya da kişiler, esere her bakışında yeniden ölüp, tam da bu sebeple gezdiği sergiyle tekrar diriliyor. Tabiri caizse, Narkissos’un ayağı sonsuza kadar Simurg’a takılıyor.
Yüzünde yüzyılı taşıyan ressam: Lucian Freud
Londra’daki Ulusal Galeri, çağdaş resmin ikon fırçası Lucian Freud’u 70 yıla yayılan kariyerinden seçilmiş 60’ın üzerinde yapıtla anıyor. 2011’de ölen ve kendisi de kurumun müdavimi ressamın 100. doğum yıldönümü anısına açılan sergi, insanlığın çıplaklığını hem ölüm, hem yaşamda buluşturması açısından neyin, kimin zengin, kimin yoksul olduğunu, soyan, soyulan ve soyunan arasındaki ebedi suç ortaklığını yüzümüze vuruyor
Komet’i kuyruğundan tutabilmenin cüreti
Komet hep, ‘Bir kişinin, o da gözleri kapalıyken, karanlıkta ve alacakaranlıkta gördüğü düşü, bir çok kişinin görebilmesine vesile olan bir fırça’ oldu. Özgürlük, ressam, şair, video ve performans sanatçısı Komet’in çalışmalarındaki konu veya varlıkları için, sürekli bir mesele olarak var oldu...
Varlık ve hiçlik arasından, Godard’a projeksiyon vakti
Jean Paul Sartre’ın da söylediği gibi, Jean-Luc Godard, ‘özgür olmaya mahkûm’ bir insan olarak, dünyadan ve varoluş tarzı olarak kendi kendisinden, her zaman sorumlu oldu. Öyle ki, artık 91 yaşındaki Godard’ın hayatı sineması, sineması da hayatına dönüştü. Ve hepimizin üzerine yansıttığı projeksiyonu da, ‘yorgunum,’ deyip nihayetinde kendi elleriyle söndürdü...
Bu eserin gözüne girmek ancak izleyicisinden geçiyor
Serkan Özkaya, New York’tan sonra İstanbul’a bavuluyla taşıdığı devasa yerleştirmesi ‘Gözegöz’ ile ‘resim olandan başka’nın peşine düşerek, algıların, duyular ve önyargıların sınırlarını zorluyor. Özkaya, “Şimdi, burada kurumsal eleştirinin muhatabı olabilecek en mutlak kurum, ben; ego, yani bireyliğimiz. Bunu bir şekilde dağıtan, bozan, ona bir tokat atan bir şey olduğunu umuyorum,” diyor...
‘Görülmüştür’ denilse bile, görülmemiş bir sergi deneyimi
Aznavur pasajında yer alan bağımsız sanat alanı Karşı Sanat’ta 10 Eylül’e kadar izlenen ‘İçerde/Dışarda’ sergisi, Türkiye’deki onlarca cezaevinden iletilen, hepsi ‘görülmüştür’ ibareli resimleri, çizgileri, dizeleri buluşturdu. Sergi, sosyal medyadaki Görülmüştür inisiyatifinin ‘içeriden’ ve Red fotoğraf grubunun ‘dışarıdan’ görsel desteğinde, gönüllü küratör Ezgi Bakçay tarafından, ‘imece usulü’ düzenlendi...
Göz önündeyken gizlenene güzelleme
Siyah, daima Adnan Çoker’in kültür tohumlarını saçtığı bir nevî ifade tarlası vazifesi gördü. Bundandır ki her bir Çoker resmi, adeta kâh dünyevi, kâh kozmik bir ‘Manyetik Rezonans’ raporu misali, kendi kendinde işlevselleşti...
Eserin kaderi bile ‘kaza eseri’ mi yazılır?
Sanat, doğanın yarattığı kaza eserleriyle dijital otoyollardaki rekabetini gittikçe artırırken, 90 yaşındaki Kolombiyalı sanatçı Olga de Amaral, “Benim için ilmik, her şeyin başlangıcı. Bana kalırsa her şey kaza eseri. Bir kaza, eser halini alıyor,” diyor. Oysa, günümüz Türkiye’sinde yaşanan gerçek kazaların ürettiği feci sonuçlar, insanı bunları düşünmek ve tartışmaktan dahi uzak tutuyor
Beş kuruş bile ödemeden, ‘paha biçilmez’i görebilmek
Yapı Kredi Müzesi’nde haftanın yedi günü görülebilen ‘Ölümsüz Yüzler’ sergisi, hemen hepimizin enflasyon rakamları karşısında adeta ‘bozukluk’lara dönüşen moral ve çehrelerine, bir bakıma paha biçilmez değerde, mitolojik, kronolojik bir merhem olma vaadinde bulunuyor. Sergi, 2500 yılı aşan tarihi boyunca türlü biçimler almış ‘paha biçilmez bozukluklar’ı ücretsiz olarak, çeşitli koleksiyonlardan heykellerin de simgesel akrabalığının refakati ile önümüze bırakıyor...
Murat Germen’in gözleriyle Sagalassos’un izinde
Sanatçı ve akademisyen Murat Germen, UNESCO kültür mirası listesindeki Sagalassos antik kentine yeniden bakan kadrajlarıyla, medeniyetin geleceğe bıraktığı soru işaretlerini topluyor. Germen’e göre 1700 metre yükseklikteki 9 bin kişilik anfitiyatrosu ile alanında tek antik kentin zamanla oluşan eksikliği, insanoğluna bıraktığı en iyi miras.
İstanbul’u hatırlamanın Bulgarcası için, iki haftamız daha bulunuyor
14 Ağustos’a kadar uzatılan ‘Memento: İstanbul’ sergisi, Bulgar kökenli Hristoff Ailesi’nin özel arşivi ve yankıları üzerinden sanat, toplum ve kültür tarihini üst üste pozlayarak sorguluyor. Sergi, kültürü var eden, üreten ve dönüştüren unsurların neler olduğunu, İstanbul’la gönül bağını koparmamak için elinden geleni yapmış bir ailenin hafızasının aynası halini almış görsel, işitsel, metinsel ve sosyolojik buluntular ile tartışması bakımından yılın en yapıcı teşhir teşebbüslerinden bir tanesi.
Yeraltından daha derine gidin, geleceği göreceksiniz
Küratör Mahir Polat’ın dört yıllık restorasyona tabi kılınan dünya kültür mirası Yerebatan Sarnıcı Müzesi’nde düzenlediği ‘Daha Derine’ sergisi, İBB’ye bağlı Kültür A.Ş. tarafından işletilen mekândaki restorasyonda keşfedilen yeni kanalı da kapsıyor. Sergi, güncel sanatı, tarih ve mitolojinin anlatılarının kucağına bırakıyor...
Bilgiden geldik, bilgiye döneceğiz
Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi'ndeki ‘Ve Şimdi İyi Haberler’ sergisinde 164 sanatçının 300’e yakın eseri yer alırken, Christoph Doswald küratörlüğünde gerçekleşen sergi, modern ve güncel sanatın en önemli dönemlerini izlemeye olanak sağlıyor. ‘Ve Şimdi İyi Haberler’ sergisi 7 Ağustos tarihine dek gezilebilir...
Fulya Hanım’ın erdemci yüzü
Bu hafta uğurladığımız kıdemli küratör, akademisyen Fulya Erdemci, varlığı ve vizyonunu güncel sanattan, bir bakıma gelecekten yana tayin eden kim varsa, onun sırdaşı ve yoldaşı olmayı bilen, sivil bir öğretim görevlisiydi.
‘Yazıtlar olsun be İstanbul’ dedirten Kaligrafist’e dair…
Kaligrafinin dünya çapındaki nesiller boyu örnekleri, bu yıl ikinci kez, hattat ve ciltçi üstat Emin Barın’dan kültür mirası olarak yaşatılan Çemberlitaş Barın Han’da sergilendi. Atölye ve oturumlarla da pekişen İBB destekli Kaligrafist’in küratörü Erhan Olcay’a göre, 'Geçmişimizde olan tabelacılık ya da kitabelerdeki zariflik ve estetik gibi, kentin yüzünü yansıtan önemli görsel ögeler gözardı edildiği için, büyük bir yazı geçmişine sahip İstanbul adına, üzücü bir durum söz konusu...'
İstanbul ve Tel Aviv’de, ‘Shuk’ güzel bir ‘Pazar’
Türkiye ve İsrail’de yer alan semt pazarlarının günümüzdeki renkli, nadir portreleri ve barındırdıkları lezzetler, Tel Aviv ANU Müzesi’nin de katkısıyla Polonyalı kültürel antropolog Kornelia Binicewicz ve İtalyan fotoğrafçı Italo Rondinella’nın hazırladıkları ‘Pazar // Shuk’ kitabıyla gündemde. Kitap, günümüz pazarlarının maruz kaldığı ekonomik, sosyal ve demografik meseleler adına da büyüteç etkisi yaratıyor
Zaman ayarlı afetin geçici meclis tutanakları
Hakan Topal’ın 'Canlıların Geçici Meclisi' sergisi, 8 Temmuz’a kadar İstanbul Tophane’deki Depo İstanbul’da. Tutuklu Osman Kavala ile yoldaşlarının emekleriyle kurulan merkezdeki sergi, ekolojik, jeopolitik ve yakın tarihsel sivil kayıpları farklı göstergelerle, muhalif ve etkin bir tanıklık doğrultusunda tartışıyor. Topal ve sergiye destek veren Dr.Gurur Ertem, 28 Haziran Salı günü bir arada olacak.
Tüm mesele, günlere nüfuz edebilmekte
Yaşamı ve çalışmalarına İstanbul ve New York arasında devam eden çok disiplinli görsel sanatçı Mike Berg, Line Press Ltd. işbirliğinde ürettiği yeni metal yerleştirmeleri ve bronz baskı renkli kâğıt işleriyle, Galeri Nev İstanbul’da. Sergi, adını şair Philip Larkin’e ait ‘Günler’ adlı şiirin dizelerinden alıyor. Berg, bütün meselenin günlerini ayırdığı sanatına nüfuz edebilmekte olduğunu vurguluyor.
Bu teşhirde ‘bir terslik var’
Erdal Duman’ın Art Sümer Piyalepaşa’da teşhir ettiği ‘Bu işte bir terslik var’ başlıklı heykelleri, kendilerini yaşamın olasılık kuyusuna itaatsizlikle sarkıtıyor. Eserler, gerilim ve kaosun sözcülüğünü aynı zaman, mekân ve biçimde konserve ediyor; bir anlamda yargılarımıza da açık birer çek sunmuş oluyor.
Dolapdere’deki sabır taşkını
Ahmet Doğu İpek’in, Arter’de Selen Ansen küratörlüğünde açılan sergisi ‘Başımızda Siyahtan Bir Hâle’, izleyiciyi iç ve dış evrendeki varoluş macerasında üstlendiği konumlar adına sınayan, nice kavramsal ama bir o denli mistik ve duyusal sürprize gebe bir mağarayı andırıyor. Bir tür sabır taşkını bereketiyle deneyimlenen sergi, adını İkinci Yeni’nin benzersiz kalemlerinden Edip Cansever’in ‘Tragedyalar’ adlı yapıtında yer verdiği bir dizeden alıyor.
Sanat piyasası ve sessizliğe eko-nasihatler
Norveçli kâşif, koleksiyoner, yazar Erling Kagge’nin sanat piyasasına dönük yorum ve tavsiyeleri ile, birikimini belgelediği son ilginç kitabı, aynı yazarın daha önceki ve ‘gürültü çağında sessizlik’ üzerine yoğunlaştığı bir diğer çalışma ile art arda raflarda. Eserler, varyant üstüne varyantla baş ettiğimiz, günümüz sosyo ekonomik ve politik koşulları altında ‘biriktirme’ ve hayatı anlayıp, sindirme üzerine naif önermelerden bir demet gibi okunuyor.
Çocukluğun hikâyeleri, insanları gezintiye çıkarıyor
Türkiye ve İsrail’den sanatçı, yazar, tasarımcı ve yayıncıların imzasıyla geçen Ekim ayında basılan çok dilli ve renkli ‘Bana Hikâyeni Anlat’ kitabı, kabına sığmadı. Kitaptan yola çıkan açık hava sergisi, dijital olanaklarıyla 10 – 31 Ocak arası Şişli sokaklarında.
Hayalin suskun hayat hikâyesi
Murat Morova, Filibeli Ahmed Hilmi’nin tasavvuf felsefesi Vahdet-i Vücud’a güzellemede bulunduğu 1910 tarihli klasik yapıtı ‘Âmâk-ı Hayal’i sanatının diliyle tercüme ediyor. Galeri Nev İstanbul’da izlenen sergi, fani dünyanın sonsuzluğa âşık nice suretini, yek duvarda ve yorumsuz bir suskunluk içinde bitiştiriyor
Tam düşümün ucunda ama…
Başak Bugay’ın 12 Şubat’a dek yer alan Zilberman’daki ilk kişisel sergisi Füg’de öne çıkardığı duygu açık: Sergi, uyanık zekâmızla tam da etrafa caka satarak telaffuz edeceğimiz anda, kendisine ait bütün içten tanımların renginden de, sırrından da olacağımızı bildiğimiz, tekinsiz, kalabalık bir düşü andırıyor.
Karaköy’de 20 kadından küresel tasarım eylemi
173 yıl önce ABD’de imzalanan ilk örgütlü kadın hakları bildirgesiyle, İstanbul Sözleşmesi’nin kapsadığı haklara selam veren ‘Duygular Bildirisi’ tasarım sergisi, İstanbul Karaköy’deki tarihi Kurşunlu Han’da. Dünya çapında 20 kadının yaratıcılığı ve ifade özgürlüğünü derleyen ve söylem ile yapıtların yeni sahipleri için görücüye sunulan etkinlik, ArtHan’da.
‘Delilik Gemisi’nin tehlikeli seyri
Prof. Ali Akay’ın ‘Delilik Gemisi’ kitabı yayımlandı. Akay, günümüz ‘iletişim gürültüsü’nün tehlikesine ilişkin, “1990’ların başında, “Konuşan Türkiye” deniliyordu, özel radyo ve televizyonlara ilk olarak izin verildiğinde. “Konuşan Türkiye” konuştu ama konuştuğunun ne olduğunun farkına vardı mı? Orası meçhul durmakta. Bazılarının “demokratik despotizm” adını verdikleri bir süreç yaşamaktayız her yerde. O bakımdan hâkikat-sonrası ve popülizm bugün bu kadar hızlı öne çıkabildi” dedi.
Geçmişine şimdiden bakan, altı ayrı gelecek
Akbank Sanat’ta 1970 sonrası kuşağı buluşturan ‘Altı Sanatçı Öncülünü Arıyor’ sergisi, Prof. Hasan Bülent Kahraman küratörlüğü ile bellek ve anımsamanın değerini vurguluyor. Sergiye katılan isimler, ‘öncül’lük bağlamında verdikleri kişisel referanslar ile tekil, topyekûn, resmî sanat tarihi yazımı pratiğini yıkarken yapıcı bir yaklaşım içerisinde sorgulamamıza vesile oluyor.
Lider-siz günlerin performansı
Isaac Chong Wai’nin ‘totaliter’ bir imgelem ile performans sanatçılarına kattığı tek tip kostümler ile, absürd renklerdeki çorapları ve maskeleri, etkinliğin merkezini teşkil eden genç sanatçıların izleyicileri kışkırtan yabanlıkta oyunlarıyla buluşunca, günümüz dünyasında kimin içeride, kimin dışarıda olduğu, kimin itaatkâr ve buyurgan kaldığı meselesi daha da birbirine karışıyor, bulanıklaşıp, sorgulanmayı perçinliyor.
Sanatın eleştirel kimyası: Pera’da Kristal Berraklığı
Elena Sorokina küratörlüğünde Pera Müzesi’nde 7 Mart’a dek yer alan ‘Kristal Berraklığı’ sergisi, 20 sanatçıyı buluşturuyor. Sorokina’nın Venedik Bienali özelinde dünya sanat ortamını da sakınmadan eleştirdiği etkinlik, pandemi vesilesiyle ıssızlaşmış bir sanat ortamında, bir bienal yoğunluğu ve onun tek seferde taşınmaz, hazmı güç yükteki kavramsal kargo ve iradesiyle tecrübe ediliyor.