Fehim Taştekin

ftastekin@gazeteduvar.com.tr
TÜM YAZILARI
Holokost’tan kurtulanlar! Ateşkesteki kırılganlıklara karşın göz ardı edilemeyecek en önemli faktör Trump. NBC News'e konuşan Amerikalı bir yetkili, İsrail tarafında da anlaşmayı bozmaya çalışan radikal fanatikler olduğunu belirtip Witkoff'un ateşkesi rayında tutmak için Gazze'ye gideceğini söyledi. Trump’ı kararından döndürecek çok büyük bir oyun oynanmazsa Witkoff bu sürecin yıldızı olmaya doğru gidiyor.
Erdoğan’ın Suriye sepeti ve çaylaklar heyeti Suriye’yi şekillendirmek, Türk müteahhitlere çek yazacak bir hükümete ve Türkçe bilen kadrolara sahip olmaktan fazlasını gerektiriyor. HTŞ, İdlib’deyken Türkiye’ye bağımlıydı; Şam’a hakim olunca seçenekleri çoğaldı. Ve ayrıca kendi berbat sicilinin getirdiği engelleri aşmak için her tarafa kafa sallamak zorunda. Suriye’de Çerkesler için yine yolun sonu mu? Sünnilik HTŞ’nin tutumunda birinci dereceden belirleyici olsa da Müslüman olmalarına rağmen azınlıklara karşı bariyer onlarda da var. Sünni İslamcı Arapların ağırlık kazandığı yeni bir süreç öngörülüyor. Bütün diskur “azınlık diktasına karşı Sünni çoğunluğun döneminin başladığını” vaaz ediyor.
Trump, Erdoğan ve Putin’in haritaları! ‘Trump etkisi’ denilecek bir durumu gözlemliyoruz. Herkes 20 Ocak'tan önce etrafı toparlamaya çalışıyor. Tabii aciliyet arz eden yer Suriye. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da kendisine hayranlığını gizlemeyen Trump’ı umut ve tedirginlik arasında bir yerde bekliyor. Karanlık çökerken! Colani’nin ‘temiz kâğıdı’ alabilmek için eğildiği aktörlerin talepleri Suriye’yi dört ucu bir araya gelmez bir bohçaya dönüştürüyor. Türkiye ve ABD, SDG ile ilgili zıt planlarla geliyor. AB ortaklık için Rus üslerinin kapatılması şartını dayatıyor. Batı bloku İsrail için güvence arıyor. Para kasası Körfez ya da komşular ‘cihatçı devrim’ ihraç edilmeyeceğinden emin olmak istiyor. Bahçeli-Erdoğan paradigmasında Suriye’nin payına düşen nedir? ABD’nin SDG’yle ortaklığı ve İsrail’in Kürtlere yaklaşması, Kürt meselesinin dış müdahale gerekçesi olmaktan çıkarılması ihtiyacını ortaya koyuyor. Öcalan devletin korkusuna hak verip bunu çözüm için katalizöre dönüştürmeye çalışıyor. Örs ve çekiç arasında ‘İhvan’ından Selefisine İslamcılığın elli tonuyla Suriye müthiş bir belirsizliğe doğru açılıyor. Mucize eseri istikrar yakalansa bile düzenin nihai halini beklemek gerekecektir. Geçiş dönemindeki bütün hoşgörü ve esneklikler, sertleşecek çeliğin ilk evresini andırıyor. 13 yıllık müdahalelerin neticesinde hedefi 12’den vuranlar ellerini Suriye’nin üzerinden çekmeyecektir. Ganimet zamanı! Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Afganistan ve Irak işgallerinden beri Genişletilmiş Orta Doğu’da Amerikan düzenindeki dikenleri ayıklayan ve İsrail için çevre temizliği yapan muhteşem katkılar sunan manevraları onu Bilad-i Şam’da söz sahibi yaptı. Fakat perde yeni açılıyor. Daha düzen kurulmadı! Kurulursa da nasıl bir düzen olacağı her şeyden daha önemli hale gelecek. 10 yıl sonra yeniden: ‘Kobani düştü düşecek!’ Mazlum Abdi’nin teklifi Erdoğan’ı kesmeyebilir. Çünkü hedef bundan daha fazlası. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın üç aşamalı olarak ortaya koyduğu ‘kendiliğinden ya da zorla fesih’ planı gerçekleşinceye kadar askeri baskı ‘dur-kalk’ taktikleriyle süreceğe benziyor. Bir taşla birkaç kuş hedefleniyor. Yeni Suriye’de Kürtlerle ilgili iki rakip strateji Temel çelişki ABD ile Türkiye arasında beliriyor. Silahlı isyanın sevk ve idare edilmesi, Suriye’nin çökertilmesi ve İsrail’in temin edilmesi konusunda iki ülkenin öncelik listeleri uyuşsa da SDG-YPG’nin yeni düzene ortak edilmesine sıra gelince yollar ayrılıyor. Yine de Suriye hamurunu ne Türkiye, ABD’ye rağmen ne de ABD, Türkiye’ye rağmen yoğurabilir. Kanlı hamur Suriye’nin çöküşüne omuz veren aktörlerin nasıl bir ülke hedeflediklerini gösteren müdahaleler gecikmiyor... Sonuç olarak Orta Doğu’daki Amerikan düzenine tabi olmayan bir Arap devletini boğma operasyonu amacına ulaştı. Şimdiki misyon İsrail’e yanıt verebilecek güçte bir Suriye’ye izin verilmemesi... Bir devrin sonu! İran ve Rusya’nın Humus dönemecinde gidişatı tersine çevirebileceğine dair yaratılan algı gerçekçi değildi. 2017 öncesi kentlerin ikiye bölündüğü durumdan çok farklı bir tablo vardı. Bunu geri çevirecek müdahale çok kanlı ve yıkıcı olurdu. İran da Rusya da en az zararla yeni sürece adapte olmanın yoluna baktı. Halep’in efendisi kim; Erdoğan mı Colani mi? HTŞ pragmatik bir yaklaşımla Halep’te Kürtlerle savaşa tutuşup enerji tüketmek, ABD’nin tepkisini çekmek ve Suriye ordusunun toparlanmasına izin vermek istemiyor. Bu iki mahalledeki hesaplaşmayı sonraya bırakıp Hama’yı ele geçirmeye odaklandılar. Hama düşerse Humus ve Şam’a ilerlemenin hesaplarını yapıyorlar. Eylem tarzıyla dedikleri “Şimdi Kürtlerle savaşmanın zamanı değil!” Kimlerin hesabı Halep’te çakıştı? Suriye birkaç farklı eksende gelişen dehşet çakışmalar nedeniyle yeni bir çökertme planının pençesine düştü... Esad 29 Kasım’da Moskova’da Putin’le görüşüp yardım sözü aldı. İran Dışişleri Bakanı Arakçi dün Şam’daydı. Bugün Ankara’ya geliyor. İran, Irak’tan milis taşımaya çalışırken ABD’nin Bağdat’ı “Sakın ha” diye uyardığı söyleniyor. Ama Irak da HTŞ’nin zaferinin kendisine nasıl bir kâbus vaat ettiğini biliyor... Lübnan’da ateşkes: Sıradaki savaş için biraz mola "İsrail’in onayladığı taslak farklı olabilir, kontrol edeceğiz" diyen Hizbullah’tan nihai yanıt gelmeden ve henüz Lübnan kabinesine sunulmadan ABD Başkanı Joe Biden tarafından başlama saati verilerek yürürlüğe sokulması bu ateşkesin hangi taraf için daha elzem olduğunu anlatıyor. Yeni düzen nasıl gidiyor Bay Bibi? Gazze’de öldürebildikleri kadar öldürdüler, öldürmediklerine de her sefaleti yaşattılar ama sefil bir teslimiyet bulamadılar. Bibi, Gazze üzerinden ‘korkulması gereken’ bir güç olduğunu hatırlatırken soykırımdan arananlar listesine girdi. İsrail liderlerinin en fazla kaçındığı şey buydu. Haliyle bu onlar için ciddi bir başarısızlıktır. Biden pimi çekti, dünya Putin’in insafına kaldı! Trump gelinceye dek tırmanma rampasının çıkacağı yeri kestirmek zor. Trump gerilimi çevrilebilir bir noktada yakalasa bile barışın hemen erişilebilir olmadığı da ortada. Rusya niye ‘Türkiye işgalci’ dedi? Ve Suriye’de birkaç senaryo… Suriye’de kısa vadede bir çekilme beklenmese de Kürtlere desteğin geleceği belirsiz. Amerikalılar açısından Suriye yönetimini biçimlendirmek ve İran’ın etkisini kırmak için sahada baskı unsuru olarak SDG’ye desteğin sürmesi gerekiyor. Ama ‘Evet gitme zamanı’ diyebilecekleri bir noktaya gelmeleri de kaçınılmaz gözüküyor. Bu, Amerikalıların yadsımadığı bir öngörü. Dünya barışını fanatikler sağlayacak: 'Tanrı Orta Doğu’yu Korusun!' İşgalci ve yerleşimciye sonuna kadar arka çıkıp İran’a bu denli düşman bir düzine kafayla Trump gerçekten ne yapacak? Bu kadro Orta Doğu'ya çok büyük savaşlara hazırlanması gerektiğini fısıldıyor. Aksini duyan var mı? Erdoğan, Trump’ı yine tongaya düşürür mü? Henüz Trump’tan Suriye'nin kuzeyinde ne yapacağını duymadık. Herkes niyet ve planlar üzerine zar atıyor. Kürtler Amerikan kurumsal yapısının bir ihanete izin vermeyeceğini umuyor. Erdoğan da bahsini 30-40 kilometre derinliğindeki kemere oynuyor... Olası Trump-Erdoğan uzlaşmasında ise kara kedi Türkiye’nin güdümündeki milis güçleri. Trump döndü, ABD iç savaştan sıyırdı... Ya dünya? Kutuplaştırıcı ve gerilim saçan bir pazarlıkçının yolculuğu mu başlıyor? Bir önceki dönemde yaptığı şey düşmanlarıyla savaşa girmeden sert konuşmaktı. Savaşa gerekçe olacak ahmaklıkları da az değildi. Önceki dönemin üzerine ne koyabilir? Mutlak bir devamlılık mı, yoksa azıcık revizyon mu? İki felâketten birine razı olmak! Adayların farklılıklarına odaklanarak ABD’nin işgalci-sömürgeci temellerinden dünyayı ahtapot gibi saran emperyal bir proje olduğu gerçeğinden kopuyoruz. Beyaz Saray’daki yeni sahibin getireceği değişikliğin marjlarını abartıyoruz. Küresel hegemonya iki parti arasındaki gel-gitlerle kendini yeniliyor. İsrail de bu projenin sabit uçak gemisidir. Açılımda Kandil ve Suriye yok! Peki sahada olan ne? Oluşan görüntü şunu söylüyor: İçerde Kürtlerle çelişkileri idare edilebilir bir düzeye çekip sınırın ötesinde demir yumruğa devam edecekler. Büyük muamma; Abdullah Öcalan bu stratejiye ne denli hizmet edebilir? Belli ki Öcalan’ın etkisini, Kandil ve Kamışlı üzerinde bir öğütücüye dönüştürme hesabı yapılıyor. Kürt sorununu çözüm yoluna sokma niyetinden çok iç cepheyi güçlendirme amacı güdülüyor. Bu artık sır değil... Fars’ın stratejik aklı ne diyor; ‘Vur’ mu, ‘Dur’ mu? Halihazırda İran çok cepheli bir savaşın öyle ya da böyle içinde. Bir taraftan savaşı bertaraf edecek esneklikler ve diplomatik manevralar gösteriyor diğer taraftan Direniş Ekseni’ni canlı tutmaya çalışıyor. İran’ın İsrail’in durdurulması ve bölgede ateşkesin sağlanması yönünde uluslararası topluma çağrıda bulunması gerilimi düşürme tercihini yansıtıyor. Öcalan sahneye neden davet edildi? Ne tür oyunlar dönüyor? İcranın başındaki isim değil de Bahçeli’nin konuşması sebepsiz değil... Suların köpürmesi dışında ortada henüz güven veren bir şey yok. Şimdilik bu değişimin nedenlerini tartışabiliriz. Devlet katında makas değişikliği varsa buna iten faktörler nelerdir? Kanaatimce bölgesel gelişmeler, iç siyasi mülahazalardan daha önemsiz değil... Kelle koparma ya da ateşkes Sahadaki direnç İsrail için bir bataklık çağrışımı yapıyor. Sınırdaki savaş Hizbullah’ın asıl savunma merkezlerinin henüz çok uzağında... Hamas'ta siyasi şef kim olursa olsun nihayetinde son sözü cephe söyleyecek. Sinvar’dan geriye gözü kara bir kararlılık kaldı. İsrail’in kafa koparma seansları da bu kararlılığa daha radikal katmanlar ekliyor. Orta Doğu’da Rusya ile Çin’in hırs ve kapasite uyumsuzluğu İsrail liderlerinin ‘vaat edilmiş topraklar’ safsatasıyla sürdürdüğü savaş “Arap dostu” Rusya’nın ve “Filistin dostu” Çin’in çıkarlarını tehdit etme potansiyeli taşıyor. Lakin uyarı ve kınamanın ötesine geçebilen bir karşı duruş gelmiyor... Rusya ve Çin, ABD’nin işini zorlaştıracak ölçüde İran’ı destekleyebilir. Ama bu desteğin bölgedeki diğer ilişkileri örseleme noktasına varması beklenmez. Erdoğan’ın İsrail korkuluğu ve Suriye’deki karşılığı Şam Kuzey Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi’ni Suriye’nin yapısına uymayan, dış müdahaleye açık ve ülkeyi bölecek bir proje olarak görüyor. Ama ademi merkeziyetçiliği tartışmaya açmanın nedeni Fırat’ın doğusundaki fiili özerk yapıyla ilgili savaşı dışlayan bir iç çözüm bulma zorunluluğundan kaynaklanıyor. Bunun İsrail’den gelen tehditlerle ilgisini kurmak da zor değil. Düşmüş Lübnan’a sömürge valisi aranıyor! Lübnan’ı bir sömürge kalıntısı olarak başlangıçtaki kodları üzerinden yeniden kurmayı düşlüyorlar: İçeriyi kontrol edebilecek ama İsrail’e karşı ülkeyi savunamayacak bir ordu; Washington-Riyad ekseninden gelen talimatlara bağlı bir Hıristiyan cumhurbaşkanı, onunla uyumlu bir Sünni başbakan ve zorluk çıkarmayacak bir Şii meclis başkanı. Soykırımdan ‘yeni düzen’ sanrısına: Aksa Tufanı’nın çıktıları İsrail en iyi bildiği şeyi yaptı: Katliam, yıkım, yerinden etme, her bir bireyin tadacağı dehşet, aşağılama, açlığa mahkûmiyet. Peki yıkım ve ölümden gayri sonuç? Yerin altını üstüne getiren ve tünel sistemlerinin önemli bir kısmını havaya uçuran operasyonlara rağmen Hamas ve diğer direniş örgütleri beyaz bayrak çekmedi... Dizginsiz dehşet savaş zamanında İsrail'e üstünlük kazandırabilir ama yol açtığı felaket kendisine çok sert fırtınalar olarak dönebilir.